Doğanın Kalbinde Ebeveynlik Eski bölümlerimizin birinde, Kokopelli Şehirde’de ile, “doğayla çocukların arasına girmeyin” demiştik… Bu bölümde o cümlenin peşine düşüp, doğayı, ebeveynliği ve umudu aynı potada eriten bir sohbet için peyzaj mimarı Sibel Senna’yla buluştuk. Bana sorarsanız, meslek seçimi bile doğaya olan sevgisiyle şekillenmiş biri o. Sohbetimizde Doğanın romantizm değil; akış, mücadele ve sezgi olduğunu… Çocuklarımızın telefondan önce gökyüzüne bakmayı öğrenmesi gerektiğini… Ebeveynliğin tıpkı doğa gibi koruduğunu ama bizim yerimize yaşayamadığını ve çok daha fazlasını konuştuk. Sibel’in, bir ağaca sarılmadan önce bile, “O nasıl hisseder?” diye düşünen o inceliğiyle; doğanın bize nasıl umut verdiğini, çocuğun merakını nasıl canlı tuttuğunu konuştuk. Ve belki de en önemlisi: toprağı çocuklarımızın eline değil, kalbine vermekten bahsettik. Bu bölümün eşlikçisi olarak belki bir yaprağa bakmak, belki de bir sonraki yağmurda gök gürültüsüne kulak kabartmak isteyeceksiniz… İyi dinlemeler. Ve işte, sohbette bahsi geçen kitap önerileri: Rainer Maria Rilke: Genç Şaire Mektuplar ve Duino Ağıtları ile başlanabilir. Rilke, bütün yazım ve varoluşunu doğa ile kuran bir yazar. Shakespeare, Shakespeare in Flower: Shakespeare birçok şiirinde bitki metaforu kullanır. Yaşar Kemal, özellikle de İnce Memed; Çukurova doğasını çok iyi betimler. Botanikçi Robin Wall Kimmerer, Serviceberry: Bitkilerin nesne değil öğreten varliklar olduğunu işler. Yabani yemiş ağacı bunun metaforudur: Meyvesini herkese sunar — kuşlara, toprağa, insanlara — ve herkes kazanır. Zenginlik gerçekten nedir? Sahip olmak mı, yoksa paylaşmak mı çokluğu yaratır? Doğa bize nasıl öğretir? Biz doğaya nasıl karşılık verebiliriz? Ekonomi nasıl daha şefkatli olabilir? Kimmerer, doğayı sadece gözlemlemez: onunla konuşur. Ve okuru da bu ilişkiye davet eder. Doğayı “kaynak” olarak değil, ortak bir akraba olarak ele alır. Stefano Mancuso (Floransa Ünv. Nörobiyolog Profesör), Bitki Zekası, Bitki Ulusu, Bitki Devrimi: İnsan - doğa ilişkisine bitki bakışıyla eleştrel yaklaşımlar sunar. Bitkilerin dünyayı kavrama şekillerini aktarır. Zekaları ve çevreleriyle ilişkilerini bilimsel verilerle akışkan bir şekilde ortaya koyar. Michael Pollan (Newsweek’in 2009’da seçtiği yeni düşünce liderinden), Arzunun Botaniği: İnsan - bitki arasındaki ilişkiyi ters açıdan ele alır. Biz bitkileri kendi isteğimizle yetiştirdiğimizi düşünüyoruz fakat Pollan’a göre aslında bitkiler bizi yönlendirir. Okuru; Bitkiler bizim arzularımızı kullanarak kendilerini dünyaya mı yaydılar? Sorusuyla bırakırJ Deniz Gezgin, Bitki Mitoslari: Bitkilere ait mitoslardan çok şey öğrenebiliriz. Onların bilgeliklerine ve çağlar arası deneyimlerine dair güzel bir birikim. Bu kitapta farklı coğrafya ve kültürlerde, bitkilerin kültür dünyasında yer buluş biçimleri aktarılıyor. Bebekler ve küçük çocuklar için: Küçük Prens (Antoine de Saint-Exupery) Çocuk, Köstebek, Tilki ve At (Charlie Mackesy) Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Okula giden her 4 çocuktan 3’ü akran zorbalığıyla iç içe yaşıyor. Üstelik zorbalığın %95’i, çocuklarımızın güvende olduğunu sandığımız yerde, yani okulda gerçekleşiyor. Zorbalık ilkokul, ortaokul, lise ayırt etmiyor, üstelik hem devlette hem de özel okullarda tablo aynı. Bu bölümde konuğum Başak Abdula ile Türkiye’de yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri olan FutureBright Group’un “Türkiye’de Akran Zorbalığı Araştırması” raporunu konuşuyoruz. Bu araştırma, Başak ve Akan Abdula'nın 12 yaşındaki kızlarının İstanbul’da özel bir okulda yaşadığı ciddi akran zorbalığı deneyimi üzerine açığa çıkan içsel dinamikler ve toplumsal yankılarla başlıyor. Araştırmaya ilham veren tatsız deneyim, Haziran 2024’te Akan Abdula’nın X (eski Twitter) platformundaki 24 Haziran 2024 tarihli paylaşımlarıyla kamusal farkındalığa taşınmıştı. Sosyolog ve FutureBright Group’un kurucu ortağı Başak Abdula ile çok kere