Discover
Ekokozmopolitan

55 Episodes
Reverse
Mary Shelley’nin Son İnsan (The Last Man, 1826) romanındaki silvikültür geleneği ve romantik ormancılık arşivini konuşuyoruz.
Konuğumuz arkeolog İsmail Gezgin ile son kitabı Ötekilerin Arkeolojisi üzerine konuşuyoruz.
Konuğumuz sanatçı Fulya Çetin ile Yapı Kredi Kültür Sanat'ta hala devam eden 'Bir Arada' sergisi ve ekofeminist sanat pratiklerinin yanı sıra; doğa, kent, beden ve hafıza konularını da konuşuyoruz.
J. M. Coetzee’nin Elizabeth Costello (2003) romanı; hayvan hakları, edebiyatın sınırları ve insan olmanın anlamı üzerine sarsıcı sorular ortaya koyuyor. Kurmaca ile denemenin sınırlarında dolaşan kitap, Avustralyalı yazar Elizabeth Costello karakteri aracılığıyla ahlaki ikilemleri ve dilin yetersizliklerini tartışıyor. J. M. Coetzee'nin bizi edebi bir yolculuğun yanında nasıl bir vicdani yüzleşmeye de davet ettiğinden bahsediyoruz.
Olga Tokarczuk’u konuşmaya devam ediyor ve Tokarczuk'un eserlerinde kadınlara ve doğaya yönelik baskıya karşı ekolojik, feminist ve canavarımsı eğilimleri konuşuyoruz.
Çağdaş Avrupa edebiyatının en önemli ve en etkili yazarlarından Olga Tokarczuk'un Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde (Drive Your Plow Over the Bones of the Dead, 2009) adlı romanını konuşuyoruz.
Konuğumuz Antroposen Sohbetler programını hazırlayan ve sunan Utku Perktaş ile biyoçeşitliliği tarihsel perspektifiyle konuşuyor; geçmiş iklim dalgalanmaları ile bugünkü iklim değişikliği arasındaki farklardan, günümüzdeki hızdan ve yerel gerçekliklerden bahsediyoruz.
Ekokozmopolitan'da Avustralyalı akademisyen ve düşünür Kate Rigby'nin "Reclaiming Romanticism: Towards an Ecopoetics of Decolonization" kitabından yola çıkarak romantik şairler ve onların doğa ile kurdukları derin bağ ile başlayan çevre eleştirisine karşın bugün doğanın “romantikleştirilmesi” kuşkuyla karşılanmasını konuşuyoruz. Bu kitap Avrupa Romantik geleneği yazarların ve eleştirmenlerin Antroposen çağında çevreyle kurdukları ilişki biçimlerindeki önemini yeniden keşfetmemize imkan tanıyor.
Konuğumuz Avustralyalı şair, akademisyen ve ekofeminist araştırmacı Anne Elvey ile 'dikkatle dinleme pratiği' ile şekillenen şiirlerini, özellikle Kin (2022) ve Leaf (2014) kitaplarındaki şiirlerini konuşuyor; yeryüzüne ve onun ötekilerine yeniden kulak verme ve bağ kurma çağrısına katılıyoruz.
Konuğumuz Suat Baran ile 160. Kilometre'den çıkan İkarus Düşleri'ni konuşuyor; mitolojik bir figür olan İkarus’u çağdaş bir kırılmanın, belki de zamansız bir düşüşün metaforu olarak okuyoruz. İkarus Düşleri'nde mitolojik figürlerle, köyde balık buğulaması yapan ninenin aynı dizede yer alabilmesi, zamanlar ve gerçeklikler arasında derin bir geçirgenlik yaratıyor. Marduk’la İkarus köye inerken, taşlar konuşuyor, kız çocukları ağlıyor.Suat Baran'ın kurduğu bu şiirsel evreni, mitolojik hafıza ile kişisel hafızanın imkanlarını konuşuyoruz!
Konuğumuz Çiçek ve Çağla Öztek ile Alef Yayınları'ndan çıkan Bahçede Hayatlar: Permakültür İlkeleriyle Şehir Bahçıvanlığı kitabını ele alıyor; bahçecilikten Kadıköy-Moda mikro tarihlerine, aidiyete, bahçecilik ve toprak ile kurulan karşı hafızalara ve umuda dair konuşuyoruz.
Richard Powers'ın The Overstory romanını, ekolojik yası ve ağaçları konuşmaya devam ediyor ve şu soruları soruyoruz: Edebi biçimlerimizin kendisi ekolojik yıkıma katkı sağlıyorsa? Karaktere ve olay örgüsüne verdiğimiz ayrıcalık, ekokırımı besleyen antropomerkezci bir bakışın ürünüyse?
