DiscoverAHMED HULUSİ - EXPO TV SOHBETLERİ 2005
AHMED HULUSİ - EXPO TV SOHBETLERİ 2005
Claim Ownership

AHMED HULUSİ - EXPO TV SOHBETLERİ 2005

Author: Ahmed Hulusi

Subscribed: 13Played: 34
Share

Description

Ahmed Hulusi'nin 2005 yılında Expo Channel'da yaptığı 30 bölümlük ramazan sohbetleri.
30 Episodes
Reverse
VEDA

VEDA

2005-11-0335:27

İslâm Dini'ni, Kurân-ı Kerîm, Kütübü Sitte (altı önde gelen kitap) hadisleri temelinde kabul ederek inceleyen; geçmişteki ünlü tasavvuf sîmalarının çalışmalarını değerlendirerek, gereklerini yaşadıktan sonra; bunları, günümüz ilmiyle de birleştirerek değerlendiren ve mantıksal bütünlük içinde BİR SİSTEM olarak sizlere açıklayan Ahmed Hulûsi; insanların kişiliğiyle değil, düşünceleriyle ilgilenmesini istemektedir. Mevcut bilgileri ışığında, tamamen insanlardan uzak kendi "köy"ünde yaşamayı tercih edip; herkese, orijinal kaynaklara göre Rasûlullahı ve Kurân'ı aracısız olarak yeniden değerlendirmeyi tavsiye etmektedir!. Zira, Hz. Muhammed'in açıkladığı SİSTEME göre, "DİN ADAMI" diye bir sınıf asla söz konusu değildir!. Her ferd direkt olarak Allah Rasûlunu muhatap alıp O'na göre yaşamına yön vermek zorundadır!. Tâbi olunması zorunlu tek kişi ALLAH Rasûlü MUHAMMED MUSTAFA aleyhisselâm'dır. Onun dışındaki tüm kişiler istişari mahiyetteki kişilerdir ve yorumları kimseyi bağlamaz.
HAZİNE

HAZİNE

2005-11-0235:27

Adam tarlasını kazarken toprağın altında naylona sarılı bir şey bulmuş... Hemen açmış... Başlığında kendi lisanıyla, “BUNU okuyan hazineyi bulur!” yazılıymış... Ancak yazının alt tarafı ise okuyamadığı bir lisanmış.. Hemen yazıyı almış köyün imamına koşmuş... Köyün imamı ona göre büyük adam; belki de zamanın gavsı ya da müceddidi!. İmam efendi Kurân kursunu bitirmiş... Kurân okumasını biliyor... Hemen almış kağıdı eline ve bakar bakmaz konuşmuş: "Bunu “okuyan hazineyi bulur!” yazıyor... Altında da Arapça bir dua var!... Hemen bunu çoğaltalım!.. Ve herkes okusun!" demiş... Mübarek elleriyle, bulunan yazıdakileri kopyalamışlar ve tüm köy halkına dağıtmışlar!.. Herkes okumaya başlamış imam efendinin kendi dillerinin harfleriyle yazdığı onbeş satırlık yazıyı... Aradan bir zaman geçmiş... Derken biri köy kahvesinde demiş: "—Efendiler bu böyle günde bir kere okunmakla olmayacak sabah akşam okuyalım şunu... Elbette bir kerameti vardır!" Birkaç gün daha geçmiş, günde kırk defa okumaya karar vermişler!.
MUHAMMEDİ

MUHAMMEDİ

2005-11-0119:33

Merhaba dostlarım... Merhaba canlarım... Biliyormusunuz, ben ''Muhammediyim!'' Diyeceksiniz ki ne demek ''Muhammedi''? MUHAMMED, Allah'ın kuludur!. ''Allah kulu'' olmak demek, Allah'ın tüm mahlûkata rahmeti ve şefkati gibi insanlara ayırım yapmadan, hiçbir tefrik gözetmeden faydalı olmaya çalışmak demektir. Karşılıksız, insanlara birşeyler verebilmek demektir. İnsanları ellerinde olmayan şeyler yüzünden suçlamamak, kınamamak, küçük görmemek, hor görmemek demektir. Sevgi demektir; aşk demektir; rahmet, merhamet demektir. Verici olmak demektir; Muhammedi olmak! Biz Alevi'yi de severiz, Sünniyi de severiz, Türk'ü de severiz, Kürt'ü de severiz, Arab'ı da severiz. Biz Allah'ın tüm kullarını severiz!. Tüm kullarına hizmet etmeye çalışırız. İnsanların kendi menfaatleri için ortaya çıkarttıkları şartlanmalar bizi bağlamaz! Siz, Kürt bir aileden doğmuş olabilirsiniz; Türk bir aileden doğmuş olabilirsiniz... Alevilerin arasında yetişmiş olabilirsiniz... Sünnîlerin arasında yetişmiş olabilirsiniz... Bütün bunlar, sizi dışardan çeşitli fikirlere şartlandırabilir; ama bizim için bunlar hiç önemli değil! Bizim için önemli olan, sizin ''Allah kulu'' olmanızdır!
FAYTONCU

FAYTONCU

2005-10-3122:01

Adam otomobiliyle mola vermiş kasabanın girişindeki faytoncunun önünde... Selam vermiş faytoncuya... Fayton imalatçısı güleryüzle karşılamış onu elindeki işi bırakmadan... Bir yandan da yabancının geldiği beyaz otomobiline bakmış yan gözle... Sonra burun kıvırıp konuşmuş... “Bak bey, bu şeytan arabaları tehlikelidir!. Siz şehirliler pek meraklısınız ama bunlar başınıza iş açar!. Hızlıdır benim faytonlardan ama sonra devriliverir maazallah!. Bizim faytonlar salıncak yaylıdır, rahattır... Oturağını yumuşak yaparım ben... Tekerlekleri de böyüktür benim faytonun bir dönüşte epey yol kat eder!. Burdan kalktın mı soluksuz şehre kadar gidersin de bana mısın demez!. Benzinim bitti derdi de yoktur!. Üstündeki tente hem yağmurdan korur, hem de güneşten. İstersen açarsın tentesini üstü açık da gidersin etrafını seyrede seyrede... Dizginleri özel deridendir. Hem sağlamdır hem ellerini acıtmaz... Hemi bunlar çift beygirlidir... Git gidebildiğin kadar... Hem bu faytonlar çok bilimseldir. Tekerleğin çapını hesap etmek, dengesini hesap etmek, ne kadar yüksek olması gerektiğini hesap etmek hep bilim işidir!. Biz bilimsel çalışırız. Biz inanmışız bu işe ama biliminden de asla geri kalmayız faytonculuğun!.”
KANMAYIN

