Yas hakkında konuşmak kimine göre kolaydır, kimimiz de konuşmaktan kaçarız. Bir başkasının yasını anlamaktan çok, birbirimizden yas sürecimize dair öğrenebileceğimiz şeyler olduğunu anlamaya rehberlik edebilmeyi istediğim için buradayım. Katılımcıların yas deneyimlerinin paylaşılacağı bu podcastte; yasla ilgili bir bilgi ve perspektif ortaya koymanın yanı sıra, yasın savunuculuk, bilinç ve aktivizmle sürdürülen bir olgu olduğunu da anlatmak istiyorum. Büyük ya da küçük her trajedi, her kayıp geride hayatları bütünüyle değişen kurbanlar ve seven/sevilen insanlar bırakır. Kayıp yıkıcıdır; ‘’hikâye böyle bitemez’’ deriz. Birçok insan için bu harekete geçirici olabilir. Ve biz şimdi hiçbir şey yapamasak da, artık burada olmayan insanların yaşamlarını onurlandırmak için deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Zorlu ve zaman alan bu süreci konuşarak kamu yararına dönüştürmekte küçük bir katkı sağlamaya çalışıyoruz.
Şengül Hablemitoğlu ile Yas Notları’nın ilk bölümünde konuk; Kanije Hablemitoğlu Meduna. Kanije Hablemitoğlu Meduna, 1991 Ankara doğumlu. Bilkent Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Avrupa ve Uluslararası Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans yaptı. Bir süre uluslararası ticaret hukuku alanında farklı ülkelerde çalıştı. Şimdilerde Sigmund Freud Üniversitesi’nde Psikoterapi Bilimi lisans eğitimine ve klinik stajı çalışmalarına devam ediyor. Anne kız birlikte; aile, birey, çocuk ve yetişkin olarak kayıp ve yasın hayatımızda değiştirdiklerini kişisel deneyimleriyle paylaşmaya çalıştılar…
Şengül Hablemitoğlu ile Yas Notları’nın ikinci bölümünde konuğu Can Kazaz. Can Kazaz acıyı, sevgiyi, vedaları bir masal gibi, ağıt gibi hüzünlü bir huzurla anlatıyor şarkılarında. Can Kazaz, 2005 yılında müziği hayatının merkezine koyarak kariyerine başlayan genç bir müzisyen. Üniversiteye fizik okuyarak başladı. Bu sırada herkesten gizli İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’ne hazırlanmaya da devam etti. Bölüme yetenek bursuyla kabul aldıktan sonra hayatı değişti. Birincilikle mezun olduğu bölümde akademisyen olarak çalışmaya başladı. “Kırlangıçlar Gibi”, “Kendi Halimde”, “Bunca Yıl” ve “Sürsün Bahar” gibi şarkılarıyla, alternatif pop türünde müzik üreten popüler isimlerden biri oldu. Akademiden istifasının ardından, 2017-2019 yılları arasında kırsalda yaşayıp sessizliğe ve doğaya olan hasretini giderdi. Kaybettiği babasına ithaf ettiği “Sürsün Bahar” albümü, yeni nesil şarkı yazarlığının zirve noktalarından biri olarak kabul ediliyor. Kazaz, 2022’nin son ayında çıkardığı “ve Toprak” albümü ile başarılı kariyerine devam ediyor. Bu bölümde, Can Kazaz kayıplarımızın ardından yaşadığımız yasın bizi dönüştürdüğünü, acının üretkenliği teşvik ettiğini ve yaşamın ertelemeye izin vermediğini, kendi ifadesi ile ‘’sevmenin ve bunu sevdiklerine sık sık söyleme’’ nin değerini paylaşıyor.
Aslı İnandık, İstanbul’da doğup lise ve üniversite eğitimlerini Ankara’da tamamlayan Ankaralı bir oyuncu. Tatlı, komik, içten ve çok yetenekli. DTCF Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü mezunu. Ayrıca bir de müzik öğretmeni. Piyano ve çello dersleri veriyor. Tüm sosyal medya mecralarını aktif bir şekilde kullanıyor. Kısa paylaşımlarında doğaçlama müthiş tiplemeler yapıyor. Taklitleri, o taklitlerde yakaladığı insan hallerini öyle yaratıcı aktarıyor ki, bağımlılık yaratıyor. Hem televizyonda hem sinemada başarılı yapımlarda yer alıyor. 2019 yılında Soluk filmindeki rolü ile Altın Portakal’ da en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazandı. Bu bölümde Aslı İnandık, çok yakın zamanda kaybettiği babası Yavuz İnandık’la ilgili duygularını ve yas sürecini bütün şeffaflığıyla paylaştı.