Dünyamız, evimiz yanarken orman yangınlarını, ekolojik kederi ve ekolojik yası konuşuyoruz ve özellikle orman ve orman ekosistemi üzerine yazan Yaşar Kemal’den ve Amerikalı çağdaş romancı Richard Powers’dan orman yangınlarına, yarattığı karmaşık duygulara, yas tecrübelerine dair neler ögrenebileceğimizi ele alıyoruz.
Dünya Edebiyatını ulus aşırı ve dil aşırı olarak okurken hayvanların, bitkilerin tarihinden, göçlerinden, yollarından geçerek de yeniden düşünebilir miyiz sorusunu soruyoruz. Dünya edebiyatının dünyaları sadece insanlardan mı ibarettir? Edebiyatta hayvanların, bitkilerin, mantarların, mikroorganizmaların ve bu varlıklar arasındaki etkileşimlerin işitilebilir, görülebilir ve hissedilebilir hâle gelebilmesi için nasıl bir edebi dil gerekir?Bu sorulardan yola çıkarak insan olmayan muhatapların varlığı ve yakınlığını tartışıyoruz.
Konuğumuz akademisyen Mine Yıldırım ile Salt Beyoğlu’ndaki 'Hayvanların Yaşamı' sergisinde yer alan “İhtimam ile Şiddet Arasında: İstanbul’un Köpekleri” adlı araştırma projesini konuşuyor ve bu projeden yola çıkarak insan-hayvan ilişkilerinin kent, adalet, aidiyet gibi kavramlarla nasıl örüldüğünden bahsediyor, köpeklerin tarihi ve hafızası nasıl yazılabilir konusunu tartışıyoruz.
Amitav Ghosh'u konuşmaya devam ederken, 2021'de yayınladığı kurgu dışı eseri The Nutmeg Curse'ü de (Muskat'in Laneti) konuşuyoruz. Amitav Ghosh’un The Nutmeg’s Curse: Parables for a Planet in Crisis (2021) adlı eseri, tarihi, ekolojiyi, siyaseti ve maneviyatı bir araya getirerek sömürgeciliğin modern dünyayı ve günümüzün iklim krizini nasıl şekillendirdiğini çok çarpıcı biçimde anlatıyor. Kitabın merkezinde, bir zamanlar dünyanın tek muskat kaynağı olan Banda Adaları’nın sarsıcı geçmişi bulunuyor.Amitav Ghosh, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin 1621 yılında bu adalarda uyguladığı baskıcı ve yıkıcı müdahaleleri tarihsel bir örnek olarak sunuyor. Bu olay aracılığıyla, sömürgeciliğin hem insanlara hem doğaya yönelik denetim kurma anlayışını nasıl geliştirdiğini ve bu zihniyetin kapitalizmle birlikte günümüze kadar nasıl sürdüğünü çok çarpıcı biçimde gösteriyor.
Mavi Beşeri Bilimleri konuşmaya devam ediyoruz; hem Mavi Beşeri Bilimlerin çağdaş edebiyattaki yerini, hem de Amitav Ghosh'un etkileyici Silah Adası romanını konuşuyoruz.Amitav Ghosh’un 2019 yılında yayımlanan bu romanı mit, iklim değişikliği, göç ve çevresel yıkımı bir araya getirdiğinden çok önemli. Roman, Brooklyn’de yaşayan Bengal kökenli antika kitap satıcısı Dinanath ""Deen"" Datta’nın hikâyesi üzerinden ilerliyor. Deen’in ailesinden dinlediği bir Bengal efsanesine —“Silah Tüccarı”na— dayanan ve peş peşe gelişen olağanüstü olaylar, okuru Sunderbans’ın bataklık ormanlarından Los Angeles’taki orman yangınlarına, suya gömülen Venedik’e kadar uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.
Mavi Beşeri Bilimler nedir, nasıl ve ne zaman ortaya çıktı? 21. yüzyılda okyanusları, denizleri, nehirleri, suyu yeniden nasıl dünya edebiyatından örneklerle Mavi Beşeri Bilimlere giriş yapıyoruz.
Konuğumuz Emine Ayhan ile Shakespeare ekolojilerini konuşmaya devam ediyor ve Ophelia'nın bahçesinden, bitkilerinden, topraktan ve yeryüzünden bahsediyoruz. Hamlet oyunundaki birçok tema, Ophelia’nın “delilik sahnesi” sırasında dağıttığı bitkilerde gizlidir. Ophelia’nın bizlere uzattığı her bir bitki, Shakespeare’in dahiyane zekâsının bir yansımadır. Aynı zamanda Ophelia'nın bu jesti, her bitkinin çok özel bir anlamına ve kullanımına işaret eder. Shakespeare ve dönemin seyircileri bunların hepsini iyi bilirdi. Bu bitkiler aynı zamanda Danimarka’da çürümekte olan bahçeyi de simgelerdi.
Elizabeth Carolyn Miller’ın Extraction Ecologies and the Literature of the Long Exhaustion adlı kitabını konuşuyoruz.