Discover
Ölüm Ötesi Hayat
Ölüm Ötesi Hayat
Author: Pirlanta Dinle
Subscribed: 2Played: 1Subscribe
Share
© Pirlanta Dinle
Description
Ölüm Ötesi Hayat, beşerin çılgınlıklarının önünü alacak, onun hezeyanlarını önleyecek, çocukların mukavemetsiz kalplerinde her an saadet parıltılarını yakıp aydınlatacak âhiret hayatına inanmanın kurtarıcılığına ve mutluluğuna dikkat çekiyor.
İçimize ötelerin neşvesini nefh eden, anlayış ve bakışlarımıza yepyeni buudlar kazandıran bir kitap...
İçimize ötelerin neşvesini nefh eden, anlayış ve bakışlarımıza yepyeni buudlar kazandıran bir kitap...
8 Episodes
Reverse
Tarih, haşir akidesi zaviyesinden ele alındığında, ilk insandan günümüze kadar insanlık çapında bir haşir inancının var olduğu müşâhede edilir. Will Durant, medeniyet tarihinde çeşitli milletlerin öldükten sonra dirilme mevzuundaki kanaatlerini, nasıl mezarlara gömüldüklerini, duvarlarına yazdıklarını ve dehlizlerinde mevzu ile alâkalı resimlerin tespit edildiğini anlatır. Dünyanın en maddeperest insanları olan firavunlar dahi öldükten sonra dirilme mevzuunu ele alıyorlardı. Firavun mezarlarındaki kazılarda şu mânâyı ifade eden sözler bulunmuştur: “İnsanlar öldükten sonra, mücrimler yerin altında, çirkin suretlere dönüşmek suretiyle ebedî kalacaklar, sâfi ve tertemiz ruhlar ise meleklere iltihak edecek, yüceler içinde bir hayat yaşayacaklar.”
Vücutta meydana gelen bir yara kapanıyor, kabuk bağlıyor ve sonra o kabuğu da atmak suretiyle kendi kendini tamir ediyorsa bu, o yaranın meydana geldiği uzuvdaki canlılığa delâlet eder.Meyve, meyveyi yetiştiren ağacı gösterir... Yoldaki izler, yürüyeni ele verir. Gezip tozduğumuz yerde su sızıntıları varsa, orada su cetvelleri var demektir. İnsanda da öyle izler, öyle sızıntılar ve tamirler var ki, ona bakanın ahireti görmemesi mümkün değildir.
Dudaklarda bir tebessüm meydana getirecek veya dudakları patlatacak her iki manzarayı da hâvi bir mahşerin kurulacağını Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ında vaad ve vaîd ediyor. Bu ifadeler bir yönüyle müjde, diğer yönüyle korkutma mânâsını taşıyor.O, söz veriyor. Verdiği sözü yerine getirmeye muktedirdir. Sözünden dönmek ise O’nun keyfiyetsiz keyfiyetine asla yakışmaz. Zira O, hulfu’l-vaad gibi bir noksanlıktan münezzehtir.Bütün kâinatta eşya ve hâdiselerin içinde veya dışında, Cenâb-ı Hakk’ın muhteşem kudretini müşâhede ediyoruz.
Cenâb-ı Hak umum kâinatta bu kadar ihsan ve kerem sahibi olursa, O daima ikram ve ihsan etmek ister. İkram ve ihsan etmek istemesinin yanında ikram ve ihsan edeceklerinin de vücutlarını iktiza eder. Mademki bu dünyada âciz, zaif ve aynı zamanda fânî insanlara bu kadar ikram ve ihsanda bulunuyor; rahmet ve keremi bu ikramlarının devamını istilzam eder. Hâlbuki burada insan yediği bir üzüm tanesine mukabil bin tokat yiyor. Tadıyor, fakat doymuyor. Ağzında tat, kalbinde feryat ve figan meydana geliyor. Ona zevk veren şeyler, veda dahi etmeden ve hiç sormadan çekip gidiyorlar. Gençlik, güç, kuvvet ve daha nice zâil olan nimetler gibi... Öyleyse burada insana bu kadar ihsanda bulunan Cenâb-ı Hak, ihsan ve nimetlerini kesivermekle nimeti nikmete, lezzeti azaba ve muhabbeti düşmanlığa çevirmeyecektir. Hâlbuki bütün bunlar ebedî olmazsa, nimet nikmet olur, lezzet azap olur ve sevgi düşmanlığa dönüşür. Öyleyse, bu nimet ve ihsanların devam edeceği bir ebedî âlem vardır ve mutlaka olacaktır.
“Âlemlerin Rabb’i Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz” İnsan sûresi, 76/30.Ve insan O’nun dilediğinden başkasını da dileyemez. Zira O, mutlak hâkimdir. Fakat yarattığı her şeyde bir de hikmet gözetmiştir.
Kıyametin vukû bulacağı hususunda hiç kimsenin tereddüdü yoktur. Hatta günümüzün müspet ilmi ve ilim adamları da bu mevzuda ittifak hâlindedirler. Ancak onlar bu gerçeği çok uzun bir zaman sonra beklemektedirler. Hâlbuki fevkalâde hâdiseler o kadar çoktur ki, bunlardan birisiyle kıyamet kopabilir.
Allah’a imandan sonra, hayatı tanzim edip bir düzene koyma, beşerin toplu olarak huzurunu temin etme, haşre yani ölüm ötesi hayata inanmaya bağlıdır.Yaptığı şeylerin hesabını vereceğine inanmayan bir insanın hayatının müstakîm olması düşünülemez. Buna karşılık, attığı her adım için öbür âlemde Allah’a hesap verme düşüncesini eksik etmeyen, her davranışı bir hesabın ifadesi olan, her sözü, her dinleyişi ve her kalbî temayülünü ötede Allah’a hesap verme havasına göre hassasiyetle ele alan kişinin de hayatı oldukça muntazam bir şekil arz eder.
İslâmiyet’in mühim bir rüknü olan “ahirete iman” esası, birkaç asırdır, bütün dünyayı baskısı altında tutan materyalist görüş tarafından reddedildiği için bütün insanlarda olduğu gibi maalesef Müslümanların kalbinde de zayıflamıştır. Bu durum iç huzurumuzu alıp götürdüğü gibi, insanlar arasındaki samimiyet ve itimadı da yok etmiş ve dünyayı yaşanmaz hâle getirmiştir. Kur’ân’ın üçte birinin ahiretten bahsetmesine rağmen, Müslümanların bile bu huzur kaynağından mahrumiyetle karşı karşıya kalmaları düşündürücüdür.00:00 - Ölüm ötesi hayata dair temel meseleler03:25 - Ahiret inancının yeniden ispat gerekliliği04:10 - Cenab-ı Hakk’ın isimleriyle ispat yöntemi06:30 - Günahların farkına varmak ve tevbe ihtiyacı07:20 - İmanın yenilenmesi çağrısı