Mısra Öz, İstanbul’da doğup büyüyen, Halkla İlişkiler eğitimi almış, genç yaşta anne olmuş ve hala genç bir kadın. ‘’Oğuz Arda doğduktan sonra hem ben büyüdüm hem de oğlumu büyüttüm, arkadaşımdı benim’’ diyor. Oğlu için geleceğe dönük palanları ve hayalleri olan bir anne olarak yaşamını sürdürdüğü günlerde, bir yaz günü 8 Temmuz 2018 tarihinde yaşamı alt üst oluyor. Çorlu’da yaşanan tren kazasında oğlu Oğuz Arda’yı ve Oğuz Arda’nın babası Hakan Sel’i acı bir biçimde kaybediyor. O günden sonra yaşamını, bu olayın davasına ve Oğuz Arda’nın anılarını, adını yaşatmak için kurduğu Oğuz Arda Sel Çocuk Derneği’ne adıyor. Onurlu bir adalet mücadelesi var; başka canların gitmemesi ve anne babaların böylesi acılar yaşamaması için… Yas Notları’nın bu bölümünde; sakin, akılcı ve sevgi dolu bir annenin yasına ortak oluyoruz.
Hepgül Özdemiroğlu zarif bir İstanbullu. Bütün eğitim ve kariyer yaşamı İstanbul’da geçmiş. Hayatın ona açtığı yollarda öyle hızlı koşmuş ki, kendisi sakin sakin anlattı dinlerken hızına yetişemedim… Babası adını verirken kızının ismini söyleyenlerin onun için dilek dilemiş olacağını düşünmüş. Farklı ve yaratıcı alanlarda çok erken çalışmış. Kendi deyimiyle, müzik piyasasında büyük bir şirkette çalışmaya başladıktan sonra hayali olan plakçılığa ulaşamadan eşi müzisyen Attila Özdemiroğlu ile tanışmış, evlenmiş. İkiz kızları doğduktan sonra çok mutlu olmuş. Sonra ‘’bu kızlar büyümeden okulumu bitireyim’’ demiş. Ancak üniversiteyi tamamlayamadan yabancı bir şirketin müzik direktörlüğü ve telif haklarıyla ilgili işi araya sığdırıvermiş. Eşini kaybettikten sonra, kendine “ölmeden önce yapılacaklar” listesi hazırlayıp hayatının yönünü değiştirmiş. Harika bir kadının kızı olduğunu sevgiyle anlatıyor. Kadın, evlat, anne, kız kardeş, öğrenci ve bir çalışan olarak hayata hep gülerek devam ediyor… Hepgül Özdemiroğlu eşini, kaybını, duygularını ve yaşadıklarını sevgiyle paylaştı.
Gülenay Kalkan Ünlüoğlu Ankara doğumlu, kıymetli, kıdemli, deneyimli bir tiyatro sanatçısı. Ankara Konservatuarı tiyatro bölümü mezunu. Yıllarca kendisini ve çok sevgili eşi Tarık Ünlüoğlu’nu Ankara Devlet Tiyatrolarında izledik. 2002 yılında İstanbul’a yerleşen Gülenay Kalkan Ünlüoğlu halen İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı. Rol aldığı tiyatro oyunlarını, film ve dizileri saymakla bitiremeyiz. Çok sayıda dizi ve sinema filminde çalışmalarını sürdürüyor. Eşi Tarık Ünlüoğlu’nu kaybettikten sonraki yaşamının nasıl devam ettiğini, duygu ve düşüncelerini açık yüreklilikle paylaştı. Kendisini uzun yıllar beğeni ile izlemeye devam edeceğiz… Yas Notları’na katıldığı için çok teşekkürler.
