DiscoverKıraathane
Kıraathane

Kıraathane

Author: Kiraathane24

Subscribed: 59Played: 1,267
Share

Description

1 Ekim 2018'den beri etkinliklerini sürdüren Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi'nde gerçekleşen konuşma, söyleşi ve dinletilerin kayıtlarını bu kanaldan dinleyebilirsiniz.

419 Episodes
Reverse
Edith Devaney, 2022'de Sakıp Sabancı Müzesi'nde düzenlenen David Hockney: Baharın Gelişi, Normandiya, 2020 sergisinin küratörü. Londra'daki Royal Academy of Arts'da uzun yıllardır küratörlük yapan Devaney, David Hockney ile çok yakın mesai yürütmüş bir sanat insanı.  Bu programda İstanbul Edebiyat Evi'nden Thomas Roueché, Baharın Gelişi, Normandiya, 2020 sergisinde yer alan eserlerden yola çıkarak, pandeminin ilk aylarında David Hockney'nin iPad'inde yaptığı resimler üzerine Devaney ile söyleşiyor. Bu resimlerde, Hockney'nin benzersiz bakışıyla yakaladığı zaman, mekân ve kayıp temaları, dünyanın eve kapandığı bir dönemde baharın gelişini sanatın gücüyle kutluyor. Podcast dili İngilizcedir, buluşmanın Türkçe altyazılı video kaydını YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz.
2021'de 160. Kilometre'nin "Şiir gulyabanidir, ölmez!" şiarıyla çıkardığı "Gulyabani" dizisinden yeni şiir kitapları bizlere her ulaştığında, şiire de, yayıncılığa da, kendi okurluğumuza da biraz daha güven duyduk. Gulyabaniler zor zamanların kitapları ama direnen ve kazanan kitaplar, kutlanmayı hakkeden kitaplar! Emre Varışlı'nın bu diziden çıkan Sıfır ya da Hakikat ve Sinan Özdemir'in Uzaypedal kitaplarını 2021 sonunda aldık, okuduk. Kıraathane'deki 8 Şubat 2022 akşamı düzenlediğimiz bu Şiir Gecesi'nde de, bu iki kitaptan şiirleri şairlerinden dinledik. Kıraathane müdavimlerinin şiirlerini yakından tanıdığı bir başka şair, Burak Acar ise geceye Tabiat Abi kitabından ve daha sonra yazdığı henüz kitaplaşmamış şiirlerinden örneklerle katıldı.
Köle ticaretinden harem ağalarına, hadım ameliyatından ev içi hizmete koşulan “Arap kızı”na, edebiyatın siyahlarından folklordaki “zenci” imgesine... Bu konuşmada Ümit Bayazoğlu ve Aslan Erdem, “Bizde olmadı, olmaz!” denilen şeylerin, mesela köleliğin, nasıl bir tarihsel seyir içinde gerçekleştiğini edebiyat, sinema, tıp ve sosyal yaşam üzerinden inceliyor. Sohbetin çıkış noktası Ümit Bayazoğlu'nun Aras Yayınları tarafından yayımlanan Arap Kızı Camdan Bakıyor kitabı.
Ebru Nihan Celkan Almanya'nın Ludwigsburg kentinde şehir yazarı olarak kaldığı süre boyunca, nesillerdir o şehirde yaşayan veya oraya yeni gelen birçok insanla konuştu. Görüşmeler, dönüşümlü olarak Ebru Nihan Celkan ve görüşmecilerinin bakış açısından, 14 bölümde Ludwigsburg'a yeni bir bakış açısı getiren Dünya Ağrısı metniyle sonuçlandı. Almanca-Türkçe yayımlanan kitabın izleğinde “kimlik” üzerine düşünüyor, Ebru Nihan Celkan’la Almanya’da yaşayan bir Türkiyeli olarak görüşmelerde aklından geçenleri konuşuyoruz.
Faili Malum, Türkiye’nin 1998 ile 2021 yılları arasını anlatıyor ve bir cinayet üzerinden, bu coğrafyadaki bütün malum faillerle yüzleştiriyor bizi. Roman ilerledikçe, toplumsal travmaların gündelik hayatlarımıza nasıl yansıdığını en gerçek hâliyle görüyoruz.  Bu Kitap Sohbeti'nde, Adalet Çavdar Sabâ Altınsay’la, yazarın klasik romanla başlayan ve Faili Malum’la postmodern romana yaklaşan edebiyatını konuşuyor.