KANMAYIN

2005-10-3019:38

Sürekli oyuna getirip kandırıyor! Göz açıp kapamak kadar bir süre gaflet bassa, akabinde bakıyoruz oyuna gelmişiz! Oyunu yuttuktan sonra da uyan, uyanabilirsen!.. Allem ediyor, kallem ediyor, sürekli oyuna getirip saptırıyor! Nihayet öyle bir noktaya geliyoruz ki artık; bir düşünüyoruz, dönüşü olmayan noktadayız! Oysa atasözü meşhur: "Zararın neresinden dönülse kârdır"! Kandıran kim mi?.. Kâh insanın baş düşmanı, kâh da vehmimiz! Biri dışarıda, diğeri içeride! Dışarıdakinin derdi belli!. İnsanın kendisinden üstün vasıflarla varoluşunu hazmedemiyor; "eşref-i mahlûk" olan insanı, hayvaniyet derekesinde yaşatmak istiyor!. Bunun için de görünmezliğinin ve yapısının getirisi olan her silahı kullanıyor! İçerdeki ise, bilgisizliğimizi veya anlayışsızlığımızı, kendimizi ve özümüzü inkâr edişimizi kullanarak bizi cezalandırıyor!. Biri, dışarı çekiyor!... Diğeri, içeri gömüyor! Peki nasıl kurtaracağız kendimizi bu belâdan!.. Türlü oyunlarla, kapana kısılan hayvan gibi toprak altını boylamaktan!? El cevap! "EUZÜ OKU"mak sûretiyle!. Ya huuu, her gün belki yüz kere "euzü...." çekiyoruz, ama hiçbir şey olmuyor!. Bu ne belâdır ki, "euzü çekmek" kâr etmiyor!.. Etmez dostum, etmez!.. "Euzü çekmek" boştur; hiç kâr etmez bu belâya!. Sen, tıpkı bir ses kayıt cihazının tekrarlaması gibi, ezberlemiş olduğun kelimeyi tekrar ediyorsun!. Buna "çekmek" demişsin!. Ömür boyu çekersin elbette daha!. İlk olarak... Aramızda yaşayan görünmez varlıkların varlığına iman etmek ve onların kendilerine özgü bir şekilde insan beyinlerine çeşitli impalslar yollayarak, düşünceleri etkileyebildiğini fark etmek gerekir!. Allah Rasûlü ve son nebîsinin bildirdiği her şey, insanın, bir sistem gerçeğini fark edip; işleyiş mekânizmasını anlayıp, ona göre kendini koruması (takva) ve de kendi hakikatini tanıması içindir!. Allah Rasûlü, "OKU"muştur (ikra); ve bizim de "OKU"yanlardan olmamızı istemektedir!. Bu nedenle de... Bizim korunanlardan olmamız için, "OKU"mamız zorunludur!. "Çekmemiz" değil!... Hatta kesinlikle, "çekmekten" uzak durmamız gerekmektedir!. Allah Rasûlü "OKU"nasıdır!.. Sünnetullah, "OKU"nasıdır!.. Euzü "OKU"nasıdır!.. Bismillâh, "OKU"nasıdır!.. Kur'ân, "OKU"nasıdır!.
AKIL - İMAN

AKIL - İMAN

2005-10-2920:13

Günümüzde düşünen beyinlerce bazı çok önemli soruların cevabı aranmaktadır... Niçin iman?... Nereye kadar akıl ?... Nerede iman?... Bazı gelişmemiş beyinlerde ise bu düşünce hiç yoktur; onlara göre akıl gereksizdir; sadece iman yeterlidir... Elbette onlar da başlarındakini bu kadar değerlendirmektedirler!... Düşünebilen beyinler, Kur`ân-ı Kerîm’i anlamak istediklerinde çok önemli işaretler ve uyarılarla muhatap olmaktadırlar... İşte bir örnek... Nisa Sûresi 136. âyetin başı: "YA EYYÜHELLEZİYNE ÂMENU, ÂMİNU BİLLAHİ....." "EY iMAN EDENLER, İMAN EDİN.... ??????....." LÜTFEN DİKKAT EDİNİZ !... Herhangi bir Kur’ân meâlindeki gibi, "ALLAH`A iMAN EDİN" diye çevirip olayı GEÇİŞTİRMİYORUM !.. Zira bu âyetin anlamı, KUR`ÂN-ı Kerim’in anlaşılması çok önemli sırlarından birini oluşturmaktadır.. Önce şu hususa dikkat ediniz ... Burada iman etmeleri istenen kişiler, "İMAN EHLİ" olanlardır!.. Kur`an-ı Kerim’de çeşitli gruplara hitaplar yapılır... "Ya eyyühen nâs - Ey insanlar"; "Ya eyyühel kâfirun - Ey gerçeği örtenler"; "Ya eyyühel münâfikun - Ey ikiyüzlüler" ve bunlar gibi... Ancak yukarıdaki âyeti kerimede hitap dikkat ediniz "MÜMİNLERE" yani "İMAN ETMİŞLERE"dir!... Ve dahi, "MÜMİNLERİN", "İMAN ETMELERİ" istenmektedir!... Neye?...
KADİR