sesimiz titreyerek gerçekleştirdiğimiz bu sohbette, Fiziksel, sözel, ilişkisel ve dijital zorbalığın çocuklar üzerindeki etkilerini, Sessiz kalan tanıkları, çözüm üretmekte zorlanan okulları ve “benim çocuğum yapmaz” diyen ebeveynlerin inkarını, Ve bu çemberi kırmak için hepimizin harekete geçmesi gereken adımlarısamimi ve derinlemesine tartışıyoruz. Ben gerçekten merak ediyorum; neden akran zorbalığı konusunda standart bir yönerge yok? Neden, her sene marifetle bir araya gelip zamlara karar veren özel okul yöneticileri bu konuda da birleşmekten aciz? Araştırmaya katılan bir çocuk şöyle demiş: “Zorbalık ancak bu dünya baştan yaratılırsa biter.” Bu kabulleniş, bu çaresizlik korkunç değil mi? Ama unutmayalım; o dünyayı yeniden kurmak da bizim elimizde! Laylu ve Ben’in yeni bölümü, “Akran Zorbalığı” şimdi yayında!Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Asperger sendromu nedir, otizm spektrumunda nereye oturur, bir çocuğun ya da yetişkinin yaşamında nasıl görünür? Bu bölümde Çapa Çocuk Psikiyatrisi Kliniği’nde 40 yıl görev yapmış deneyimli Klinik Pedagog Zeynep Aydoğmuş ile nöroçeşitlilik kavramından yola çıkarak Aspergerli bireylerin dünyasına yakından bakıyoruz. Zeynep Aydoğmuş’un yıllara dayanan klinik deneyimiyle tanının anlamını, ailelerin fark ettiği ilk belirtileri, eğitim sürecinde izlenebilecek yolları, yetişkinlikte tanı almayı ve Aspergerli bireylerin güçlü yönlerini konuşuyoruz.Sohbetimizde Dr. Temple Grandin’in bakışına, Sherlock Holmes ve Sheldon Cooper gibi popüler karakterlerin toplumun Asperger algısına etkisine de değiniyoruz. Bu bölüm, Asperger’e sadece bir “tanı”dan değil, anlayıştan ve empatiyle yaklaşmaktan bakmak isteyen herkes için.Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
*Her anne menopozu tadacaktır dediğime bakmayın; bu bir ebeveynlik podcasti diye öyle yazdım… yoksa bu sohbet sadece annelere değil, tüm kadınlara ve çevresindeki erkeklere de önemli bir içerik sunuyor! Postane İstanbul’da kaydettiğim bu bölümde, gazeteci, yazar ve hak savunucusu Melis Alphan ile menopozu konuşuyoruz. Menopoz Rehberi- Kendini Yeniden Keşfetme ve Güçlenme Yolculuğu kitabı, Melis Alphan’ın bir gecede cerrahi menopoza girmesiyle başlayan kişisel deneyimi ve 10 doktorla yapılan görüşmelerle ortaya çıktı. Kitabı bir cümleyle özetle, derseniz, “menopoz bir son değil, bir dönüşüm ve yeniden yapılanma fırsatı” derdim size... Neden peki? Çünkü Türkiye'de kadınların yaş ortalaması 80. Bir kadın ortalama 50 yaşında menopoza girse, 30 sene eder! Anlamamız, öğrenmemiz gerekiyor! Menopoz, Türkiye’de belki hala tabu ama dünyada, başta da İngiltere ve Amerika’da fırtınalar koparıyor. Melis’e göre menopozun artık bu kadar konuşulmasının iki sebebi var: “Longevity” kavramının hayatımıza girmesiyle çok daha görünür olması ve östrojenin aslında ne kadar önemli olduğunun anlaşılması. Sohbetimize menopozun toplumsal ve politik boyutundan girdik; iş hayatında, ailede ve erkeklerin menopoz algısında nelerin değişmesi gerektiğine baktık, menopozun biyolojik, psikolojik ve duygusal boyutlarını, hormonların rolünü ve vücudun verdiği işaretleri de konuştuk. Menopozal Hormon Tedavisinin önemi, meme kanseri ve hormon kullanımı hakkında yanlış bilinen, kafa karıştıran WHI araştırması, cerrahi ve doğal menopoz, semptomlar, başa çıkma yolları, yaşam tarzı değişiklikleri ve alternatif yöntemler… hepsini konuştuk. Ben daha gencim, bana çoook uzak, diyenler vardır mutlaka. Siz de bir şans verin bu bölüme (aslında kendinize)! Hem şimdiden neler yapabileceğinizi öğrenmek hem de empati sahibi olmak için... İyi dinlemeler!Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben’in bu bölümünde Postane Istanbul’da konuğum, avukat, feminist ve podcast komşum Beste Demir Keki. Anneannesi, Atatürk “kızlar okusun” dediği için evden kaçıp öğretmen olan bir kadın. “Tatlı Su Feministi” podcast’iyle feminizmi hayatın içinden, anlaşılır ve samimi bir dille anlatan Beste ile; feminizm nedir, ne değildir, Türkiye’de kadın olmak ne demektir, tüm bunları konuştuk. Kız çocukları neden susturuluyor? Yapılan araştırmalara göre 6 yaşındaki kızlar bile, erkek öğrencilerin daha zeki olduğunu düşünüyor! Buyurun, buradan başlayalım konuşmaya! Evde başlayan eşitsizliklerden, sesini yükselten kadınlardan duyulan rahatsızlığa; hakların varlığına rağmen teamüllerin önümüze nasıl duvar ördüğüne; kadının “ihtimam yükümlüsü” olarak görülmesinden, özgürleşmenin sorumluluk almakla ilişkisine kadar pek çok konuya değindik. Beste'nin önerileri arasında belki en önemlisi şu: Kız çocuklarını susturmayın! Ve unutmayın, ev içi dengede iktidar sadece bir kişinin elindeyse, orada eşitlikten söz edemeyiz. Size bir sorum var: Feminizm gerçekten pratikte de evde başlasaydı?.. Belki o zaman meydanları doldurmak zorunda kalmazdık. Ne dersiniz?Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Müzik sadece kulakta mı başlar, yoksa tüm bedende mi hissedilir? Bu bölümde, bedenini enstrümana, hareketini nota defterine dönüştüren bir müzisyeni ağırlıyorum: Gökçe Gürçay, nam-ı diğer, “CheChe.” Gevende’nin davulcusu, KeKeÇa (Kendin Kendini Çal) topluluğunun parçası, soundpainting ustası ve, “Kendi çocukluğum için yaptım,” dediği MANG Akademi’nin kurucusu Gökçe ile “beden müziği”ni, “soundpainting”i, çocukların (ve büyüklerin!) müzikle gelişen potansiyelini ve yaratıcı eğitimin sınırlarını konuşuyoruz. İyi-kötü müzik nedir, sorusunu da masaya yatırdığımız; Hatay’dan Paris’e, işitme engelli gençlerden mülteci çocuklara kadar uzanan ilham verici bu sohbete kulak verin. Ve unutmayın: Müzik sadece duyulmaz, hissedilir! Gökçe Gürçay’ı takip etmek isterseniz: https://www.instagram.com/cece.gurcay/ https://www.youtube.com/user/gokcegurcaySupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben’de bu bölümde, toplumumuzun en büyük yaralarından biri olan aile içi şiddeti konuşuyoruz. 7 Mart’ta, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nden bir gün önce yaptığımız kayıtta, “Siz bunu dinlerken Kadınlar Günü çoktan unutulmuş ve muhtemelen yerini başka şiddet haberlerine bırakmış olacak” derken hiç de yanılmamışım maalesef. Yeni bölüm paylaşmayı dahi zorlaştıran bu gündemde, ülkemizi ciddi şekilde etkileyen aile içi şiddet başlığı ile yerimi alıyorum. Aile içi şiddetin farklı türlerini, mağdurların yaşadığı zorlukları, hukuki süreçleri ve çözüm yollarını anlatan konuğum Müjde Tozbey, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin kurucusu ve başkanı. Kendisi sadece bir avukat değil, aynı zamanda güçlü bir feminist, aktivist, hak savunucusu, anne. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, 200 avukatlık ağıyla, Türkiye genelindeki kadın ve çocuk cinayeti, tecavüz ve istismar davalarına gönüllü avukatlık desteği sunuyor. Mağdurlara sadece hukuki değil, eğitim, burs ve sosyal destek alanlarında da yardım ediyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, ÇYDD ile özel bir protokolleri var. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, kurulduğundan beri 400’ün üzerinde kadın cinayeti ve yüzlerce tecavüz-istismar davasını üstlendi. "Her davanın sonucunda 3 ay yatıp çıkılmıyor, onlar basına yansıyan kötü örnekler" diyor Tozbey. Yalnızca hukuki değil, kadınların ve çocukların yoksulluktan kaynaklanan zorluklarına da çözüm arayan Dernek, aynı zamanda HPV aşısı gibi hayati öneme sahip sağlık haklarının savunulmasına da öncülük ediyor. Türkiye'de, kadın cinayetleri ve şiddet olayları her geçen gün artarken, devletin yeterli tedbirleri almakta zorlanması, şiddet mağduru kadınları yalnızlaştırıyor. Ve kadınlar, özellikle yoksul olanlar, hem toplumsal hem de ekonomik açıdan giderek daha büyük zorluklarla karşılaşıyor. 