DiscoverCanca Sesli Kitap
Canca Sesli Kitap
Claim Ownership

Canca Sesli Kitap

Author: Canca Şeyler

Subscribed: 148Played: 2,004
Share

Description

Bu kanalda yerli ve yabancı yazarlara ait şiir, öykü ve romanları dinleyebilir, bazen de ilgimi çeken konular üzerine gerçekleştirdiğim sohbetlere konuk olabilirsiniz.

Herkese keyifli dinlemeler…

▫️ Youtube: Canca Şeyler (https://www.youtube.com/channel/UCokT5vpQVwaioDfAU2mcHtg)
▫️ Twitter: @_cancaseyler
▫️ Instagram: @cancaseyler

#şiir #seslikitap #sohbet
297 Episodes
Reverse
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - İkinci MektupSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Doğru sevgilim! Senin kendine güvenmeye hakkın var. Sen bir adam üzerinde harikalar gösterebilirsin: Katili kuzu, eğriyi doğru, namussuzu namuslu, hayvanı insan yapabilirsin!.. Aksi harikaları da gösterebilirsin: Kuzuyu katil, hayvanı insan...Bugünlerde aşk üzerine kitaplar okudum. Bir tanesinde diyor ki: "Aşkın ilk tezahürü, hayranlıktır." Ben bu hayranlığı duymak için otuz beş sene bekledim. Senin âşık olman için bir dakikaya ihtiyacın olduğunu sonradan öğrendim. Ben bu güzel dakikayı doğuramadım. Hayran olmayı doğuramadım. Ötesi çorap söküğü gibi gelecekti. Birinci tebellür, ikinci tebellür birbirini takip edecekti. Sen bana hayran olamadın. Doğru, neyime olacaktın ki?.."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Birinci MektupSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Neler söyleniyorsun deme, ne olur? Sana şunu kabul ettirmeye çalışıyorum. Yazı yazmak da fiziki bir yorgunluk veriyor. Yalnız kafam değil, onu geç, bak kolum da yoruldu. Bana çalışmıyorsun diye kızma! Bak marangozun bir konsol yaptığı zaman duyduğu yorgunluğu duymadımsa alçağım! Demek ki çalışıyorum. Memnun musun?Sana bahsetmek istediğim şeylerin hiçbirinden söz açmadığım için beni affet! Yazıya başlarken aklıma gelen hikâyeleri unutmazsam bir gün sana yazar, başkalarına okuturum.Mektubun sonun bir yerinden öpmek adetini ben de unutmuyorum.Hep getirip getirip işi buraya dökmek için çalıştım."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Falcı Matmazel TodoriSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Kitaplardan öğrendim. Muhakkak âşık olmak arzusunu kitaplardan kaptım. Sonra kanıma işledi. Âşık olmalıydım. Saadet denilen bir şey olacak; bulabilir miyim acaba?.. Kastım parayla, bir evle, iyi yiyip iyi içmeyle kendini gösteren bir saadet olmadığı için elimden geleni, yani önce paramı bitirdim. Evimi, alıştığım şeyleri de belki arkada bırakabilirdim. Yemeden içmeden kesildim. Bu kendi başına kazanılacak saadet idealizmimi tam hakikat haline getirmiştim ki, etrafımda insanların bulunduğunu sevgilim bana anlattı..."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Eleni ile KatinaSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Katina nasıl oldu da birdenbire, başka türlü şişmanlık kazandı, bilmem. Bu şişmanlığı o, patrona yükledi. Patron, dostlarından çocukları olmayan bir aileye, çocuğu yamadı. Katina doğumdan sonra çok zayıfladı. O kadar zayıfladı ki, sevgilisinin bacaklarının mevzun ipinceliği yanında bile onunkiler değnek gibi kaldı."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Korkunç Bir PastaneSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Ah! Bu bazıları beyaz bıyıklı, bazıları matruş oldukları halde bembeyaz çember sakallı gibi, kimisi kır saçlarının altında hâlâ genç, canlı, kimisi hiç mi hiç ağarmamış saçlarının altında bitkin, buruşmuş yüzleriyle, çok günler görmüş, çok geceler geçirmiş insanlar!.."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Yorgiya'nın MahallesiSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Her mahallede bir koku, bir dost, bir ev, bir kız, bir oğlan, bir nine, bir ana, bir saadet bırakmış çıkardım. Döner mahalleye bakar; bir kahramanlık, bir yabancı hayat tanımak, yaşamak arzusuyla ayrılırdım."