KADİR

2005-10-2820:17

Tanrı kavramına dayalı dinsel anlayışta, şöyle bir gece hayal edilir ki adına “Kadir Gecesi” derler... Ulu tanrı, yeryüzündeki seçme kulları için bir nimet hazırlamıştır!.. Kimler kendine çok tapınıyorsa, onları mükafatlandırmak için. O büyük nimete de “KADİR” demiştir... Bu nimeti getiren(!) melekler, müslümanların yaşadığı yöreye bir kutsal kandil gecesi inerler, çünkü güneş ışığı görürlerse, bozulurlar; tıpkı ışık görmüş C vitamini gibi!.. İşte o “gün görmez Kadir”(!), bin aylık, yani seksen üç sene sürecek tapınmadan çok daha hayırlı bir şey(!)dir! Her sene Ramazan ayının 27’sinde, Ulu tanrının buyruğu ile melekler yanlarına ruhu da alarak kanatlarını çırpa çırpa, hızlı bir koşu ile binlerce yıllık mesafeyi kat ederek dünya üzerine inerler ve gece olan bölgedeki tapınan kulları başlarlar araştırmaya, ev ev! Elbette o sırada dünyanın aydınlık bölgesinde yaşayanlara bir şey yok! Eğer bulurlarsa bir samimî tapınan ellerindeki şartnameye göre, hemen rablerine sorarlar, “buna verelim mi KADİR’i?” diye... Tanrı da izin verirse, hemen o kula “KADİR” verilir. Bu hane, hane arama veya o “Kadir”in dağıtılması işlemi gün doğana kadar böyle devam eder... Kaç kişiye o gece “Kadir” verilir, bilinmez!. “Kadir” verilenlerde ne değişir, bu da bilinmez!... Güneşi gören melekler ve ruh, hemen ulu tanrı yanındaki yuvalarına dönerler gün ışımasıyla! Bu arada mümin kullar da câmi câmi dolaşıp, onlara, bu câmilerden birinde kadir ikramı rastlaması şansını değerlendirler!...
HAC

HAC

2005-10-2720:22

"Hac"cın iki hedefi vardır ki, bunlardan birisine ulaşmak zorunludur; 1-Yaşamının "Arafat"ta bulunduğun o anına kadar ruhuna yüklenmiş tüm günahlarından arınarak, "sıfırlanmak" !... 2-"Maârif Billah" ile hâllenmek sûretiyle, ALLAH ismiyle işaret edilenin ilmiyle âlemlerini ve düzenini seyretmek... HAC konusunda öncelikle şunu belirtelim: Hac günü belirli bir süre Arafat`ta bulunup geçmiş günahlarına tevbe eden kişi, kul hakkı da dahil olmak üzere o ana kadar ki bütün günahlarından kurtulur! HAC, İslâm Dini şartları arasında herkese son derece yararlı olan bir çalışmadır!. Zira; Yaşamı boyunca kişinin bilerek veya bilmeyerek yanlışlardan yaptığı beyninde oluşan ve “günah” adı verilen tüm negatif yük, eksiksiz onun dalga(wave) bedenine yani ruhuna yüklenmiştir!.. Ruhundaki bu negatif yükün getirdiği ağırlık yüzünden de cehennem denilen ortamda battıkça batacaktır! İşte başına gelecek olan bu felâketten kişinin kendini tümüyle kurtarabilmesi; ruhuna yüklenen negatif yükün tamamiyle "sıfırlanması-silinmesi" HAC`da mümkün olur!... O ana kadar ruhuna yüklenmiş olan tüm günah adı verilen negatif yükleri silinir ve "anasından doğduğu günkü kadar günahsız olarak" geri döner! Ve gene Rasûlullah Aleyhisselâm’ın açıklamasına göre, "Acaba benim günahlarım afvoldu mu; diye şüpheye düşerse, yeryüzündeki en büyük günahkâr olur." Kâbe niçin Mekke`dedir?... Arafat`ta ne sır vardır ki orada toplanılmaktadır?
BEYİN - DUA

BEYİN - DUA

2005-10-2620:22

DUA nedir? Ötendeki bir tanrıdan talep mi?.. Özünde ve varlığının her boyut ve zerresinde kendisiyle kâim olduğun Allâh`ın kudretinin ortaya çıkmasını taleb mi?.. DUA, insanın varlığındaki ilahî gücün ortaya çıkartılması tekniğinden başka bir şey değildir!.. Bu sebeptendir ki; insan, tam bir konsantrasyon ile DUA edebildiği anda, imkânsızmış gibi görünen pek çok şeyin gerçekleştiğini farkedebilir. İşte bu yüzdendir ki, insanın en güçlü silâhı DUA`dır DUA mekânizmasından en büyük verimi almak istiyorsak, özellikle ve öncelikle şekli, yeri ve zamanı konusunda bazı hususlara önem vermek zorundayız. ZİKİR, bize göre, dünyada bir insanın yapabileceği, en yararlı çalışma türüdür. ZİKİR, "Allâh`ı anma" diye her ne kadar tercüme edilirse de, böyle bir tercüme son derece yetersizdir. 1. ZİKİR, beyinde tekrar edilen kelimenin manâsı istikâmetinde, beyin kapasitesini arttırır. 2. ZİKİR, beyinden üretilen dalga enerjinin RUH`a, yani halogramik dalga bedene yüklenmesini ve böylece ölümötesi yaşamda güçlü bir RUH`a sahip olunmasını sağlar. (ZİKİR konusunda beynin faaliyetlerini ve sistemini "İNSAN ve SIRLARI" kitabımızda bütün detayları ile okuyabilirsiniz. Ahmed HULUSİ.) 3. ZİKİR, tekrar edilen manâlar istikâmetinde beyinde anlayış, idrak ve o manâların hazmedilmesi gibi özellikleri geliştirir. 4. ZİKİR, Allâh`a yakîn sağlar. 5. ZİKİR, ilâhî manâlar ile tahakkuku temin eder.
ORUÇ VE ZEKÂT

