DiscoverŞiir Sever
Şiir Sever
Claim Ownership

Şiir Sever

Author: Şiir Sever

Subscribed: 41Played: 499
Share

Description

Türk Edebiyatı'nın eşsiz ve can alıcı şiirlerinin hayat bulduğu o podcast...
29 Episodes
Reverse
Bu şiir, bir bekleyişin ortasında sıkışıp kalmış bir ruhun, yokluğun derinliklerinde yankılanan sessiz çığlığı gibi. Gecenin rüzgârında savrulan bulutlar, yalnızlığın birer metaforu; her biri uzaklaşırken geride bıraktığı iz, unutulmuş bir aşkın silüeti. Şairin gözleri, artık bir anlam taşımayan bir ufka bakarken, dans eden bir hayal kadar gerçek olmayan bir sevgiliyi izliyor. “Sarmaşıklı ev” bir zamanlar güvenin ve huzurun sembolüydü, şimdi ise yalnızca geçmişin hayaleti. “Her akşamki keman” notalarını kaybetmiş; komşunun melodileri susmuş. Şair, bir zamanlar doldurulmuş olan tüm boşlukların şimdi yankılandığı bir sessizlik içinde. Ve sen… Neredesin? Bunu sadece şair değil, okuyucu da hissediyor. Sanki bu soruyu hepimiz birine sormuşuz gibi: "Neredesin?" Belki de bir insanın diğerine en içten fısıldadığı cümlelerden biri bu. “İşte kalbim, işte şiirlerim,” derken şair, varoluşunun tüm çıplaklığını ortaya seriyor. Artık ne bir maske var ne de bir mesafe. Sevilen kişiye dönük bir özlem var, ama aynı zamanda bir teslimiyet. “Sen gelsen,” diye başlayan her kelime, gerçekleşmeyecek bir ihtimale tutunmanın acısını anlatıyor. Rüzgâr, gece ve sonbahar yıldızları arasında bir kalbin kendine bile itiraf edemediği kaybı anlatıyor. Son cümle ise insanı darmadağın eden bir kapanış: “Ağlasam.” Çünkü bazen gözyaşları, kelimelerin ifade edemediği duyguların tercümanıdır. Bu şiir, her dizesinde hem bizi hem de kendi yaralarını ağlatıyor. -Bitsin Dedik bitsin dedik bitmedi beklemek İşte gece rüzgarlı gece işte bulutlar almış başını gidiyor yine bensiz dans edeceksin demek müzik sen sahnede sahne rüzgarda gözlerin gözlerin uzaklarda ben kimim yağmurlar içinde mahzun nerde saadetimiz nerde sarmaşıklı ev nerde her akşamki kemanı komşumuzun ya sen nerdesin nerdesin işte rüzgar işte sonbahar yıldızları işte kalbim işte şiirlerimsen gelsen elini alnıma koysan saçlarını öpsem ağlasam... -Atilla İlhan
Ayrılık sonrası akla gelip can yakan işte bu şiir! Ayrılık Sevdaya Dahil açılmış sarmaşık güllerikokularıyla baygınen görkemli saatinde yıldız alacasınıngizli bir yılan gibi yuvalanmışiçimde kederuzak bir telefonda ağlayanyağmurlu genç kadın rüzgâruzak karanlıklara sürmüş yıldızlarımor kıvılcımlar geçiyordağınık yalnızlığımdanonu çok arıyorum onu çok arıyorumheryerinde vücudumunağır yanık sızılarıbir yerlere yıldırım düşüyorumayrılığımızı hissettiğim andemirler eriyor hırsımdan ay ışığına batmışkarabiber ağaçlarıgümüş tozugecenin ırmağında yüzüyor zambaklaryaseminler unutulmuştedirgin gülümserçünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı varçünkü ayrılık da sevdâya dahilçünkü ayrılanlar hâlâ sevgilihiç bir anı tek başına yaşayamazlarher an ötekisiyle birlikteherşey onunla ilgili telâşlı karanlıkta yumuşak yarasalargittikçe genişleyenyakılmış ot kokusuyıldızlar inanılmayacak bir irilikteyansımalar tutmuş bütün sâhiliçünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı varöyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değilçünkü ayrılık da sevdâya dahilçünkü ayrılanlar hâlâ sevgili yalnızlıkhızla alçalan bulutlarkaranlık bir ağırlıkhava ağır toprak ağır yaprak ağırsu tozları yağıyor üstümüzeözgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdıreflatuna çalar puslu lacivertbir sis kuşattı ormanıkaranlık çöktü denizeyalnızlıkçakmak taşı gibi sertelmas gibi keskinne yanına dönsen bir yerin kesilirfenâ kan kaybedersinkapını bir çalan olmadı mı heleelini bir tutanbilekleri bembeyaz kuğu boynuparmakları uzun ve incesımsıcak bakışları suç ortağıkaçamak gülüşleri gizliceyalnızların en büyük sorunutek başına özgürlük ne işe yarayacakbir türlü çözemedikleri buölü bir gezegeninsoğuk tenhalığınabenzemesin diyeözgürlük mutlaka paylaşılacaksuç ortağı bir sevgiliyle sanmıştık ki ikimizyeryüzünde ancakbirbirimiz için varızikimiz sanmıştık kitek kişilik bir yalnızlığa bilerahatça sığarızhiç yanılmamışızher an düşüp düşüpkristal bir bardak gibituz parça kırılsak dahâlâ içimizde o yanardağ ağzıhâlâ kıpkızıl gülümseyen-sanki ateşten bir tebessüm-zehir zemberek aşkımız -Attilâ İlhan, Bir Avuç Kıvılcım, S. 64-69