Antoine de Saint-Exupéry - Küçük PrensCemal Süreya & Tomris Uyar çevirisiyle...Seslendiren: Yusuf Can Gökkaya#seslikitap #küçükprens
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - KurabiyeSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"İstanbul'da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana âşığım: İşte 1942 senesinin 21 Haziran'ının gece yarısından sonra saat üç buçukta uyanık, beyaz şimşeklerin çaktığı, yağmurlu bir gecenin sana tebliği:Evveli akşam Beyoğlu'ndaydım. Saat yedi buçuk sularıydı. Ortalıkta güneş olmadığı, hava yine bulutlu olduğu halde, tatlı bir aydınlık vardı. Bununla beraber birahaneler ışıklarını yakmıştı. Bira bardağı ne kadar cazipti. Caddede ne güzel şeyler vardı! Hele bu kızların bacakları insanı insana ne kadar yakınlaştırıyordu!Küçük, esmer, uzun, çalak bacakların adeta aydınlattığı caddede sanki hiçbir şey yoktu: Dünyada harp, memlekette tifüs, zelzele, aşk..."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Karidesçinin EviSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Kız, bir dişi gibi fırlamıştı. İmkanı yok. Sen onu artık unutmazsın... Her kadında, şimdiden sonra, O vardır..."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Büyük Hulyalar KuralımSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Büyük Hulyalar Kuralım’da hikayenin isminden de anlaşıldığı gibi köpekli adamın bakkal ve çiftlik kurma hayali anlatılır. Kendisine iş kurmaya çalışan Ahmet Bey vardır."
Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Havada BulutSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Havada Bulut’ta Yorgiya adlı bir kız vardır. Çeşmede su doldururken kovasında bulut görür. Bulutu sevinçle evine götürür. Bulut ve Yorgiya’nın bulamayacağı çocukluk mutluluğudur. Köpekli adam hikâyesini bitirir ve ona bir gece de aşık olduğunu söyler. Köpekli adamın bu hikâyede Yorgiya’ya aşık adam Ahmet Bey’dir."
Bu öyküyü dinledikten sonra, olay bütünlüğü için Havada Bulut öyküsünü dinlemelisiniz.Öykü: Sait Faik Abasıyanık - Ay IşığıSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Ay Işığı, köpekli adamın kitapta yazara anlattığı ilk hikâyesidir. Posta müvezzi ve yazar mektubu açıp okurlar. Köpekli adamın böyle bir hikâye yazmasına şaşırırlar. Kitap hakkında kendi aralarında tartışırlar. Yazar kendini suçlu hisseder. Köpekli adamı bulur. Ona mektubu okuduklarını söyler. Köpekli adam hikâyeyi okumalarına sevinir."