ORUÇ VE ZEKÂT

2005-10-2520:49

"Ramazan" ayı diye bildiğimiz ayda “oruc”lu olmak, sağlığı yerinde olan her müslümanâ; yani "İslâm"ı farketmiş, idrâk etmiş, kabul etmiş her kişiye zorunlu!. İdrak etmemiş, anlamamış, kabul etmemiş kişiye zorunlu değil! Ermeni, Yahudi, Museviye “oruc” zorunlu değil... Onlar “oruc”lu olmayabilir!... Çünkü "Allah"ı anlayıp, İslâm’ı anlayıp, gereğini idrâk edene zorunlu hâle geliyor “oruc”! Peki “oruc” nedir? Kaç türlü “oruc” vardır? Orucun da "avam"a dönük yönü var… "Havas"a dönük yönü var... "Mukarreb"lere yani "hass-ül havas"a dönük yönü var! Kur’ân-ı Kerîm’de pekçok yerde geçen “akıymüs salâte ve âtüz zekât”= “namazı ikâme ediniz; zekâtı veriniz” tanımlamasından soruldu bana... -Niçin bu iki ifade birbiriyle yanyana? Birisi mânevî, Allah’a borcumuz; öteki dünyalık, kula borcumuz.. Ne bağlantısı var ki bu iki ayrı fiilin, daima ikisi bir arada ifade ediliyor? Allah’ın bahşetmiş olduğu ilim kadarıyla anlatayım efendim… “Hak’tan alıp halka vermek” diye anlatılan ve Mevlevî’liğe mâl edilen bir görüş vardır.. Bunun, Mevlevî’likte sembolü de “semâ” denilen kendi etrafında dönme hareketidir.. Mevlevî’lerin bazılarının Mevlâna Celâleddin’i taklit ederek yaptıkları bu dönüşte en önemli nokta ellerin durumudur.. Sağ kol yukarı kalkık vaziyette; sağ avuçta göğe bakar bir haldedir…Sol kol ise sol yana iyice açılmıştır yaklaşık 75 derecelik bir açıyla… Sol avuç içi ise yere bakar, el parmakları aralıklı olarak… İşte bu görünüş, “sağ elle Hak’tan alıp, sol elle halka dağıtmanın” sembolüdür… Hızlı bir dönüş, gözün gördüklerinin kaybolmasını, fâni dünya değerlerinin ortadan kalkıp, “Allah” isminin manâsına “urûc” etmeyi ifade eder.. “Namaz”, Hak’ka urûctur boyutsal anlamda!.. “Zekât” ta Hak’tan aldığını halka dağıtmaktır!..
SİSTEM

SİSTEM

2005-10-2420:15

Elimizde ve tercihimiz olmayan, eşitliğe dayanmayan bir özellikler bütünü olarak dünya üzerinde meydana gelmiş bulunuyoruz.. Ne doğduğumuz yer, ne ırkımız, ne sülâlemiz, ne ana-babamız ve ne de cinsiyetimiz bizim tercihimiz değildir!. Kesinlikle başlangıcında eşitlik olmayan bir yarışın içinde bulunuyoruz! Değiştiremeyeceğimiz bir geçmiş ve oluş sonrasında, elimizden geldiğince yönlendirebildiğimizi düşündüğümüz bir gelecekle karşı karşıyayız!. Doğa adını verdiğimiz, Allah`ın yaratmış olduğu sistemde ise mazerete ve duyguya kesinlikle yer yok! Aslan, ceylanı ya da bufaloyu yakaladığı zaman, onun tüm haykırışlarına ve karşı koymasına rağmen, hiç ACIMADAN canlı canlı onu yemeye başlıyor! Elimizden düşen bir bardak, ne mazeret öne sürerse sürsün, bu geçerli olmuyor ve üzerine düştüğü mermer onun parçalanmasına yol açıyor! Dâima güçlü güçsüzü yokediyor!.. Kurban Bayramı denilen Hac Bayramında kesilen koyunlara acıma nutukları atarken; kasaptan dışarı çıkmıyor, etsiz sofradan zevk almıyor; kuzu ya da tavuksuz yemek yemiyoruz!. Balığa çıkarak, göya stres atıyor; zevk için denizde öldürmeye devam ediyoruz! Kısacası, güçlünün güçsüzü yokettiği, kuvvetlinin zayıfı yiyip bitirdiği SİSTEM ve DÜZEN içinde yaşıyoruz!. Bu her boyutta ve katmanda ve âlemde böylece cereyan etmede!.. İşte böyle bir SİSTEM VE DÜZEN içinde Allah Rasûlü Hazreti Muhammed insanlara şu kesin gerçeği anlatmaya, kavratmaya çalışıyor... İnsanın, dünyanın, galaksinin ötesinde bir Tanrı yoktur; her şeyi kendi ilminde kendi güzel isimlerinin özellikleriyle yaratmış olan SADECE ALLAH vardır!. Dolayısıyla, insanlar tapınma amacıyla ötedeki bir tanrıya yönelirlerse bu boşa emektir!. "Hakikat"tan gâfil olma sonucunu doğurur bu durum!
REENKARNASYON

REENKARNASYON

2005-10-2320:14

"İnsan" ismiyle bilinen ölümsüz varlığın, ebedi yaşamını sürdürdüğü "dalga bedendir"... Görüntüsü hologramiktir!.. Beynin ürettiği, Yüklenmiş dalgalardan oluşmuştur... Beyin tarafından üretilir ve ve beyin kendindeki tüm düşünsel verileri dalga olarak "RUH"a yükler. Beynin, sinir sistemi aracılığıyla bedende oluşturduğu bio-elektrik enerji kesildiği anda, bedenin mıknatısıyeti de kesildiği için fizik bedenden bağımsız olarak yaşamına devam eder; ki bu durum "ÖLÜM" denilen şeydir. Enerjisini beyinden alan dalga beden (ruh), aynı zamanda beyinle karşılıklı alışveriş içindedir; ve beyni enerji yönünden takviye etmektedir... Aynı, bir otomobil motorunun aküden hem enerji temin etmesi, hem de aküyü şarj etmesi gibi... Herhangi bir sebeple "ruh", fizik bedenden ayrılır ve uzunca bir süre geri dönmez ise, beyin bu enerjiden mahrum kaldığı için durur ve "ölüm" dediğimiz olay meydana gelir... "Hafıza-bellek" esas olarak bu "dalga" bedendeki bilgi yüküdür... Beyin, ihtiyaç duyduğu bilgileri buradan alır... Eğer, beyinde herhangi bir fonksiyon yetersizliği olursa, dalga bedendeki bilgileri geri alamadığı için "unutma" veya "hatırlayamama" dediğimiz olay meydana gelir... Ruhların birbirini çekişi veya itişi denilen olay ise, ruhları üreten beyinlerin, astrolojik etkiler sonucu, eskilerin ateş-toprak-hava-su diye ayırdıkları dört farklı frekansta üretim yapmalarıdır... "Ruh bedenin" dışarıdan görünüşü aynen bir hologram gibidir... Ruh, bedenden ilişkisinin kesildiği son anki görüntü üzeredir...
RUHLAR