İstanbul doğumlu, Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu Feride Çetin. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölümü mezunu. Marmara Üniversitesi’nde Sinema-TV yüksek lisansı var ve halen burada doktora öğrencisi. Kariyerinin ilk zamanlarında kamera arkasında olmayı seçmiş, İki Genç Kız filmi ile oyunculuk macerası başlamış. Oyunculuğun yanı sıra çevirmenlik, dergicilik, gazetecilik deneyimi de var. Ayrıca, kendisinin yönettiği çok sayıda kısa film çekmiş. Tiyatro yapıyor. Zengin bir filmografisi var, yazıyor, anlatıyor. Ödülleri çok. İki kitabı yayımlanmış ve 3 dil biliyor. Bütün bunların yanısıra, Hayat’la tam zamanlı bir annelik kariyeri var. Gazeteci Evrim Kepenek onun için “yazar ve oyuncu Feride Çetin, yaygın ana akım sanat çevrelerinde, hayat ve toplumla kurduğu ilişki açısından, ezber bozan kadınlar arasında yer alıyor.” diyor. Feride Çetin tüm naifliği ve şeffaflığı ile Yas Notları’nda eşi Murat Özer’in ardından yaşadıklarını, kızı Hayat’la paylaştığı dünyasını, biraz da kendisini keşfetme sürecini anlattı. Yas Notları’nın bu bölümünde “Sabahları ilk nefesimi kızım, ikinci nefesimi bana ilham veren kadınlar için alıyorum. Karanlıkta bile kahkaha atmaya devam eden kadınlar bu ülkeyi düzlüğe çıkaracak!” diyen cesur bir kadının yasını paylaşıyoruz.
Bu hafta Yas Notları’nda sağlam ve sadık bir Ankaralı konuğum var; Türkiye’de gerçek bir gazeteci olarak var olmanın en zor koşullarında güçlü bir kalem Gökçer Tahincioğlu. T24 Ankara Temsilcisi ve yazarı. Gazeteciliğe Milliyet gazetesinde muhabir olarak başlamış ve 1997-2018 yılları arasında haber müdürü, köşe yazarı olarak çalışmış. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödülleri almış bir gazeteci, aynı zamanda yazar. “Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar”, “Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri” ve “Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri” adlı mesleki kitaplarının yanı sıra, “Mühür” ve “Kiraz Ağacı” adlı romanları bulunuyor. “Kiraz Ağacı” adlı romanıyla 2021 yılında Yunus Nadi Yılın Romanı ödülünü kazandı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödülleri var. Yazmakta olduğu yeni romanını merakla bekliyoruz. Sevgili Gökçer Tahincioğlu Yas Notları’nın bu bölümünde Sevgili kardeşi Zerrin’in ardından yaşadığı yası, adalet mücadelesini, duygularını, kendi deyişiyle “bilip de umursamayanlar ülkesi”nde açık yüreklilikle paylaştı.
Canan 1977 Antalya’da doğmuş bir dünya vatandaşı. Bu gezegenin her yerinde yaşayabilecek biriydi Canan. Onu tanımlayacak bir kaç şey var; umut, tevazu ve hayat neşesi. Çok güzel insandı, bu Mayıs ayında kaybettik Canan’ı. Canan 2010 yılında ileri evre meme kanseri tanısı aldıktan sonra yaşamı değişti; bir yandan tedavisi için çabalarken bir yandan da gerek gönüllü gerekse profesyonel olarak meme kanseri farkındalığı için yılmadan çalıştı. Hayatla bağını nasıl koruyacağını güçlendireceğini biliyordu Canan. Benim için Canan azmin, dayanıklılığın temsilcisi. Yas Notları için birlikte konuşmaya karar vermiştik onu kaybetmeden önce. Ancak olmadı, yetişemedik. Şimdi ben bu kısacık anlatımla Canan Perdahlı anısına bir şeyler söylemeye çalıştım. Sevdiğim, tanıdığım birinin ardından konuşmaya halâ alışamadım. Zorlandım konuşurken. Ruhu şâd olsun, sevgiyle saygıyla selamlıyorum Canan Perdahlı’yı, dinlen artık Canım Canan…
Mehmet Ali Gümüş, 1987 yılında Antakya’da doğup bu kentte yetişip, yaşamını yine bu kentte sürdüren genç bir avukat. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra avukatlık stajı devam ederken oyunculuk eğitimi alarak farklı dizi, film, tiyatro projelerinde yer almış. 2016 yılında tekrar İstanbul’dan Antakya’ya taşınmış. Oyunculuğa devam ederken kendi hukuk bürosunu açarak, bir yandan da tarım-hayvancılıkla uğraşmaya ve işletmecilik yapmaya başlamış. İlk gençlik yıllarında insan hakları alanında farklı inisiyatiflerde yer alan Mehmet Ali Gümüş, halen Hatay Barosu Çocuk Hakları Komisyonu’nda görev yapıyor, ayrıca baronun kadın hakları komisyonunda da ilk erkek avukatı olarak görev almakta. Yaşamı çok sayıdaki insan gibi 6 Şubat depremleri ile değişen Mehmet Ali Gümüş memleketini ayağa kaldırabilmek için kurduğu Buradayız Hatay Derneği’nin başkanlığını yürütmekte şimdilerde. Ayrıca geçtiğimiz seçim döneminde Hatay’dan TİP’le seçimlerde aday olan Mehmet Ali Gümüş Yas Notları’nın bu bölümünde; içtenlikle bir kentin kayıplarına, yaşadığı acıya ve yasa tanıklığını, kendi yasını açık yüreklilikle paylaştı.