Öykü: Refik Halid Karay - Kuvvete KarşıSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Kuvvete Karşı adlı öykü Refik Halid Karay’ ın Memleket Hikayeleri' adlı öykü kitabı içine aldığı fakat 1913 yılında iken Sinop’a sürgüne gönderildiği yıllardan önce yazmış olduğu bir hikâyedir. Refik Halit’in her bir hikâyesi kendi alanında keşif bir konu, özgün bir yaklaşım , olay ve konular içermektedir. Yazarın bu öyküsü -konusu itibarı ile - gözden kaçırılmış, üzerinde durulmamış hakkında iyi bir tahlil yapılmamış bir öyküdür. Refik Halit’in bu öyküsü Amerikan şımarıklığı ve Amerikalı denizcilerin Türkiye’deki akıl almaz ahlaksızlıklarını anlatan ve güçsüz bir milletin güçsüz bir ferdinin onlara karşı isyanını dile getiren ilk öykü olması ile dikkati çekmektedir. Öykü daha 1903 yılında Amerika’nın ve Amerikalıların ülkemizde takındıkları lakayt tavırları, umursamaz ve utanmaz hareketleri konu edinmekte, toplumun bu duruma karşı duyduğu ürkekliği, tiksintiyi, ezikliği ve çekingenliği dile getirmektedir. Öykü Amerikan utanmazlığına bireysel olarak baş kaldıran Suphi’nin sonucu belli olmayan isyanını anlatmıştır. Öykü hem devrine göre anlatımındaki sadelik hem betimlemelerindeki ustalık hem de olayları tasvir edişindeki kıvraklık ve munislik ile dikkatleri çeker. Öykü ezilmiş Türk kimliğinin şahlanışı ve aşağılanmaya karşı başkaldırısı ile güncellik taşımaktadır. Bir asırdan önce yazılmış bu öykü bu gün de aşina olduğumuz, kaba, hoyrat, terbiyesiz, büyük devlete mensup olmaktan kaynaklanan şımarık Amerikalı portresini oldukça başarılı şekilde tasvir etmiştir. Hülasa aradan geçen bir asırlık geçmişe rağmen ne Amerikalı imajı ne de bu ülke değişmiştir. Öykü bu gerçeğe parmak basmasındaki başarısı ile bu günün ahvallerini önceden faş etmiş olur.
Öykü: Refik Halid Karay - Yılda BirSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Teselyalı Bekir,  Teselya’dan gelmiş bu köyde değirmen işletmektedir.  İşlettiği bu su değirmeni köyden hayli uzaktadır. Teselyalı Bekir, karısını da Teselya’da bırakmış bu nedenle  kadın özlemi duymakta, aklı  fikri de bir kadınla birlikte olmayı  düşleyen hayallerle uğraşmaktadırTeselyalı Bekir’in bu su değirmenine köyden yaşlı kadınlar gelip gitmektedir.  İşlettiği su değirmeninin yanına Çingeneler gelip konaklamıştır. Bekir bir bu Değirmenin yakınında konaklayan Çingenelerin yanına ziyarete gider. Çeribaşı buğdayları öğütmesi için Elif adındaki bir kızı Bekir’le birlikte değirmene yollar.Teselyalı Değirmenci Bekir ile Çingene kızı Elif o gün yakınlaşırlar ve birlikte olurlar.  Elif’te Bekir’e karşı ilgisiz kalmamış Bekir ile birlikte olmaktan o da mutlu olmuştur.Bekir, Elif’e tekrar  ne zaman bu değirmene geleceğini sorar. Elif’ de bir yarın göçüyoruz ama seneye yine buraya geleceğiz diye cevap verir.  Eretesi gün Elif ve diğer Çingeneler buradan göçmüşlerdir. Bekir bir sene boyunca hasretle Elif’i beklemeye başlamıştır. Ertesi yıl olmuş göçer Çingeneler Bekir’in değirmeninin yakınlarındaki o yere yine gelip konmuşlardır.  Bekir hemen onları ziyarete gider ve çeribaşına Elif’i sorar. Çeribaşı ise Elif’in hasta olduğunu ve Elif’in kasabada kaldığını söyler. Öğrendiğine göre Elif kötü yola düşmüş ve başını bir sürü belaya sokmuştur."
Öykü: Refik Halid Karay - Sarı BalSeslendiren: Yusuf Can GökkayaSarı Bal hikâyesi, Refik Halid Karay’ın Memleket Hikâyeleri adlı eserinde geçen diğer hikâyeleri gibi çok güçlü bir anlatım tarzına ve olay örgüsüne sahiptir. Hikâyede, insanların hangi mevkide, hangi görevde olursa olsun ahlaki anlamda bir çöküntüye uğrayabileceği anlatılmaktadır. Hikâyenin ana hatları Sarı Bal diye adlandırılan bir çengi üzerine kurgulanmıştır. Yazar, bu hikâyesinde Sarı Bal’a olan ilgiyi iki karakter üzerinden ironileştirmiş böylece verilmek istenen mesajı daha net okuyucularına aktarmıştır. Hikâyenin kelime sıklığı çıkartıldığında seçilen kelimelerin konunun bütünlüğü içerisinde verildiği açıkça görülmektedir. Karay, bu yönüyle de farklılığını ortaya koymuştur. Hikâye tahlilleri çoğu açıdan ele alınabilir. Tahlillerde karakter, mekân, zaman, bakış açısı ve anlatıcı, dil ve üslup gibi unsurlar başlıklar halinde verile gelmiştir. Hikâyenin kelime sıklığı çıkartılarak yazarın seçtiği kelimelerin konunun bütünlüğüne uygunluğu saptanıştır. Denilebilir ki Refik Halit, eserlerini bir kuyumcu titizliğinde oluşturmuş ve en uygun kelimeyi bulana kadar da bu hassasiyetini elinden bırakmamıştır.