Sokakta, düğünde, salonda, barda, mecliste, okulda, sahnede, mahkemede Kürtçeyi yasaklama refleksi kaybolmuyor. İstanbul Edebiyat Evi'nde Yaz 2022 sezonumuzun bu ilk buluşmasında, Vedat Yıldırım'ı konuk ettik. Yıldırım, Kardeş Türküler ve Bajar projelerinin deneyimleriyle, Kürtçe müzik üzerindeki baskı ve yasakların yakın tarihini anlattı. Anadilinde müzik yaparken engellerle karşılaşan müzisyenlere selam gönderdiğimiz bu sohbette moderatörlüğü Ayşen Güven üstlendi.
İstanbul Edebiyat Evi’nde 24 Haziran 2022 akşamı gerçekleştirdiğimiz “Atanmış Cinsiyetler ve Eşitlik Mücadelesi” başlıklı panelde açılan önemli tartışmalara devam ettiğimiz bir sohbet: Yükselen otoriter muhafazakârlık ve neoliberal politikalar gündeminde feminist ve queer hareketlerimizin verdiği önemli mücadelelerin yanı sıra içine düşebildiğimiz çıkmazlar, mağduriyet ve ifşa politikalarının sınırları, ve buralardan çıkabilmek için yol gösterici olabilecek kesişimsel yaklaşımları ve özeleştiri pratiklerini tartışıyoruz.
"Felsefecilerin tüm 'Mısrayimcilik'ine, felsefenin bir bakıma 'ölümbilim' sayılmasına karşın felsefe metinleri öteden beri 'mumyaya çevrilememiş' hayvanlarla dolup taşar. Bu dizide dirilerin, hayvanların ardına takılıp bizi felsefenin içinde dolaştırmalarına, dışına çıkarmalarına (umut yiğidin ekmeği), yedip götürmelerine gönül indirelim. Sonunda köpeklerin maskarası olmak, kurda kuşa yem olmak da var gerçi. Dizinin bu ilk bölümünde atlarla itlere bakıyoruz." "Felsefe alanında ipini koparan dilediğince at koştursa da köpeklerin kendilerince bir kuyruk kovalayışı, atların kendilerince bir yordamı vardır. Parmenides’in kısrakları başka, Platon’un aygırları başka koşar ya da Galileo’nun dediği gibi, Friesland atı yükümüzü çeker ama Arap atı bizi uzağa götürür. Böylece kimi Stoa’nın itin kuyruğunda doğduğunu, kimi de Nietzsche’nin İngiliz deneyciliğinin tasmasına takıldığını söyleyiverir. Benzemek benzetmeleri bir güzel benzetebilir." Böyle diyor Levent Kavas. Pür dikkat dinliyoruz.
25 Nisan 2022'de Nilüfer Erdem Güngörmüş'ü, Abdullah Ezik'in moderatörlüğünde İstanbul Edebiyat Evi'nde konuk ettik. O akşamki sohbetin kesintisiz kaydını burada dinleyebilirsiniz. Nilüfer Erdem Güngörmüş son dönem yazılarını topladığı Sanatçının Kendine Yolculuğu: Sanat ve Edebiyat Üzerine Psikanalitik Denemeler adlı kitabında (Metis, Aralık 2021) yazarların, görsel sanatçıların, bestecilerin ve sinema yönetmenlerinin izini sürüyor. Hem senaryo yazarı hem psikanalist bakışıyla yaratıcılığın gizli odalarında dolaşıyor. Sanatçının eser yaratırken kendi içinde yaşadığı dönüşümleri ele alıyor. Sevim Burak’tan Selma Gürbüz’e, Alvin Lucier’den Henry Bachau’ya ve Mehmed Siyahkaleme kadar uzanan bir deneme şöleni.