Ruşen Karakaya Lefkoşa’da doğup büyüyen genç bir anne. Doğu Akdeniz Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümü mezunu, yüksek lisansını yine aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde tamamlamış. Ve halen Doğu Akdeniz Üniversitesi Yabancı Diller ve Hazırlık Okulu’nda Öğretim Görevlisi olarak çalışıyor. 2006 yılında Enver Bey’le evlenmiş ve tek çocukları olan Selin, 29 Ocak 2009 tarihinde dünyaya gelmiş. 22 yıldır öğretmenlik yapıyor Ruşen Hanım. Bu güzel ailenin yaşamı birkaç saniyede evlatlarını kaybettikleri 6 Şubat akşamı geri döndürülemez biçimde değişti. Hem devam eden dava süreci hem de diğer ailelerle birlikte çocuklarının anısını yaşatmak, farkındalık yaratmak amacıyla kurdukları Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği ile zorlu bir mücadele içindeler. Yas Notları’nın bu bölümünde; sakin, melek yüzlü, sevgi dolu bir annenin Ruşen Karakaya’nın yasına ortak oluyoruz.
İrep Çakır, 28 yıldır gazeteci; televizyon muhabiri, savaş muhabiri, televizyon yapımcısı. Kariyeri boyunca savaş ve afet bölgelerinde; Kosova, Filistin-İsrail, Irak, Afganistan gibi ateş hatlarında bulunmuş. İnsan ve kadın hakları ihlalleri, doğa ve sürdürülebilirlik, gelişmemiş bölgelerde eğitim ve yaşam standartları üzerine yoğunlaşan haberler yapmış. İsviçre ve Avusturalya televizyonlarının Türkiye prodüktörlüğünü üstlenmiş. Çocukların eğitimi için mücadele eden STK’larla da çalışmış. Savaş muhabirliği, muhafazakâr doğu toplumlarında ve İslam coğrafyasında kadın gazeteci olma deneyimi ve televizyon gazeteciliği konularında üniversiteler ve özel platformlarda konuk konuşmacı olarak yer alıyor. Şimdilerde üç çocuğu ve köpeğiyle Kanada’da yaşıyor; kurucusu, içerik üreticisi ve sunucusu olduğu “Turkish Voice of Canada / Kanada’nın Türkçe Sesi” haber kanalını yürütüyor. Bu kanal, Kanada’da federal düzeyde Türkçe yayın yapan tek çevrimiçi haber ve bilgi platformu. Ayrıca, zaman zaman Kanada haberlerini Türkiye televizyonlarına aktarıyor, yorumluyor. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu İrep Çakır, ayrıca öncesinde Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi’ni bitirmiş. Kendi deyişiyle; İngilizce yaşıyor, Türkçe yazıyor, hisleri Fransızca. 2019 yılında eşi Ersin Çakır’ı, göçmen olarak yeni bir yaşam kurdukları Kanada’da kaybetti. Bir anda alt üst olan hayatında kırılan yaşam dalını, mesleki köklerine, üretken ruhuna ve çocuklarıyla beslenen enerjisine tutunarak yeniden yeşertmek için çalışıyor.