RUHLAR

2005-10-2219:54

"İnsan" ismiyle bilinen ölümsüz varlığın, ebedi yaşamını sürdürdüğü "dalga bedendir"... Görüntüsü hologramiktir!.. Beynin ürettiği, Yüklenmiş dalgalardan oluşmuştur... Beyin tarafından üretilir ve ve beyin kendindeki tüm düşünsel verileri dalga olarak "RUH"a yükler. Beynin, sinir sistemi aracılığıyla bedende oluşturduğu bio-elektrik enerji kesildiği anda, bedenin mıknatısıyeti de kesildiği için fizik bedenden bağımsız olarak yaşamına devam eder; ki bu durum "ÖLÜM" denilen şeydir. Enerjisini beyinden alan dalga beden (ruh), aynı zamanda beyinle karşılıklı alışveriş içindedir; ve beyni enerji yönünden takviye etmektedir... Aynı, bir otomobil motorunun aküden hem enerji temin etmesi, hem de aküyü şarj etmesi gibi... Herhangi bir sebeple "ruh", fizik bedenden ayrılır ve uzunca bir süre geri dönmez ise, beyin bu enerjiden mahrum kaldığı için durur ve "ölüm" dediğimiz olay meydana gelir... "Hafıza-bellek" esas olarak bu "dalga" bedendeki bilgi yüküdür... Beyin, ihtiyaç duyduğu bilgileri buradan alır... Eğer, beyinde herhangi bir fonksiyon yetersizliği olursa, dalga bedendeki bilgileri geri alamadığı için "unutma" veya "hatırlayamama" dediğimiz olay meydana gelir... Ruhların birbirini çekişi veya itişi denilen olay ise, ruhları üreten beyinlerin, astrolojik etkiler sonucu, eskilerin ateş-toprak-hava-su diye ayırdıkları dört farklı frekansta üretim yapmalarıdır... "Ruh bedenin" dışarıdan görünüşü aynen bir hologram gibidir... Ruh, bedenden ilişkisinin kesildiği son anki görüntü üzeredir...
TANRI MERKEZLİ

TANRI MERKEZLİ

2005-10-2119:31

Konuyu en baştan ya da bir diğer deyişle tam temelinden sorgulayalım. “Tanrı merkezli din anlayışı” mı? Yoksa... “Hazreti Muhammed aleyhisselâm merkezli DİN anlayışı” mı? Bu ikisi arasındaki kesin fark kavranmadan, “dinsel anlayışlar”dan arınılıp, gerçek “DİN” olgusu kavranılmaz!... Gelin bu önemli farkı derinlemesine inceleyelim... Önce “tanrı merkezli dinsel anlayış”ın geçerli olduğu genel Müslümanlık kabulüne bakalım... Bu anlayışa göre, her ne kadar “Allah” adıyla etiketlenmiş tanrı, her yerde denilse de, hep yukarılarda bir yerdedir!... Buna inananlar, yukarılarda, ötelerinde bir yerdeki tanrıya inanırlar. Oysa, ötede bir tanrı kabulü direkt şirktir (şirk-i hâfi); ve bu şirk anlayışındaki hemen herkesin, kendi kültür, çevre, anlayış ve tasavvuruna göre kabul ettiği bir tanrısı vardır, “Allah” adıyla andığı. Bir kısım kişilerin, kafalarına göre gerekçelerle yasaklaması dolayısıyla Kur’ân’da bu konuda yapılan açıklamalar tefekkür edilmediği için; beyinlerdeki “kişi” tanrı tasavvurları öylece kalır; tekâmül etmez!. Ötelerindeki bu kişi tanrı, zanlarına ve yanlış anlayışlarına göre,kendi katındaki melekleri aracılığıyla yeryüzünde bir peygamber seçer ve insanlara emirlerini uygulatması için onu elçi-postacı-messenger olarak görevlendirir. Tabi bu işlem de yanındaki meleklerden birini ona GÖNDERMESİ şeklinde oluşur!. Yanından, yeryüzündeki seçilmiş peygambere yollanan elçi melek!!!... “Tanrı merkezli dinsel anlayışa” göre materyalist bir sistem anlayışı esastır! Tanrı merkezli dinsel anlayışta, Kurân’da ve hadislerde anlatılan her şey kelime anlamındadır. Tanrı merkezli din anlayışında tanrının eli vardır! Tanrı merkezli dinsel anlayışta tanrının iki kefeli terazisi vardır! (henüz dijital veya ötesi tartı sistemini bulmamış tanrı!!!)... Bu anlatılanların, insanlara bazı gerçekleri anlatmak için kullanılan misaller olduğu fark edilmez, düşünülmez, kabul edilmez!. Kısacası, tanrı merkezli dinsel anlayışta anlatılan her şey madde dünyası gerçeklerine göredir!. Bu anlayışta sorgulama, anlamaya çalışma, ne olduğunu bilme, tefekkür yoktur. Emirler ve uygulamalar vardır!. Kıyası fukuha adı altında, âyetlerde kesin olmayan her şey, kişilerin yaşadıkları devir şartları altında yorumlanmış ve o yorumlar dahi Din-Şeriât kapsamında kabul edilmiştir. Âyet veya Hadislerin o devirler şart ve anlayışı kadarıyla yorumlanması ise sanki Din’in bir hükmü gibi algılanmıştır. Tanrı merkezli dinsel anlayışta namaz borçtur tanrıya, oruç borçtur ödenmesi zorunlu. Borcunu ödemezsen tanrı seni hapse, pardon cehenneme atar!
Mahşerin üç atlısı! “Sırat”ı bu üç ayakla geçmeğe çalışıyoruz; yanı sıra bazı yardımcı kuvvelerle... İlim, İrade ve kudret! “Alîm”, “Mürîd” ve “Kâdir”! Beynimizden açığa çıkan her şey, bu üçlünün sırasıyla özelliklerini kullanmasıyla açığa çıkıyor! İlim ismiyle anlatılmış olan, beynin veri tabanı... İrade diye vasıflandırılmış olan, kişideki uygulama yeteneği, azmi... Ve o irade edileni kuvveden fiile dönüştürecek olan enerji, kudret!.. Yaşamımızın her anında bu üçlünün çalışması söz konusu... Esasen, her birimizin varlığında mevcut olan bu üçlü, evrendeki tüm canlı birimlerde de aynı şekilde işlev görmekte! Çünkü, evrendeki her şeyin ve hepimizin var edeni, “ALLAH ismiyle işaret edilen”, “ALİM” isminin işaret ettiği “ilmi” ile, kendindeki sayısız özellikleri bilen; aynı zamanda “MÜRÎD” olduğu için, kendisindeki bu sınırsız özellikleri seyretmeyi “irade” eden ve “KADİR” isminin işaret ettiği biçimde “kudretiyle” bu kendisindeki manâları seyredendir...
NAMAZ