Her zaman da doğru olmayan bu şiirdeki önermedeki "aşk" çoğu kez tek kişilik olabilmektedir. Zira karşılıklı olanı epey azdır. AŞK İKİ KİŞİLİKTİR Değişir yönü rüzgârınSolar ansızın yapraklar;Şaşırır yolunu denizde gemiBoşuna bir liman arar;Gülüşü bir yabancınınÇalmıştır senden sevdiğini;İçinde biriken zehirSadece kendini öldürecektir;Ölümdür yaşanan tek başına,Aşk iki kişiliktir. Bir anı bile kalmamıştırGeceler boyu sevişmelerden;Binlerce yıl uzaklardadırBinlerce kez dokunduğun ten;Yazabileceğin şiirlerÇoktan yazılıp bitmiştir;Ölümdür yaşanan tek başına,Aşk iki kişiliktir. Avutamaz olur artıkSeni, bildiğin şarkılar,Boşanır keder zincirlerindenSular tersin tersin akar;Bir hançer gibi çeksen de sevginiOnu ancak öldürmeye yarar:Uçarı kuşu sevdanınAlıp başını gitmiştir;Ölümdür yaşanan tek başına,Aşk, iki kişiliktir. Yitik bir ezgisin sadece,Tüketilmiş ve düşmüş gözden;Düşlerinde bir çocuk hıçkırırGece camlara sürtünürken;Çünkü hiçbir kelebekTek başına yaşamaz sevdasını,Severken hiçbir böcekHiçbir kuş yalnız değildir;Ölümdür yaşanan tek başına,Aşk iki kişiliktir. - Ataol Behramoğlu (Temmuz 1994)
Yine yalnız değilim her zamanki gibi Bu Uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım Aramızda yirmibeşbin kilometre Sen kıştasın ben yazdayım Sen bir yarısında dünyanın Ben öte yarısındayım Yine de bırakmıyor ellerimi yokluğun Daha da bir gönlümcesin Varlığından bin kat güzel O yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz Ve en gizlerden konuşurken ellerin İçimden gelmiyor mektup yazmak demeden Sevisiyoruz yirmi beşbin kilometreden
Boğazınıza düğümlenenleri bir çırpıda önünüze seren işte bu şiir bizlere duygulara şu sözlerle tercüman oluyor: Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var Mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkçe var İşinden memnun değilsin Bu kenti sevmiyorsun Bir adam gazetesini katlar Sesinde ne var biliyor musun Eski öpüşler var Banyonun buzlu camı Birkaç gün görünmedin Okul şarkıları var Sesinde ne var biliyor musun Ev dağınıklığı var İki de bir elini başına götürüp Rüzgarda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun Sesinde ne var biliyor musun Söylemediğin sözcükler var Küçücük şeyler belki Ama günün bu saatinde Anıt gibi dururlar Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var -Cemal Süreya
Henüz 36 yaşında ölen Orhan Veli'nin, ölümünden sonra bir diş fırçasına sarılı olarak bulunan ve yarım kalmış işte o şiiri: Birincisi o incecik, o dal gibi kiz, Simdi galiba bir tüccar karisi. Ne kadar sismanlamistir kim bilir. Ama yinede de görmeyi çok isterim, Kolay mi? ilk gözagrisi. Ikincisi Münevver Abla, benden büyük Yazip yazip bahçesine attigim mektuplari Gülmekten katilirdi, okudukça. Bense bugünmüs gibi utanirim O mektuplari hatirladikça. ............................