Bu ev buluşmasında konuşmacı konuğumuz Viyana'da yaşayan şair, yazar ve çevirmen Erhan Altan. Viyana Grubu 50’li yılların Viyanası'nda, İkinci Yeni ile neredeyse eşzamanlı olarak ortaya çıkar. Benzer biçimde çekirdek grubu beş şairin oluşturduğu bu hareketin de adı dışarıdan ona atfedilir. Ve Viyana Grubu da İkinci Yeni gibi bir dönemi diğerinden ayıran şiir kalkışması olur. Ancak benzerlikler de bunlarla sınırlı kalır. Nasyonal sosyalizm sonrasının arınma gereksinimine verilen neo-avangart ve deneysel bir yanıttır bu. Ve kafa kafaya veren beş şairin sıra dışı birlikteliğinin bir ülkenin edebiyatına nasıl yepyeni bir başlangıç yaptırabileceğinin umut ve hayret verici öyküsüdür. Konrad Bayer ile yakın zamanda aramızdan ayrılan Oswald Wiener’in anıldığı bu buluşmada, özellikle HC Artmann, Gerhard Rühm, Friedrich Achleitner’ın yapıtlarından örnekler sergilendi. Arşivlik bir yayın!
Roman kültüründe Baba Fingo’nun kurtarıcılığına şükranlarını sunmak için kutladıkları Kakava Bayramı ile Hıdırellez birbirine girmiş çok özel bir ritüeldir.  Biz Romanlar Siz Gacolar – Çingene/Roman Çocukların Kimlik İnşası (İletişim Yayınları) kitabıyla tanıdığımız Derya Koptekin ile, hem kendi çalışması hem de Velibor Çoliç’in Hıdırellez (Livera Yayınları) romanı çerçevesinde Romanların dünü ve bugünü üzerine, moderatörlüğünü Mesut Varlık'ın üstlendiği bir sohbet planlamıştık. Çoliç'in Hıdırellez romanının yayıncısı yazar Kerem Işık'ın da katılımıyla sohbet genişlemiş, daha da şenlenmiş oldu.İstanbul Edebiyat Evi'nde 6 Mayıs 2022 akşamı Hıdırellez'i bu özel etkinlikle kutladık.
Gaziantep Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesi olan ve göç, göçmenlik, mültecilik, sığınmacılık ve Ortadoğu'nun siyasal sosyolojisi gibi alanlarda çalışmalar yürüten Mehmet Nuri Gültekin'i konuk ettiğimiz bu söyleşide, Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin karşılaştığı dışlama ve ötekileştirme biçimlerini sosyolojik ve politik açıdan tartıştık. Sohbette moderatörlüğü Selim Bozdoğan üstlendi.  Mülteci karşıtlığının "muhalif tavır" olarak savunulabildiği, ırkçılığın "normalleştirildiği" günlerde elzem bir konuşma.
Ben Ehrenreich'ın The Way to the Spring adlı kitabı ilk yayımlanışından beş yıl sonra, 2021'de, Umut Günlükleri: Filistin'de Yaşam ve Ölüm adıyla, Peren Gülmez'in çevirisiyle, Epsilon Yayınevi tarafından Türkçeye kazandırıldı. Yazarın Batı Şeria'da karşılaştığı Filistinlilerin kişisel hikâyelerini tarihsel ve politik bağlamıyla bütünleştirerek aktardığı bu kitap, İsrail işgalinin nasıl işlediğinin berrak bir anlatımı olarak dünyada ilgi gördü.  Gazeteci, denemeci, romancı Ben Ehrenreich'ın bu kitabından yola çıkan ama bu kitapla sınırlı kalmayan bir sohbet bu. 2020'de yayımlanan Desert Notebooks (Çöl Günlükleri) kitabında Maya kozmolojisinin içinden kolonyalizme, yerli halkların bilgeliğine, farklı bir zaman kavrayışına bakan Ehrenreich'la, Helen Mackreath'in söyleşisi, yazarın her iki kitabı ışığında, silinen ve üzerine beton döşenen bir geçmişe, endişeli bugünümüzün içinde barındırdığı farklı gerçekliklere ve kurmamız gereken geleceğe de odaklanıyor. Podcast dili İngilizcedir, buluşmanın Türkçe altyazılı video kaydını YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz.