6284 sayılı kanun, aileyi, kadınları ve çocukları korumak için bir adım olsa da, uygulamada eksiklikler ve zayıf yaptırımlar sürecin etkinliğini engelliyor. Müjde Tozbey, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının hem kadınları hem de erkekleri nasıl olumsuz etkilediğine dair de çarpıcı açıklamalarda bulunuyor. Kadına ve çocuğa yönelik şiddet sadece fiziksel değil, toplumsal bir sorun. Bu mücadele, ancak birlikte yürüdüğümüzde anlam kazanır. O yüzden bu sohbete kulak vermeniz, paylaşmanız çok kıymetli. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’ni daha yakından takip edebilir ve destek olmak için şu bağlantılardan ulaşabilirsiniz: Instagram: Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Web sitesi: Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Fonzip bağış: Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği BağışSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben’in yeni bölümünde, mutfağımıza, soframıza ve çocuklarımızın beslenmesine farklı bir pencereden bakıyoruz! Hamilelikten yetişkinliğe giden uzun yolculukta bitkisel bazlı beslenmeyle çocuk büyütmek mümkün mü? Peki ya sağlık, büyüme, zihinsel gelişim? Bugüne kadar kanıksadığımız bazı bilgileri, ana akımı sorgulama vakti gelmiş olabilir mi? "Neyi yemediğiniz değil, ne yediğiniz önemli," diyen konuğum Dr. Suat Erus ile vegan beslenmenin yalnızca bir diyet değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve felsefe olduğunu konuşuyoruz. Kendisi, profesyonel hayatında göğüs cerrahisi uzmanı, ancak bir yandan da vegan beslenme konusunda uzun yıllardır çalışmalar yapıyor ve doktor olan eşiyle iki çocuklarını da bu prensiple büyütüyor. Sohbetimizde şunları masaya yatırıyoruz:🥦 Vegan beslenme gerçekten sağlıklı mı?🥚 Hayvansal protein ile bitkisel protein arasında nasıl bir fark var?🍯 Bal, balık, süt… Bunlara gerçekten ihtiyacımız var mı?🍼 Vegan bebek anne sütü alabilir mi?💡 “Benim çocuğum vegan” demek doğru mu? Çocuk ne zaman kendi seçimini yapmalı?👩⚕️ “Vegan beslenme pahalıdır” ya da “Eksik besin alırsın” gibi yaygın inanışların arkasındaki gerçekler neler? Bu bölüm, vegan beslenmeye merakı olanlar için de, “Ben asla yapamam,” diyenler için de bolca ilham ve bilgi içeriyor! Ve önemli bir not: Laylu ve Ben podcast’te amacım, tarafsızca bilgi sunmak, farkındalık yaratmak ve ilham vermek. Burada konuşulanlar, kimseye ne yapması gerektiğini söylemek için değil; sizi düşündürmek, araştırmaya teşvik etmek ve kendi yolunuzu bulmanıza yardımcı olmak için. Bugünkü konumuz bazı zihinlerde soru işaretleri ya da önyargılar uyandırabilir, ancak unutmayın: Ben yalnızca bir aktarıcıyım. Bu sohbet, dünyada var olan bir konuyu masaya yatırıyor. Son kararı her zaman siz verirsiniz! Keyifli dinlemeler! Künye: Mekan/ Kayıt Destekçisi: Postane İstanbul Fotoğraf: Gözde Kumru Uçak Logo/ Kapak Tasarım: Alper BalkanlıProje ve işbirlikleri için: LayluveBen@gmail.com veya Instagram/evrimsumerSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
* Beyaz yaka işsizliği mi geliyor?* Ofisler tarihe mi karışacak?* Bağımsızlık çağında gençleri ne bekliyor?* Sınavlar gerçekten adil mi? Eşitlikçi olmak adil midir?* Başarı mı, mutluluk mu?* Nasıl lider olunur?.. Prof. Dr. Erhan Erkut ile sohbetimizin ikinci bölümünde, yapay zekanın meslekleri nasıl dönüştüreceğinden, iş dünyasının değişen taleplerine ve gençlerin yeni dünya düzenine nasıl hazırlanması gerektiğine kadar birçok konuyu ele aldık. “Yetenek mi yetkinlik mi?” sorusunu masaya yatırdık ve üniversitelerin neden “diplomalı işsizler” yetiştirdiğini konuştuk. Ama Erhan Erkut sadece sorunları dile getirmekle kalmadı, çözüm önerilerini de paylaştı. Çünkü o, şikâyet etmekten değil, çözüm üretmekten yana. Ve tabii ki, harika eğitim programı YetGen’i de konuştuk. Üniversitelerin yapmadığını yapan, gençlere iş dünyasının gerçeklerini öğreten, 21. yüzyılın yetkinliklerini kazandıran program… Hani yukarıda dedim ya, şikâyet yerine çözüm üretmek diye; işte YetGen bunun somut bir örneği! Hayata ve ülkeye katkı olarak her sene 2 bin mezun veren, öğrenci ve yöneticilerinin üçte ikisi kadın olan YetGen! Ben diyeyim geleceğin eğitimi, Erhan Bey desin korsan üniversite… Peki ya başarı mı, mutluluk mu? “Mutluluk, size anlam katan münasebetlerin sonucudur. Hayatta bunu benimserseniz, toplum sizi ödüllendirmenin yolunu illa ki bulur.” diyor Erhan Erkut. Sadece bu cümle bile, geleceği planlarken sadece kariyere odaklanmanın yeterli olmayacağını gösteriyor. Hem çocuklarını hem de kendinizi geleceğe hazırlamak istiyorsanız, Laylu ve Ben’in bu bölümünü kaçırmayın! 