Öykü: Refik Halid Karay - Garip Bir HediyeSeslendiren: Yusuf Can GökkayaHediye gerçekten garip. Bir tıraş fırçası. Her ne kadar fildişi saplı, nakışlı, işlemeli de olsa tıraş fırçası nihayetinde. Hediye olarak bula bula bunu mu bulmuş? Kim, kime, neden, nerede hediye etmiş ki bu fırçayı?Söz konusu fırça Büyük Savaş yıllarında; Mısır’dan Selanik’e, oradan da İstanbul’daki baba ocağına dönen bir Türk askerine Selanik limanında bir Yahudi tüccar tarafından hediye edilmiş.…. Feridun, Mısır’dan Selanik'e dönüyordu, limana demir atmışlardı. Yolculardan kılıksız bir ihtiyar Yahudi, güvertede dünyadan habersiz, hırs ve heyecan içinde eşyalarını istif etmekle meşgul iken vincin altına girmiş ve tam o sırada demir kancadan kurtulan bir iri denk olanca ağırlığıyla herifin başına inerken o, eşi bulunmaz bir çeviklikle hemen fırlamış, kucaklayınca Yahudi’yi ölümden kurtarmıştı. Fakat yük Feridun’un tam omuzunun yanından asker kaputunu yırtarak geçmişti. Kendine gelen Yahudi eşyalarının arasından bir kocaman kutu açmış, sıra sıra dizilmiş tıraş fırçalarından bir tanesini ayırmış ve ona …. hediye etmişti. Bir de dalga geçer gibi “Değerlidir, kadrini bil, sakın atma, zamanında işine yarar” demişti.Bir aralık içine öyle bir hüzün, bir ümitsizlik doldu ki hemen oraya çökmek ve ağlaya ağlaya erimek, tükenmek istedi… Aslında aylardan beri dertler, tasalar içinde garip bir baygınlık gelip çatıyor, yüreğinde bir erime, tükenme seziyordu; bu belki bir kalp bozukluğuydu, beklenmeyen bir zamanda ölebilirdi. Ne iyi olacaktı. Keşke şimdi, şuracıkta düşüp kalsaydı, kurtulsaydı…"
Öykü: Refik Halid Karay - Komşu NamusuSeslendiren: Yusuf Can GökkayaŞakir Efendi ile memur adayı Osman Efendi, Eyüp’te memur olarak çalışan ama kendiişlerinden ziyade onun bunun açığını yakalayıp dedi kodu üretmekle uğraşan iki tiptir.Öykü Eyüp’teki işyerlerinde Hamidiye köyünden gelen kayıt memuru Mümtaz Efendi, Şakir Efendi ve hulefadan Osman Bey’in dedikoduları ile başlar.Şakir ve Osman Efendiler, Baki Efendi ile komşudur. Şakir ve Osman Efendiler her gün komşuları Baki Efendi’nin balkonunu ve karısını dikizlemektedirler. Bu iki kafadar önemli bir şey keşfetmişlerdir. Baki Efendi’nin karısı kocası evde iken balkona kırmızı mendil asmakta ama Kocası evde ise bu defa da Beyza mendil asmaktadır.Bu iki kafadarın varsayımına göre balkona asılan mendiller Baki Efendinin karısının gizli aşığına verdiği gizli bir mesaj olmaktadır. Eğer asılan mendil beyaz ise "Baki Efendi evde yok", kırmızı ise " Baki Efendi evde” demek" olduğuna kesinkes inanmışlardır ve her gün bunu konuşup takip etmeye başlamışlardır.Bu durum hiç hoşlarına gitmemiş komşularının namusunun kendi namusları olduğu için mahallenin de namusunu kurtarmak için harekete geçmeye karar verirler.Bunun üzerine Osman Efendi'yle Şakir Efendi, bir akşam Baki Efendi'yi meyhaneye davet ederek durumu ona da anlatırlar. Yemekte iken konuyu Baki Efendi’nin karısına da getirip “ karısının eve adam aldığını” söylerler .Bunun üzerine üçü de meyhaneden çıkıp Baki Efendi'nin evinin karşısında oturan Şakir Efendi'nin evine giderler ve Baki Efendi’nin evini gözlemeye başlarlar. Birkaç saat sonra Baki Efendi’nin evine bir adam girer. Baki Efendi de karısını o adam ile basmak için evine doğru koşturur.Osman ve Şakir Efendi ertesi gün olayın aslını öğrendiklerinde beklemedikleri bir sonuçla karşılaşırlar.