çikar ............................durduk mahallede ..........................................halde ...........................adlarimiz yan yana yazilirdi duvarlara .......................................yangin yerlerinde. Dördüncüsü azgin bir kadin, Açik saçik seyler anlatirdi bana. Bir gün de önümde soyunuverdi Yillar geçti aradan, unutamadim, Kaç defa rüyama girdi. Besinciyi geçip altinciya geldim Onun adi da Nurünnisa. Ah güzelim Ah esmerim Ah Canimin içi Nurünnisa. Yedincisi Aliye, kibar bir kadin Ama ben pek varamadim tadina, Bütün kibar kadinlar gibi, Küpe fiyatina, kürk fiyatina. Sekizincisi de o bokun soyu: Sen elin karisinda namus ara, Kendinde arandi mi, küplere bin. Üstelik kendinde de Yalanin düzenin bini bir para. Ayten'di dokuzuncunun adi, Barlarda göbek atar Is baisnda sunun bunun esiri, Ama bardan çikti mi, Kiminle isterse onunla yatar. Onuncusu akilli çikti Birakti gitti beni. Ama haksiz da degildi hani, Sevismek zenginlerin harciymis Issizlerin harciymis. Iki gönül bir olunca Samanlik seyranmis ama, Iki çiplak da - olsa olsa - Bir hamama yakisirmis. Isine bagli bir kadindi on birinci. Hos, olmasin da ne yapsin? Bir zalimin yaninda gündelikçi; Adi Luksandra Gece odama gelir, Sabaha kadar kalir. Konyak içer, sarhos olur, Sabahi da, isbasi yapardi safakla.... Gelelim sonuncuya. Ona baglandigim kadar Hiçbirine baglanmadim. Sade kadin degil, insan. Ne kibarlik budalasi, Ne malda, mülkte gözü var. Esit olsak, der, Hür olsak, der. Insanlari sevmesini de bilir, Yasamayi sevdigi kadar. -Orhan Veli Kanık
Bencillik mi yoksa fedakarlık mıdır önce ölmeyi istemek? Duygu dolu, aşk dolu işte o şiir:    Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. Iyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni gorebilesin Fedakarliğimi anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşiyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacagız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. -Nazım Hikmet Ran
Karşılıksız bekleyişin prangaları dahi eskietecek kadar yoğun bir özlemi Ahmed Arif şu satırlarla dile getiriyor: Seni, anlatabilmek seni.  İyi çocuklara, kahramanlara.  Seni anlatabilmek seni,  Namussuza, halden bilmeze,  Kahpe yalana.   Ard-arda kaç zemheri,  Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.  Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...  Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar,  Hasretinden prangalar eskittim.  Saçlarına kan gülleri takayım,  Bir o yana Bir bu yana...   Seni bağırabilsem seni,  Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza,  Bir kibrit çöpüne varana,  Okyanusun en ıssız dalgasına  Düşmüş bir kibrit çöpüne.   Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,  Yitirmiş öpücükleri,  Payı yok, apansız inen akşamdan,  Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,  Seni anlatabilsem seni...  Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır  Üşüyorum, kapama gözlerini...  -Ahmed Arif
Hayatınızın belli döneminde hislere tercüman olan ve bazen şiirdeki masa gibi hissetmenize sebep olan işte o şiir: Masa da masaymış ha! Adam yaşama sevinci içinde  Masaya anahtarlarını koydu  Bakır kâseye çiçekleri koydu  Sütünü yumurtasını koydu  Pencereden gelen ışığı koydu  Bisiklet sesini çıkrık sesini  Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu  Adam masaya  Aklında olup bitenleri koydu  Ne yapmak istiyordu hayatta  İşte onu koydu  Kimi seviyordu kimi sevmiyordu  Adam masaya onları da koydu  Üç kere üç dokuz ederdi  Adam koydu masaya dokuzu  Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu  Bir bira içmek istiyordu kaç gündür  Masaya biranın dökülüşünü koydu  Uykusunu koydu uyanıklığını koydu  Tokluğunu açlığını koydu.  Masa da masaymış ha  Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu  Adam ha babam koyuyordu. -Edip Cansever 
Bir yerlerde yabancılık bile çekmeden içinize işleyen bir Özdemir Asaf şiiri sizinle:  BEN DEĞİLDİM Bir aksam-üstü pencerenden bakıyordun  Ağır ağır, yollara inen karanlığa.  Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.  Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya..  O geçen ben değildim.   Bir gece, yatağında uyuyordun..  Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya. Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,  Ve karanlıklar içindeydi odan...  Seni gören ben değildim.   Ben çok uzaktaydım o zaman,  Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebebsiz ağlamaya.  Artık beni düşünmeye başladığından  Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya..  Bunu bilen ben değildim.    Bir kitap okuyordun dalgın..  İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı.  Genç bir adamı öldürdüler romanda.  Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın..  O ölen ben değildim..  -Özdemir Asaf  