🎧 Künye: Mekan/ Kayıt Destekçisi: Postane İstanbul Fotoğraf: Gözde Kumru Uçak Logo/ Kapak Tasarım: Alper BalkanlıProje ve işbirlikleri için: LayluveBen@gmail.com veya Instagram/evrimsumerSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben’de konuğum, eğitim dünyasının cesur muhalif sesi, Prof. Dr. Erhan Erkut. Eğitimci, akademisyen, eğitimde reform savunucusu, YetGen’in fikir babası ve kurucularından… Uzun lafın kısası, gençlerin geleceğine dokunan bir isim. Sohbetimiz, Erhan Hoca’nın içtenlikle paylaştığı, baba olmak ve kızları üzerine anlattıkları ile başladı, eğitim sistemine attığımız neşterle devam etti. Hatta, bana verilmeyen yetkiyle Milli Eğitim ve YÖK’ü Erhan Hoca’ya bağladım, bakın neler oldu! Okullar öğrencileri hayata ne kadar hazırlıyor? Müfredatı optimize ederek mi, yoksa sistemi kökten değiştirerek mi ilerlemeliyiz? IB programı neden dünyanın milli eğitim bakanlığı gibi görülmeli, flipped learning (ters yüz edilmiş öğrenme) neden etkili?.. Erkut, üniversite eğitiminin ne gerekli ne de yeteri olduğunu düşünüyor, ancak sağladığı sosyalleşme ve büyüme ortamının, ders dışı etkinliklerin değerine dikkat çekiyor. Sohbetimizde, eğitimin neden sadece içerik nakli olmaması gerektiğini ve beynin öğrenme sürecine uygun hale getirilmesi için ders-teneffüs dengesinin dönüşme ihtiyacını; yapay zekânın eğitime entegrasyonundan, öğrencilerin nasıl daha bağımsız düşünebileceğine kadar birçok farklı konuyu masaya yatırdık. Haliyle bir bölüme sığmadı, tamamını iki bölümde paylaşacağım. Künye: Mekan/ Kayıt Destekçisi: Postane İstanbul Fotoğraf: Gözde Kumru Uçak Logo/ Kapak Tasarım: Alper BalkanlıProje ve işbirlikleri için: LayluveBen@gmail.com veya Instagram/evrimsumerSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben’in bu bölümünde konuğum, uzun zamandır tekrar ağırlamayı beklediğim bir isim: Bebek, Çocuk ve Ergen Psikoloğu Füsun Aygölü. Aygölü ile bu bölümde otorite üzerine konuştuk. Ne de olsa kendisi bu konuda bir otorite! (Bu kelime oyununu yapmak zorundaydım, affedin.) Emekli olduktan sonra daha da çok çalışmaya başlayan Füsun Abla ile bu kaydı yapabildildiğim için çok şanslıyım. Peki, nedir otorite? Resmi güç mü? Yoksa bilgi ve uzmanlık mı? Disiplin ile otorite arasında nasıl bir fark var? Otoriter olmak başka, otorite olmak başka mı? Ve en kritik soru: İşin başı karizma mı, yoksa bilgi ve iletişim mi gerekiyor? Bu sorular eşliğinde aileden okula otoritenin sınırlarını keşfettik. Füsun Aygölü, “Hiyerarşinin olduğu yerde otorite vardır. Ama okul, otorite değil, disiplin yeri olmalı,” diyerek çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor. Ayrıca, otorite ve disiplin arasındaki çizgide iletişim dilinin hayati rol oynadığını vurguluyor ve başlıkları şöyle özetliyor: disiplin → otorite → zorbalık → şiddet. Evet, çizgi ince ve dengede kalmak şart! Künye: Mekan/ Kayıt Destekçisi: Postane İstanbul Fotoğraf: Gözde Kumru Uçak Logo/ Kapak Tasarım: Alper BalkanlıProje ve işbirlikleri için: LayluveBen@gmail.com veya Instagram/evrimsumerSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Postane İstanbul'da kaydettiğimiz Laylu ve Ben’de bu hafta, sevdiğim konulardan, eğitimden devam ediyoruz: Bir eğitim modelini değerlendirirken, başarıyı nasıl tanımlıyoruz? Akademik performans mı, yoksa mutluluk ve bireysel potansiyelin keşfi mi? Konuğum, yıllardır öğrencilerle birebir çalışan Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen Ece Eyüpoğlu Kargı. Onunla Mizaç Temelli Eğitim Modelini konuşurken, yukarıdaki soruların cevaplarını hem bilimsel hem de deneyimsel perspektiften ele alıyoruz. Ece Hanım, mizaç, kişilik ve karakter arasındaki farkları ve mizaç temelli eğitimin nasıl uygulandığını bizimle paylaşıyor. Ayrıca Enneagram sistemine dayanan 9 farklı mizaç tipine yönelik temel bilgiler ile kendinizi ve çocuğunuzu daha iyi anlamak için ipuçları veriyor. Bu bölümde konuştuklarımız arasında:* Mizaç testi ve Enneagram sistemiyle bireyselleştirilmiş eğitim nasıl mümkün olabilir?