NAMAZ

2005-10-1919:45

Ezan-i Muhammedi iSTE BEN O MUHAMMEDIYIM... Ezanla baslayan olay... Allahu Ekber... Milyarlarla yildiz degil, milyarlarla galaksinin yer aldigi bir evren... O da bizim algilama kapasitemiz sinirlari icerisinde kalan bir evren ve evren icre evrenler... O sonsuzluk, evren icre evrenler Allah ismiyle isaret edilen indinde bir nokta... Iste buna isaret edilen bir kelime... Ekber... Bu Aziym gercegi idrak ettiysen Hadi Namaza... Kisinin suurundan derunundaki Allah`a rabbine Mirac`idir... Subhaneke; Alah`in sifatlarinin,vasiflarinin,ozelliklerinin hatirlanisi sozkonusu...O Yuce varlik ,sonsuz, her an yeni sanda...her an yeni birseyler meydana getiriyor... Varlik ancak kendisi kendisini degerlendirebilir... Inni veccehtu vechiye lillezi fatirasi semavati velard... hanifen muslimen.. Ben vechimi suurumu bilincimi, yerleri gokleri ve herseyi yaratan,onlari belli ozellik ve islevler dogrultusunda programlayan varliga yuzumu vechimi dondum... Hanif olarak Hanif; Hicbir tanri ve tanrilik kavrami kabul etmeksizin Euzu okunarak, kisinin vehminin olusturacagi, kisinin kendini beden kabulunden dolayi mahrum kalacagi hakikatlardan "Billahi" hakikati ile korunmasi amaclanir.... Rahman ve Rahim`in farkli bir anlami... Rahman; diledigi sekilde varligi yokluktan vucuda getiren,var kilan...bu vucuda getirisin sistemini olusturan mekanizmayi var eden anlaminda, Rahim... Her birim her varlik rahman ve rahimin yarattigi bir birimdir... her birim rahman ve rahim isimlerinin isaret ettigi anlamlar dogrultusunda Allah isimleriyle isaret edilenin, isimlerinin bir bilesimi,terkibi olarak varolmustur... Bu anlam bu isimlerin Evrensel boyuttaki anlamidir... Hz. Muhammed aleyhisselamin acikladigi Allah,Din, Sunnetullah gercekliklerinin bugunki anlayisimiz ve idrakimizdogrultusunda kesinlikle guncellestirilmesi artik apacik ortadadir...
İBADET