Öykü: Refik Halid Karay - ŞakaSeslendiren: Yusuf Can GökkayaRefik Halit Karay, Türk edebiyatının önemli yazarlarından birisidir ve kaleme aldığı eserlerde sıklıkla toplumsal eleştiriler yapar. “Şaka” adlı öyküsü de Karay’ın bu yetkinliğini sergileyen bir eser olarak dikkat çeker. Bu hikaye, sıradan bir olay üzerinden toplumsal değerler ve insan psikolojisinin derinlemesine analizini sunar.Hikaye, “şaka” olarak başlayan, fakat zamanla ciddi sonuçlara yol açabilecek bir olay etrafında şekillenir. İki ana karakter üzerinden ilerleyen öyküde, başlangıçta masum görünen bir şakanın, iletişim kopuklukları ve yanlış anlamalar sonucunda nasıl karmaşık hale gelebildiği, beklenmedik olaylara yol açabileceği anlatılır.İlk başta masumane başlayan şaka, giderek kontrol dışına çıkar ve taraflar arasında gerginlik yaratmaya başlar. Bu süreç içinde, hikaye karakterlerin iç dünyalarını, aralarındaki ilişkilerin hangi doğrultuda gelişeceğini, toplumun bu tür olaylara tepkisini işlemektedir.Refik Halit Karay, “Şaka” ile topluma, bireyler arasındaki güvensizlik ve yanlış anlamaların nasıl büyüyerek daha büyük sorunlara yol açabileceğini gösterir.Hikayede işlenen bir diğer ana tema ise, insanoğlunun psikolojik kırılganlığıdır. Şakanın doğası gereği, nasıl kimi zaman tatlı bir anı bırakırken kimi zaman da derin yaralara yol açabileceği üzerinde durulur.En basit görünen eylemlerin bile karmaşık sonuçlar doğurabileceğine vurgu yapılır. Karay, okuyucularını daha düşünceli ve farkında olmaya teşvik eder.
Öykü: Refik Halid Karay - Bir SaldırıSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya"Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki ıssız, bayır ve yarı boş köylerinden birinde huysuz bir kış akşamıydı. Ayrıca yağmur yağıyordu. Fakat rüzgar öyle ıslak esiyor ve her tarafı öyle sırsıklam ediyordu ki yokuşlardan sürekli seller akıyor ve oluklardan kesintisiz sular boşanıyordu. Bir haftadan beri sürüp giden bu kapanık ve yaş hava altında ahşap evler sünger gibi rutubeti çekmişler, şişip doymuşlardı; artık suları ememiyorlar, dışarıya veriyorlardı."
Öykü: Refik Halid Karay - Vehbi Efendi'nin KuşkusuSeslendiren: Yusuf Can Gökkaya“Vehbi Efendi’nin Kuşkusu” öyküsünde evlenme konusunda tereddütleri olan Vehbi Efendi’ye komşu kızı Hanife ve mahallenin çapkını Kamil’in oynadıkları oyun anlatılıyor.
loading
Comments