Gelecek güzel günlere inananlara ilaç gibi gelen işte bir Melih Cevdet şiiri...   Yaşamak güzel şey doğrusu  Üstelik hava da güzelse  Hele gücün kuvvetin yerindeyse  Elin ekmek tutmuşsa bir de  Hele tertemizse gönlün  Hele kar gibiyse alnın  Yani kendinden korkmuyorsan  Kimseden korkmuyorsan dünyada Dostuna güveniyorsan  İyi günler bekliyorsan hele  İyi günlere inanıyorsan  Üstelik hava da güzelse  Yaşamak güzel şey  Çok güzel şey doğrusu.  -Melih Cevdet Anday  
Kavuşmanın beklenmedik bir halini anlatan işte bu şiir: BULUŞMAK ÜZERE Diyelim yağmura tutuldun bir gün  Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek  Öbür yanda güneş kendi keyfinde  Ne de olsa yaz yağmuru Pırıl pırıl düşüyor damlalar  Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın  Dar attın kendini karşı evin sundurmasına İşte o evin kapısında bulacaksın beni   Diyelim için çekti bir sabah vakti  Erkenceden denize gireyim dedin  Kulaç attıkça sen  Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan  Ege denizi bu efendi deniz  Seslenmiyor  Derken bi de dibe dalayım diyorsun İçine doğdu belki de İşte çil çil koşuşan balıklar  Lapinalar gümüşler var ya  Eylim eylim salınan yosunlar  Onların arasında bulacaksın beni   Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya  Çakmak çakmak gözleri Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı  Herkes orda sen de ordasın  Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından  Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim  Özgürlüğe mutluluğa doğru  Her işin başında sevgi diyor  Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili  Bi de başını çeviriyorsun ki  Yanında ben varım  -Can Yücel 
Şiirlerinin hemen hepsinde kendinizi bulduğunuz şair: Birhan Keskin.  Ve onun İz şiiri: Acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma, orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili benden savrulan parçalar kurusa da, izleri var hala yolun kenarında. İzini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun, ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin. Ne zamandı bilmiyorum. yaşadıklarından sana kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun yerde fırtına koparan korku. kendi sarmalında döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun. Şimdi, acının ormanından geçiyorsun her şey bir daha kanasa da ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben geç meleğim, senin de şarkıların olsun içindeki telleri titreten.   -Birhan Keskin  
Buram buram rakı kokan ve belki de İkinci Yeni'nin en iyi şiirlerinden olan bu şiirde Edip Cansever, aşkın doğasını muazzam bir şekilde özetlemekte.   Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde   Oysaki seninle güzel olmak var   Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi   Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda   Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.   Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte   Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel   O başkası yok mu bir yanındakine veriyor   Derken karanfil elden ele.   Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle   Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil   Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk   Birleşiyoruz sessizce.   -Edip Cansever
Can Yücel - Eğer