* Çocukların doğal yeteneklerini desteklemek ve güçlü yönlerini geliştirmek neden önemli?* Akademik başarı mı, mutluluk mu: Eğitimde asıl hedef ne olmalı? Çocuğunuzun mizacını ve dolayısıyla potansiyelini daha iyi anlamak ve onu desteklemek istiyorsanız, bu bölümü kaçırmayın! Çünkü sadece bir eğitim modeli değil, aynı zamanda yaşam boyu bir rehberliği konuşuyoruz. Künye: Mekan/ Kayıt Destekçisi: Postane İstanbul Fotoğraf: Gözde Kumru Uçak Logo/ Kapak Tasarım: Alper BalkanlıProje ve işbirlikleri için: LayluveBen@gmail.com veya Instagram/evrimsumerSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Aylin Çalışkan, "Aylin Anne" ile DEHB, yani Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite ve Dürtüsellik sohbetimiz bu bölümle sonlanıyor. Bu kısmın başlıkları arasında; - DEHB'li birey kendisinin farkında mıdır, - Tedavisi nasıl yürür, - Psikiyatri-aile-terapist üçgeninde işbirliği, - Beslenme-uyku-rutin ve ev işlerine dahil olmanın önemi, - Tedavi edilmemiş DEHB nelere sebep olur, - DEHB suça ve madde bağımlılığına yatkınlık yaratır mı, ve - Tanısı yetişkinlikte konanlar, var. Aylin Çalışkan'a www.instagram.com/aylinanne/ ve www.instagram.com/aylinanneakademi/ adreslerinden ulaşabilirsiniz. İşbirlikleri için: LayluveBen @ gmail.com Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Bu bölümde konuğum Aylin Çalışkan, nam-ı diğer, Aylin Anne. Rehber öğretmen, blogger, yazar ve sosyal medya fenomeni. Uzun yıllar özel eğitimde ve okullarda rehber öğretmen olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Devlette görevli olduğu senelerde binlerce çocuk tanıma fırsatı buldu. Şimdi yoğun bir şekilde Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite ve Dürtüsellik üzerine çalışıyor.Çocukların yaklaşık yüzde 3 ila 5'inde görülen DEHB, erkek çocuklarda daha yaygın. Bu, ortalama bir ilkokul sınıfında en az bir DEHB'li çocuk olduğu anlamına geliyor ki, bu göz ardı edilemeyecek bir oran! Neyse ki, doğru teşhis ve tedavi ile DEHB’li çocuklar, gayet sıradan ve sağlıklı bir yaşam sürebiliyorlar. Peki, DEHB’ye ne sebep olur? Beyindeki göstergeleri nelerdir? Çocuğunuzda hangi davranışlar görülürse bir uzmana başvurmanız gerekir? DEHB genetik midir? Teşhis ve tedavi sürecini kimler yönetir? Pandemi sonrası DEHB teşhislerinde bir artış var mı? Tüm bu soruları ve daha fazlasını Aylin Çalışkan ile derinlemesine konuştuk. İki bölümde yayınlayacağım bu sohbetin birinci kısmından kısa bir özet yapmam gerekirse; eskiden “ayy ne yaramaz çocuk” denen bireylerin büyük ihtimalle DEHB’li olduklarını öğrendik. Ayrıca, çok ilginç bir bilgi daha; bir evde DEHB’li bir çocuk varsa, büyük ihtimalle DEHB'li bir yetişkin de bulunuyor! Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Ertuğrul Özkök gibi birini dede olarak hayal etmek oldukça ilginç. Hayata kutunun dışından bakması ve yaşaması, engin medya deneyimi ve sonsuz merakı ile sıra dışı bir dede profilidir kesin diye düşünüyordum. Sonunda geçen hafta merakımın ötesine geçip aradım ve Postane İstanbul’da kayda girdik. Ortaya, medya dünyasının tanıdık yüzü Özkök’ün hiç tanımadığımız dedeliği ve babalığı hakkında son derece içten bir sohbet çıktı. Onun gibi güçlü bir medya karakterinin, dedeliğe tevazu ile bakması; kendi anne babasına ve kızına dair babalık deneyimlerini anlatması bir ilk. Hem kişisel hem de toplumsal perspektiflerle dolu bir bölüm oldu.Magazine geçip, “En büyük pişmanlığı neydi”, “Kızı üzülmesin diye ne yapıyor”, “Büyüklerin hayat tecrübesi destek mi, köstek mi” benzeri “gel gel”lere hiç girmeden, torununun tabiriyle bu süper dedeyi yargısızca dinlemeye davet ediyorum sizi.Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben'in bu bölümünde, edebiyat dünyasının kalbinden gelen bir isimle kulaklarınızdayım: Deniz Yüce Başarır! Yazarlık, yayın yönetmenliği, editörlük ve sesli kitap okumak gibi birçok alanda iz bırakan Deniz, son yıllarda “Ben Okurum” podcast’iyle de kalplerimizi fethetmeye devam ediyor. Konuğumla bugün “Boş Yuva / Empty Nest” sendromunu konuştuk. Henüz çocukları bu yaşa gelmemiş olanlar için kısaca belirtelim: Boş Yuva sendromu, çocukların evden ayrılması sonrası ebeveynlerin yaşadığı psikolojik değişimleri ifade ediyor. Bu durum, çocukları üniversite çağında ya da daha ileri yaşlarda evden ayrılan ebeveynler için geçerli. Deniz, edebiyatçı bir anne. Hem kızlarının iki yıldır yurt dışında okuması hem de engin bilgisiyle benim için gerçek bir hediye. Anlayacağınız, bu bölümde Boş Yuva’nın sadece psikolojik boyutunu ele almakla kalmadık, edebiyatın derin sularına da daldık. Deniz, “Bence Boş Yuva da bir tür yas dönemi. Ev boşalıp kendimizle baş başa kaldığımızda ya geçmişte kendimize yaptığımız yatırımların semeresini alacağız ya da yapmadıklarımızın ceremesini çekeceğiz,” diyor. Bu bölümün Ben Okurum Podcast tabiri ile “esas kızı” ise Elena Ferrante’nin “Karanlık Kız” adlı eseri. Deniz’in, “tam bir boş yuva hikayesi” olarak tanımladığı bu kitabın bir de filmi var. Sohbette sadece Ferrante ile sınırlı kalmadık; edebiyatta anne babaların yokluğundan büyüme hikayelerine de uzandık. Deniz Yüce Başarır’ın her cümlesinde ayrı bir derinlik bulacak, bölümü bitirdiğinizde sağlam bir okuma listesine sahip olacaksınız. Dinleyin, paylaşın, birlikte keşfedelim!Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Merhaba sevgili dinleyiciler! Postane İstanbul'da keydettiğimiz bu bölümde, iki çocuk ve iki ebeveyn olarak şiddetsiz iletişim yolculuğuna çıkıyoruz. Bir önceki sezonda Şiddetsiz İletişim konulu bir bölüm kaydettiğimiz Gizem Alav Şapçı ile çemberimizi genişletiyoruz; bu sefer onun oğlu Güneş Şapçı ve kızım Leyla Smyrna Cabas mikrofondalar! En çok hangi başlıklarda zorlanıyorsunuz sorusuna, “Arkadaşlar arasında akran zorbalığı, ebeveynlerden çocuklara yönelik olarak ise ekran zorbalığı var” diyorlar. 13 yaşındaki Güneş ve 14 yaşındaki Leyla ile bu bölümde, güç mücadelesi olarak dalga geçmenin, arkadaşlık ilişkilerinde sınır çizmenin, objektif kalmaya çalışırken taraf tutuyor gibi algılanma endişesinin, yetişkinlerin tartışmasının onlara ne hissettirdiğini ve negatif duyguları anlamanın önemini konuşuyoruz. Akran zorbalığının zirvelerde gezdiği bu yaşlar için, “Empatiyle dinlersek o duyguyu çevirebiliriz” diyor Güneş. Güneş de, Leyla da ekranlarla dolu bu yeni dünyada özgürlükleri kısıtlanmadan yaşamak istiyorlar. Onlar, ekran sadece sosyal ağlardan ibaret değil derken, biz ebeveynler bu konudaki çaresizliğimizde hemfikiriz. Çocuklar duyulmak ve anlaşılmak istiyor. Talep etmek, buyurmak yerine seçenek sunulmasını istiyorlar. Söylemesi çok kolay, uygulaması değil! Okul bahsi açıldığında ise tüm öğretmen ve eğitimcilerin şiddetsiz iletişim öğrenmesi gerek diyorlar. Destekliyoruz! Yılın en sıcak günlerinden birinde eriyerek kaydettiğimiz bu sohbet, çocuklarımızın duygularını anlamak adına harika bir fırsat. Dinlerken hem eğlenecek hem de yeni bakış açıları kazanacaksınız. Dinleyin, paylaşın ve birlikte anlayalım! Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Laylu ve Ben Podcast'in bu bölümünde, Bekar Anneler Derneği'nin kurucusu Serap Yelkenci ile ufuk açıcı ve neşeli bir sohbet gerçekleştirdik. Bekar anneler artık seslerini daha güçlü duyuracakları bir platforma sahip. uzun zamandır aktif olan Bekar Anneler topluluğu, bu sene itibarıyla artık resmen dernekleşti. Derneğin amacı, toplumda bekar anne kavramının tanınmasını ve bu konunun acilen hem iş dünyasında hem de devlet politikalarında yer almasını sağlamak.Yelkenci'nin vurguladığı gibi, bekar annelerin hakları ve ihtiyaçları CEO'ların masasında birinci öncelik olmalı. Zira 3,5 milyonluk bir grubu oluşturan bekar anneler için işveren markalarının bu konuda sorumluluk alarak özel politikalar geliştirmesi, modern ve adil bir toplumun en elzem gerekliliklerinden."Annelik kutsaldır" söyleminin aslında babalar tarafından annelere atılmış bir kazık olduğunu söyleyen Yelkenci'nin açıklamaları, bekar anneler ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine zihin açıcı.Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Merhaba! Laylu ve Ben'in yeni bölümünde konumuz Şiddetsiz İletişim. Konuğum ise Şiddetsiz İletişim Uzmanı, Eğitmen ve Çevirmen Gizem Alav Şapçı. Bu bölümün tanıtımını defalarca yazdım, sildim, uzattım, kısalttım; sonunda hiçbirini yazmamaya, sizi kendi özetinizi çıkarmaya davet etmeye karar verdim. Gizem, derin ve engin bilgisi, insanı dinlendiren sakin konuşması ile anlattıklarını kalbime kazıdı. Sohbet başlıkları o kadar zengin ki, bir kere değil, on kere dinlenmeyi hak ediyor. Laylu ve Ben’de en uzun bölümü paylaşmış olabilirim. Ama inanın bana, nasıl bittiğini anlamayacaksınız bile! Şiddetsiz İletişim hakkında daha fazla bilgi ve iletişim için: Instagram: aileicisefkat Web: linktr.ee/gizemalav ve www.siddetsiziletisimkitapligi.com Support the show: https://linktr.ee/evrimsumer
Merhaba ve hoş geldiniz! Ben Evrim Sümer. Laylu ve Ben’de bugün sizleri, 20 yıldır Türkiye'de yaşayan bir Fransız olan Charlotte Codron ile tanıştırmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Charlotte, Türkiye'ye öğretmenlik için gelmiş ve bir sene, bir sene daha derken tam 20 yıl geçmiş. İki çocuğunu da burada doğurmuş ve büyütmüş. Charlotte, dünyada öncü olan sivil toplum kuruluşu La Leche League'in akran desteği modeliyle, annelerin emzirme ve süt paylaşımı konusunda birbirlerine nasıl yardımcı olabileceğinin hem örneği hem de eğiticisi. Dünya genelinde 10 bin gönüllüsü olan bu organizasyonun Türkiye temsilcisi ve lideri. Türkiye, emzirme konusunda hiç fena değil, hatta sayı oldukça yüksek: Yeni doğan bebeklerin %98'i anne sütü ile tanışıyor. Ancak, ilk altı ayın tamamında sadece anne sütü alan bebeklerin sayısı ise %14’e düşüyor ki, pek de iyi bir rakam değil. Bunun en önemli sebebinin, emzirmek isteyen annelerin yeterli destek ve bilgiye ulaşamaması olduğunu düşünüyor. Konu, çalışırken emziren annelere gelince, Charlotte bir bebeğin anne sütüne ulaşmasının toplumsal bir sorumluluk olduğunun altını çiziyor. Öte yandan, emzirmek istemeyen kadınlara önyargısız yaklaşmak gerektiğinin de önemli bir savunucusu. Mama mı, anne sütü mü dediğimde birçok kişinin ilk defa duyacağına emin olduğum Uluslararası Mama Kodu’ndan girip anne sütü ve mamanın karşılaştırmasından çıkıyor. Mama alan bebeklerin IQ’su düşük olur mu, anne sütü almayan bebekler obez olur mu sorularının hepsine cevap veriyor. Charlotte'un Türkiye'de en şaşırdığı ve hoşuna giden şeylerden biri, sütanneliğin çok kabul görmesi. Avrupa'da çok yaygın olan süt bankaları ise, Türkiye'de dini sebeplerle tercih edilmezken, Kuveyt ve Suudi Arabistan'da bu konuda denemeler başladığını anlatıyor.Peki, hiç emzirmemiş, hatta çocuğu olmamış veya emzirmeyi bırakmış bir kadının süt verebileceğini biliyor muydunuz? Afet bölgesi ülkemizin gerçeklerini ve afet sonrası ihtiyaçlarını konuşurken öğrendim ben bunu. Özetle, kamu spotu kıvamındaki bu bölümde emzirmeye dair doğru bilinen yanlışları, süt üretimi ile ilgili ipuçlarını, emzirmek istemeyen kadınlara nasıl destek olunması gerektiğini ve fazlasını konuştuk. Sorularınız ve daha fazla bilgi için Charlotte Codron'u Instagram'da takip edebilir, La Leche League Türkiye sayfasını ziyaret edebilirsiniz: Charlotte Emzirme Sanatı https://www.instagram.com/charlotte_emzirme.sanati/?igsh=azU0b2hqdHR6cThw www.lllturkiye.orgSupport the show: https://linktr.ee/evrimsumer