İBADET

2005-10-1820:27

Denizler durulmaz dalgalanmadan...Fikirler oturmaz birbiriyle carpismadan...Fikirlerin carpismasindan "Hakikat Simsegi" dogar demisler... Allah korkusu, Cehennem korkusu, Tanri korkusu, sopa korkusu ... korkularla yogrulmus beyinler... Yeniden ocuden kacar gibi kacmislar... Olum, yeni bir ev... Herkese yeni bir ev vadedilmis... hepiniz yasamakta oldugunuz bu evlerinizi terkediceksiniz, sonrada hepinize birer yeni ev verilecekdemisler...Eger inaniyorsaniz size yeni bir ev verilecegine,istediginiz gibi tasarlayin... Siz sekillendirin yeni evinizi...tek sart var...yeni ev icine girilinceye kadar gorulmeyecek... Her inanana nasil bir ev tasarladigi soruluyor,hepsinin tum istekleri onlarin yeni evlerine uygulaniyormus... Mezrada tezek duvarli tek goz odada sari kiz adli inegiyle yasayan kiside tasarliyormus kendine yeni bir ev...UFKUNA GORGUSUNE GORE... Newyorkta losangeles ta ,uzaktan kumandali bilgisayar kontrollu, gunes enerjili evinden dunyanin her kosesine istedigi anda baglanip, dostlariyla online gorusebilen, yahut asistanlarina talimatlar yagdirarark islerini yoneten,ayni gun icinde tokyoya aksam yemegi icin giden kiside tasarliyormus yeni bir ev... YENI KENTLI... Biktim bu duragan manzarali sabit evden, ucan mobil bir evde yasamak istiyorum artik,bilgisayar komutuna bagimli, yazilimindan baska bir sekilde evi duzenleyemeyen bu sistemden nefret geldi...Beynimden gecirdigim dusuncelerimi okuyup anindauygulayacak zeki bir ev istiyorum...ozel sistem istiyorum evimde...normalde goremediklerimin hepsini istedigimde gorebilmeliyim... Diger canli turleriyle konusup anlasilmami saglayacak sistemler istiyorum evimde.. onlarin zararlarindan korunabilecegim guvenlik sistemleri istiyorum... Uzayda sonsuzluklarda dolasip,o ortamlarin sonsuz yeniliklerini ve guzelliklerini degerlendirebilecegim, beni daima saglikli ve mutlu yasatabilecek sistemler kurulu olsun yeni evimde... Gozlerini acmislar ikiside ...gorgulerinin ,bilgilerinin ufuklarinin karsiligi olan yeni evlerinde cok mutlu bir sekilde birbirlerinden tamamen habersiz yasam standartlarinda... Bu hikayede onemli olan sadece yeni bir eve gidecegini kabul etmekle veya sedece ahirete iman ettim demekle is bitmiyor... cunku sonsuza kadar yetinmek zorunda kalacaginiz o evi kendinizde kesfedebileceginiz kullanabildiginiz kuvve ve ozelliklerle Elan ve Bizzat kendiniz imar etmektesiniz... kozanizla yetinemiyorsaniz, daha iyiye ulasma arzusu varsa icinizde,bununda otesinde bu dunya yasamini surerken degerlendirebileceginiz varliginizdaki ilahi kuvvelerle ebedi yasam evinizi imar ediceginizi farketmisseniz o zaman herseyin aslini SORGULAMAK, ARASTIRMAK, INCELEMEK, SUREKLI YENIYE ACIK OLARAK YENI UFUKLARA YONELEREK,bilginizi gorgunuzu veri tabaninizi genisleterek,o bilgiler isiginda varliginizdaki ilahi kuvvveleri aktive ederek,yepyeni calismalarla yeni evinizi insa etmek zorundasisniz Cunku ALLAH HER AN YENI SANDADIR... Tek care... Yasam kilavuzumuz olan Kur`ani OKUmak... B sirriyla bakisa bizatihi ermek... bilfiil yasamak... Ibadet nicin yapiliyor? Dua ve namaz ,yukaridaki tanri icin olmadigina gore...Kisinin ozundeki Allah`a yonelisi ve O`na ait ozellikleri yasamasi,kisinin varligindaki o ozellik ve kuvveleri aciga cikararak yasaminin cennete donesmesini saglamasidir...
ÖLÜM

ÖLÜM

2005-10-1720:23

ÖLÜM bir donusumdur...boyut degistirmedir... madde alemden madde otesi aleme gecistir... Olumle kisi, ruh denilen hologramik dalga bedeniyle ya mezarda ya mezar disinda yasamina devam eder... "Her nefs olumu TADACAKTIR"... Tadina bakmak... Biyolojik madde beden terk edilir...Beynin durmasiyla birlikte vucuda yaylilan bioenerji kesildigi icin beden ,ruhu kendisine bagli tutan elektromanyetizmasini yitirir, boylece ruh bedenden bagimsiz yasam bicimine gecer... Kabirde su andaki mevcud aklimizla,algilama ve degerlendirme mekanizmamizlami olacagiz? Bu konuda Abdullah Bin Omer bakin ne diyor...Hz. Omer "Munker" ve "Nekir" adli iki melegin gelip sual sormasi hususunu Rasulullah`a sorarken soyle dedi;Aklimiz basimizdami olucak o an ya Rasulallah..."Evet aynen bugunki gibi aklin suurun yerinde olacak" Bu surecte,kisinin yasami boyunca olusturdugu tum verilerin olusturdugu bilinc tabani,gectigi yeni boyutu algilamaya baslamistir ve bu boyutun ne oldugunu anlamak icin sorgulamaya girismistir...Icine gectigi bu boyut kisiye son derece isikli aydinlik adeta goz kamastiran bir ortam gibi gelir...Bu gecis sureci icerisinde ilk defa olarak o gune kadar goremedigi canli turleri ile karsi karsiya gelir ve bunlar ona,bir yaraticinin olmadigini,tanrinin olmadigini,herseyin kendi basina mustakil olarak varoldugunu empoze etmeye calisirlar...Ona Allah`i inkar ettirmek isterler...Tanrinin varolmadigi konusunda dogru soylerler ama bu dogru soyleyisle kisi yasaminda tanriya inanmissa,Allah ismiyle Hz. Muhammed`in neyi anlattigini anlamamissa, o tanriyi inkar noktasinda farkinda olmadan Allah`i inkar noktasina kayar...Iste bu esnada kisinin dunya yasami icerisinde Iman degerleri cok onemlidir... Eger o boyuta gecen kisi ,Allah Rasulune hakkiyla inanmamissa,Allah ismiyle neyi anlattigini anlamamissa,gecmekte oldugu boyutun sartlari ve karsilastiklari varliklarin telkiniyle tum iman degerlerini inkar etmesi cok kolay olur... Buna karsi,o boyuta gecis sirasinda bu durumla karsilasan birim,Allah Rasulune inanmissa,Allah Rasulunun bildirdigi Allah`in ne oldugunu biliyorsa o surecte karsisina gelen varliklarin dahi Allah`in birer zuhuru oldugunu,onlarinda o boyuta gecenleri saptirmak ,yalnis inanclara kaydirmakla gorevli oldugunu,halbuki Allah`in kendi varliginda mevcud oldugunu,O`nun butun kuvvelerinin kendinde oldugunu bilerek onlara rahatlikla karsi koyabilir ve derununda Allah`i bulmanin guzelligi icinde,orda onlarin butun menfi etkilerini ortadan kaldirir...Bu Allah`a imanin sonucudur... Munker ve Nekir ...bu iki melek kendinizdeki bu iki melekenin hayalinizde,suretinizde aciga cikarak disardan gorunmesidir... Bu da Allah`in Hasib isminin manasidir... Din entegre bir sistemdir..parca parca ele alarak anlayamazsiniz...butun olusumlari birbirine bagli, birbirinin devami olarak incelemediginiz surece algilamaniz cok guc...
MUHAMMED FARKI