Can Yücel - Eğer

2022-05-1503:11

Yapılmış en güzel "aşk" tariflerinden birini bu şiiri ile Can Yücel şöyle tarif ediyor: O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer… belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine derince bakmasalardı eğer… çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer… düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer… rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer… uykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer… gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden de onlar payını almasaydı eğer… ıssızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer… sen gittikten sonra yalnız kalacağım yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse? evet sevgili, kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer… - Can Yücel
Koşulsuz, çıkarsız ve beklentisiz sevmek ancak bu kadar güzel dile getirilirdi. Aziz Nesin'den "Sen Söylemesen de Bilirim." Seziyorum ki kaçacaksın.. Yalvaramam koşamam Ama sesini bırak bende Biliyorum ki kopacaksın Tutamam saçlarından Ama kokunu bırak bende Anlıyorum ki ayrılacaksın Cok yıkkınım yıkılamam Ama rengini bırak bende Duyumsuyorum ki yiteceksin En büyük acım olacak Ama ısını bırak bende Ayrımsıyorum ki unutacaksın Acı kurşun bir okyanus Ama tadını bırak bende Nasıl olsa gideceksin Hakkım yok durdurmaya Ama kendini bırak bende - Aziz Nesin (Bütün Şiirleri 1, s. 36.)
Çakıl gibi soğuk bir taştan mükemmel sıcaklıkta bir aşk, özlem şiiridir Çakıl... Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeğe başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde. - Bedri Rahmi Eyüboğlu (Dol Karabakır Dol, s. 173)
Her gün seninle şiiri, haz veren romantiklik, duygusallıkla ve melankoliyle; duygu beslenilene karşı iç dökülen Ümit Yaşar Oğuzcan şiiridir. -Her Gün Seninle- Güzel olan Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak Erimek yarını olmayan zamanlarda Durdurmak bir yerde bütün saatleri Bütün kuralları kırıp parçalamak Sonra varmak o yerlere Mevsimlere dur demek Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere Delicesine içmek Ve unutabilmek her şeyi ansızın Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak Güzel olan Sevmek seni Tanrılar gibi Seninle Tanrılaşmak... Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin Ne bu şehir kalacak Ne bu duygusuz sürü Bu korkunç kalabalık Her vapur seni getirecek bana Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim Kapılar sana açılacak Senin için söylenecek şarkılar Şiirler senin için yazılacak Her evde bir resmin Her meydanda bir heykelin olacak Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi Kopup ötelerden, ötelerden Yalnız bana geleceksin Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin. Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm Sende buldum erişilmez hazları Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan Duyguların en ölmezini sende duydum Susuzluğum dudaklarında dindi Yalnızlığım ellerinde Çoğu gün unuttum açlığımı Sende doydum... İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun Anladım yaşadığımı her nefes alışta Seninle geçtim bütün zamanlardan Seninle var oldum Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta. Boynunda bir yer vardır, ben bilirim Ne zaman oradan öpsem, Değişir gözlerinin rengi Yanar dudakların, terler avuçların Dökülür kapkara aydınlık gibi Omuzlarına saçların Gitgide artar kalbinin vuruşları Bir musiki halinde dünyamı doldurur Ansızın bütün sesler kesilir Zaman durur Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde Her gün seninle yeniden var oluruz Eriyip kaybolduğumuz yerde... Sesini duymadığım gün Yaşanmış değil Açan çiçek değil Öten kuş değil Yüzünü görmediğim gün İçimde yıldızlar sönük Güneşler güneş değil Seni sevmediğim gün Seni anmadığım gün Olacak iş değil... Her günüm seninle geçsin O güneşe en yakın Kimsenin varamayacağı bir dağ başında Uçsuz bucaksız uzak denizlerde İnsan ayağı değmemiş ormanlarda Uzaklarda, en uzaklarda O gemilerin uğramadığı limanlarda Işığım ol, alınyazım ol benim Vatanım ol, evim ol Yeter ki bir ömür boyu benim ol Her günüm seninle geçsin... -Ümit Yaşar Oğuzcan
Biraz üzmekle beraber, insana bir parça ümit vermeyi de unutmaz bu şiir. İçten etkileyen Nazım Hikmet şiirlerinden, Ne güzel şey hatırlamak seni...   Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...   Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazamak sana dair, hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden   penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinde, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... -Nazım Hikmet
Tahirle Zühre Meselesi şiiri, acı gerçekleri çok açık şekilde anlatan ve anonim bir halk hikayesine atıfta bulunan Nazım şiiridir.  Şiirin Sözleri ahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu                             ölmek ayıp olur mu?   Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?   Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. 
loading
Comments (3)

ᵢₘ ₕₐₙᵢyₑ

Öyle yorgunum ki hiç sorma...

Mar 31st
Reply

Leili Hp

elveda diyemedik❤️

Mar 28th
Reply

Leili Hp

Fakat artık ümit yetmiyor bana,🙏🥺

Mar 5th
Reply