İzmir’de 1987 yılında doğan Zeynep Selvili Batuk, önceleri balerin olmayı hayal ederken, ilk köpeği hastalanınca da veteriner olmak istediğine karar verdi. Kendi deyimiyle psikolog olmayı düşlememişti. Psikolojiye İzmir Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde okuduğu dönemde gittiği Princeton ve Georgetown üniversitelerinin yaz okullarında merak saldığını söylüyor. İnsan ruhuna olan merakının annesinin sıklıkla tekrarladığı “her şey insan için” sözleri olduğunu da düşünüyor. Miami Üniversitesi’nde psikoloji ve sinema eğitiminden sonra uygulamalı psikoloji yüksek lisansını New York Üniversitesi’nde tamamlıyor. Yüksek lisans eğitimi sırasında “mindfulness” ve “öz şefkat” konularına odaklanmış. “Kabul ve Kararlılık Terapisi,” “Şefkat Odaklı Terapi,” ve “Öz Şefkatli Farkındalık” konularında çok sayıda uluslararası eğitime katılmış. 2017 yılında Türkiye’nin ilk Öz Şefkatli Farkındalık eğitmeni olarak Bahçeşehir Üniversitesi’nde 8 haftalık “Öz Şefkatli Farkındalık” eğitimleri vermeye başlamış. 27 Ocak 2021’de babasının ölümüyle birlikte yas, ölüm ve palyatif psikoloji konularına odaklanan Zeynep Selvili’nin diğer çalışma odağı yas sürecinde utanç yaşantısı ve öz şefkatin rolü. Hâlen aktif olarak konsültasyon alarak teorik eğitimlerine İrlanda ve ABD’de, klinik çalışmalarına ise İstanbul’da devam eden Zeynep Selvili ile kendi kaybından sonraki yas sürecine ve yasın özgünlüğüne dair konuştuk…
Esra Kazancıbaşı Öztekin sağlık iletişimi alanında önemli bir isim. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunu. Uzun yıllardır sağlık sektörü ve medya ilişkileri, sağlıkta kriz iletişimi gibi konularda hem programlar yapıyor hem de medya eğitimleri veriyor. Londra’da City Üniversitesi’nde kısa dönem gazetecilik eğitimi almış. Kadınca ve Woman dergilerinin genel yayın yönetmenliğini yapmış, kadın sporcuların başarılarını duyurmak amacıyla bir kadın dergisinde spor sayfasını açan ilk isim olmuş. Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin kuruluşunda yer almış, kadın ve siyaset konulu eğitimlere katılmış, gazete ve televizyonlarda yıllardır sağlıkla ilgili pek çok habere ve TV programına imza atmış. Sonrasında sağlık iletişimi ve yayıncılığı alanında faaliyet gösteren Sağlık Adası Medya’yı kurmuş. Şimdilerde görsel medyada ve internet medyasında halen sağlık yayıncılığına devam ediyor. Çok sayıda ödülü ve eşi tiyatro sanatçısı Rasim Öztekin’i kaybettikten sonra yazdığı ve gelirini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Rasim Öztekin Tiyatro Bursu’na bağışladığı “Sonsuz Aşk… Rasim’im” adlı bir kitabı var. Yas Notları’nın bu bölümünde Sevgili Esra Kazancıbaşı Öztekin yasını, eşine duyduğu sevgiyi bizlerle paylaştı. Ve ülkemizin değerli tiyatro sanatçısı Rasim Öztekin’i birlikte andık.
Atila Sertel öncelikle bir gazeteci ve yazar. Ayrıca 26 ve 27. dönem CHP İzmir milletvekili olan Atila Sertel, Eskişehir’de doğmuş, Ege Üniversitesi’nde Gazetecilik ve Halkla İlişkiler eğitimi almış. Eşi Ziynet Sertel ile üniversitede tanışmış. Çeşitli gazetelerde serbest muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve yazarlık yapan Sertel, İzmir Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanlığı görevlerinde de bulunmuş. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onursal Genel Başkanı seçilmiştir. Basılmış 3 kitabı vardır. Bunların yanı sıra, Adalet Meslek Yüksek Okulu’nu bitirmiştir. Halen İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 4. Sınıf öğrencisidir. Ayrıca Anadolu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümüne devam etmektedir. İki oğlu ve üç torunu vardır. Atila Sertel Sevgili Eşi Ziynet Sertel’i 27 Mayıs 2021 günü kaybetmiştir. Yas Notları’nda bu kez Atila Sertel ile yasını, eşine duyduğu sevgi ve saygıyı, özlemi konuştuk. Ziynet Sertel’i birlikte andık.
