Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu. Her şey naylondandı o kadar.
Ekmek dizimde Yıldızlar uzakta, tâ uzakta Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak Öyle dalmışım ki sormayın Bazen şaşırıp ekmek yerine Yıldız yiyorum.
Ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum çünkü bu seni seviyorumun içine nal salmak demektir.
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela!
İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım...
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde oysa ki seninle güzel olmak var. / Kırmızı bir kuştur soluğum kumral göklerinde saçlarının. Seni kucağıma alıyorum tarifsiz uzuyor bacakların. Kırmızı bir at oluyor soluğum, yüzümün yanmasından anlıyorum. Yoksuluz gecelerimiz çok kısa. Dört nala sevişmek lazım.
Belki de beni öpersen ben şair olurum, seni de aldırırım yanıma!
Liverpool'dan geldiler ve Manchester'dan geliyorlar!
Öptü beni Bunlar kainat gibi gerçek dudaklardır dedi. Bu ıtır senin icadın değil; Saçlarımdan uçan bahardır dedi. İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde; Körler onları görmese de, yıldızlar vardır, dedi.
İnsan kısmı bir misafirhane gibi. Her sabah bir yenisi gelir...