MUHAMMED FARKI

2005-10-1619:02

Muhammed Farkı, O Muhtesem Beyin veya Insanligin Efendisi...Iki cihanin efendisi...Nicin? Farki ne? O bir peygamber degil...Rasulullah idi...Hz. Muhammed aleyhisselami tasdik etmek nicin zorunlu? Tesbih ve tenzihi cem etmis ,Tevhidi aciga cikarmis,Allah kulu ve Rasulu ve son Nebi`dir...Cunku O hepsinden farkli ve ayricalikli olarak Sunnetullahi OKUmus yani ikranin anlami kendisinde aciga cikmis,buna dayali olarak insa icin gerekli olan herseyi kah vahiy olan ayetlerle,kah hadis denilen aciklamalariyla insanliga bildirmistir... Ey Allah Rasulunu inkar eden,bana Kur`an yeter,hadislerle isim yok diyen nankor,sil bakayim hafizandaki Rasulullah`tan sana ulasanlarin hepsini bakalim ne konusabileceksin Kur`an veya Hadis veya bunlara dayanan ilimler hakkinda... Her kisi inkar ettigine karsi kendini otomatik olarak kilitler...Rasulullah aleyhisselami postaci peygamber olarak degerlendiren nankorler yolun en basindan kendi zanlarina batmis olduklari icin ,daha sonraki asamalari zaten degerlendirme imkani ile karsilasamazlar...Hz. Muhammed aleyhisselam asla degismeyen ve donusmeyen sunnetullahi okumus olarak,Risaletinin geregi Fatiha okunan yasanan ve fatihasiz gecerliligi olmayan Salat`i teklif ederken,nubuvvetinin islevi olarakta salat oncesinde abdest almayi namazin uygulamasini bicimleriniogretmistir... Salat`taki besmele ve Fatiha okunusu ile yasayabilenin Mirac`i olan hissedis...yoga ,hint felsefesinin nirvanaya ulasmasi... birbiriyle hic alakasi olmayan olaylardan sozedilmekte...Niye boyle? Sunnetullah`in noldugunu farkedemiyen kendi kozasindan asla cikamaz...Insanlarin uykuda olmasi hali... Bugunun artik belli bir ilim ve kultur altyapisi olanlar ,Hz. Muhammed aleyhisselami eskilerden cook daha farkli anlayabilmekte ve degerlendirmektedirler... Mutlak gercek...Ismi Allah olarak bize bildirilen ve tanitilan ne ise O`dur...Kulda kuldur... Kullugun en buyuk aciklamasi..."Zerre Kullun aynasidir" Abd gercegi...Ismi Allah olanin diledikleriniyerine getirmek zorunda olan... Holografik gerceklik...Incir suresi..Tin suresi...evrende tum boyutlariyle var olan hersey,evrendeki her bir zerrede de mevcud... Ismi Allah olanda ayni sekilde her bir zerrede Zatiylasifatlariyla,esmasiyla kursusuyle yedi kat semavat ve arziyla mevcudtur... Evrende her birim kendi boyut ve yapisinin bilinc ve suuruna sahiptir... Allah`tan gelen ilimin tenezzulu,inzali ;kisinin derunundan zahirine aciga cikmasi demektir...Yoksa gokten birsey kisiye inmiyor... Kitab`in anlami Bilgi...Biz O`na kitap verdik demenin anlami;Biz O`na Bilgi verdik demektir... Rasuller risalet adinin isaret ettigi mahiyet itibariyle birbirlerinden farksizdirlar...fakat ilmin kaynagi olan sifatlar ve o sifatlarin isaret ettigi anlamlar yonunden farklidirlar...kimi kudret sifatindan irsal olmustur, kimi ilim ,kimi hayat... Hz. Muhammed Aleyhisselam kendisinde aciga cikan sifatlara,isim ozelliklerine,sunnetullah marifetine ragmen asla Allah degil,And`dir...O Abd ise O`nun ilmini paylastigini soyleyen kisilerinde kiyameye kadar hepsi Abd`dir,Allah degil... Zerre kullun aynasidir...ama asla zerrekul degildir... Allah alemlerden Gani`dir... Ars`in ustu; esma ve sifat mertebesidir...O mertebede hicbir sekil mana kayit altina giremez...Bu bir tariftir sadece...orasi mutlak yokluktur... o yokluk, kendisini aciga cikarttigi zaman,varlik aleminin ilmi suretleri meydana gelir,fiili degil...
DİN ADINA

DİN ADINA

2005-10-1519:34

Evrende varlikta ne varsa hepsi Allah`in isim ve sifatlariyla meydana gelmistir. Sadece Allah vardir. Bunun disindakilerin hepsi birbirlerine gore algilamalardir...Okyanusla okyanustaki bir damlayi karsilastiramazsiniz... Enerjinin tanimi; Allah ismiyle aciklananin "Kudret" sifatiyla aciga cikmasidir... Bilin ki, Allah Rasulu ve siz birebir muhattapsiniz... Islam dini bir paket degil...siz gelen bu tekliflerden yapabildiginizi yaparsiniz... siz vicdaninizdaki ,derununuzdaki Allah`la birebir karsikarsiyasiniz... Bizler Iman etmissek"Muminler Kardestir" sozunu iyi anlayalim...Bu gercek altinda iliskilerimizi duzenleyelim...ve bundan cok daha onemlisi...Biz Allah`i tanimak ve ermek icin bu dunyadayiz...Biz dunyaya devlet kurup,saltanat surmek,insanlari gudup,kendimizi tatmin etmek icin gelmedik... Devletin dini olmaz,dinin devleti olmaz... Ozgur dusunun ve sorgulayin,aklinizi ve mantiginizi kullanin,goruceksiniz ki Hz. Rasulullah size kucak acmis...Baglandigimiz tek kisi O olsun... Imanin muslumanlar icin iki mertebesi vardir... 1-Olum otesi yasamin getirecegi azaplara karsi kendini korumak... 2-Ozundeki,derunundaki Allah`i farkedip,hissedip,O`nun ahlaki ile ahlaklanmis olarak ebedi yasama kavusmus olmak...O`na gore dunya yasamini yeniden degerlendirmeye almak, bu bilgiler isginda...
loading
Comments 
Download from Google Play
Download from App Store