Aslı Şafak kendi sözleri ile bu bölümün tanıtımını hazırladı; ‘’Ayşecik ve Ömercik filmleriyle büyüdü. Bir gün Aslıcık olacağını tahmin edemedi. Annesi ve babasıyla hep mutlu yaşayacağını sandı. Öyle olmadı. 12 yaşındaydı annesi öldü.30 yaşındaydı babası öldü. Ülke değiştirdi, boşandı. İşten ayrıldı. Bebeğini kaybetti. Yalnız kaldı. Yasın pek çok evresini yaşadı. Hayatın zorlu dikey geçiş sınavından sonra Aslıcık’tan Aslı’ya terfi etti…’’ Yas Notları’nda Aslı Şafak tüm şeffaflığı ve içtenliği ile kayıplarını, yaslarını, annesine veda edemeyişini, babası ile ilişkisini ve nasıl yas tuttuğunu anlattı.
Ben Ankaralıyım. 6 yaşımdan beridir sahneye çıkıyorum. Oyuncuyum. Bilkent Üniversitesi’nde sonra Lamda isimli akademide oyunculuk okudum. Türkan Saylan’ı anlamak için çalıştım ve 2010 yılında onu canlandırdım, bir sezon. 2012’de bir oyunda oynadım. Gezi Parkı protestoları başladı ve 2013 yılında bir gece vaktiydi ayrıldım. O zamandan beri Cardiff’de yaşıyorum. Gezi Davasında 2985 yıl ile yargılanmak için üzerimde tutuklama kararı ve 10 yıllık bir nefret, sürgün ve evsiz kalma sürecim var. Öyle tehdit edildim öyle nefret edildim ki uyuyamadım, uyanamadım. Önümde yemekler pişti acıkmadım. Şelalelerden geçtim susamadım. Ağızsız, tatsız ve kendimsiz kaldım. Kendime acıdım, acındırdım. Sonra dondum kaldım. Yaşadığım yerde sahneye çıktım, dizi ve filmlerde oynadım. Ne işler yaptığımı saymak dahi gelmiyor içimden. Öyle kırgın öyle uzağım birçok heyecanıma. Hikayesi elinden alınan neye heyecanlanır? Baştan başlamak mıdır devam etmek midir hayatta kalmak? Sorular sorarak kafamı çalıştırmayı, ayrışan benliğimin parçalarını bir araya koymayı keşfederek birçok sorudan ve sorunsaldan kimlik bakındım. Bir serüven bir macera bir masal ya da bir varsayım mıyım? Zamanda yaşamayı bıraktığım için zihnimde durmadan sorular oluştu, mantıksızlığa ve bilinçli kötülüğe cevaplar bulamadım ama en çok bedenime dönmek için uğraştım. Şimdi elektrik yüklü bir biyolojik varlığım. Bunu anladım. İşte bu sebeple belki de artık hiç olmadığım kadar varım.
Dr. Savash Porgham, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun olduktan sonra, yüksek lisans ve doktora eğitimini sosyal/yeni medya ile haber ilişkisi üzerine yazdığı tezlerle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalında tamamlamış. Gazetecilik ve İran/Ortadoğu bağlamında ulusal ve uluslararası basında ve akademik alanda yayınlanmış haber, röportaj, makale ve çeviri çalışmaları bulunuyor ve aktif gazeteciliğe devam etmeye çalışıyor. Savash Porgham’la İran halkının ölüm ve yasla kuşatılmışlığını, rejimin ölümü ve yası belirleyişini, bir halkın ölümün gücüyle nasıl sınandığını konuştuk.
İpek Özbey bir gazeteci, 1973’te İstanbul’da doğmuş önce işletme eğitimi almış. Şimdilerde sosyoloji eğitimine devam ediyor. Gazeteciliğe 1993 yılında HBB televizyon kanalında başlamış. Sonra farklı kanallarda mesleğine devam etmiş. Kanal 6, NTV, CNN Türk’te, Hürriyet, Tempo Dergisi, Cumhuriyet ve Halk TV’de çalışmış. Halen Sözcü gazetesinde söyleşiler yapmakta ve Sözcü TV’de haber program hazırlayıp sunmaktadır. İpek Özbey’le yaşamında çok önemli yeri olan Goldie’yi ve onu kaybettikten sonraki yas sürecini konuştuk.