Hakan Gürvit ve Özgür Öğütcen'i İstanbul Edebiyat Evi'nde konuk ettiğimiz 22 Haziran 2022 tarihli buluşmada, sohbetin moderatörlüğünü Mesut Varlık üstlenmişti. Psikanalizin 21. yüzyıla taşınmasında büyük etkisi olan Lacan’ın Türkçe’ye çevrilmesi hep bir tartışma konusu olmuştur. Fransızca orijinal metinlerinde dahi aslında neyi kastettiğine dair tartışmalar sürerken “Lacan’ı Türkçe okumak” başlı başına bir sorun veya deneyim haline geliyor.  Biz de bu buluşmada, nörolog Hakan Gürvit’in çevirisini yaptığı Lorenzo Chiesa’nın Öznelik ve Ötekilik-Lacan’ın Felsefi Bir Okuması adlı kitabı ve psikanalist, psikiyatrist Özgür Öğütcen’in Lacancı Başlangıçlar-Klinikten Politikaya Lacancı Psikanaliz adlı kitabı etrafında Türkiye’deki Lacan literatürünü, bugünkü durumunu ve Lacan’ın psikanalizde sağladığı dönüşümü konuştuk.
Bu bölümde ele alacağımız kitap, "Evliyâ Çelebi’nin ‘Ağaç Denizi’ dediği bölgenin içinden sesleniyor bize. Sakarya’nın verimli topraklarının, bereketli sularının ve onlarla beslenen sofraların hikâyesini anlatıyor. Kentin tarımsal serüvenini, bu serüvene eşlik eden yerlilerini, göçmenlerini ve damak hafızalarını, mutfaklarındaki kültürel zenginliği aktarıyor. Bunu yaparken antropolojik bir bakış açısı kullanıyor. Yemeğin sosyo-kültürel anlamlarını gösterdikten sonra okuyucuyu geleneksel tariflerle buluşturuyor, bir yandan da bizleri bu tariflerden ilham alan şeflerin mutfağına konuk ediyor. Kısacası bu kitap, yemeği konu edinen araştırmalar için derinlikli bir kaynak, heyecan verici öncü bir çalışma."  Nilhan Aras’ın bu notuyla yayımlanan Topraktan Sofraya Sakarya Mutfağı: Bir Yemek Antropolojisi kitabının yazarları Arif Bilgin (moderatör), Kübra Yüzüncüyıl ve Aynülhayat Uybaydın'ı dinliyoruz.
Gemideki Hayalet, Şarkiyatçılık ve Kolonyalizm literatürünün birikiminden yararlanarak Türk sinemasında Kürt imgelerinin tarihi boyunca ilerlerken hem kısmi değişimleri hem de sabitleri, klişeleri dikkatimize sunan bir kitap. En büyük katkısı, ırkçılığın sadece nefret içerikli şiddet edimlerinden ibaret olmadığını, bir zihniyet biçimi olduğunu sinema üzerinden okuyucuya sunması.  Gemideki Hayalet'in yazarı Sebahattin Şen'le, Selim Bozdoğan moderatörlüğünde, bu kitaptan ve sinemasal örneklerden yola çıkan bir sosyoloji konuşması.
Masis Kürkçügil ve Bahriye Kabadayı Dal'ın katıldığı, Mustafa Ünlü'nün moderatörlüğünü üstlendiği bir "Bellek ve Belgesel" sohbeti. 26 Mayıs 2022 akşamı İstanbul Edebiyat Evi'nde buluşup Devrimci Gençlik Köprüsü filmini hep birlikte izledik. Ardından da film üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik. Bu podcastte o sohbetin tamamı yer alıyor.  Üzerine konuştuğumuz belgesel film, Devrimci Gençlik Köprüsü’nün hikâyesinden yola çıkarak; 68 ruhunu, direnme ve hayalleri gerçekleştirme gücünü yansıtmaya çalışıyor ve toplum için birşeyler yapabilmenin koşullarını sorguluyor. Hem bugünün tanığı genç bir insanın -yönetmen Bahriye Kabadayı Dal'ın- hem de geçmişin tanıklarının paralel anlatımlarıyla iki eksenli bir hikâye sunuluyor izleyiciye. Batılıların “68’de Türkiye’de de mi olaylar oldu?” sorusundan etkilenen yönetmen, genç nesillere ya unutulmaya yüz tutmuş bir masal gibi ya da "romantik başkaldırı" nostaljisiyle yansıtılan 1968’e dönüyor yüzünü. Türkiye’de 1968’de yaşananlara dair yüzlerce, hatta binlerce öyküden sadece biri bu.   1969 yılı... Hakkâri’de, geçit vermez Zap nehri canlar almaya devam ederken, İstanbul Boğazı’na ilk köprüyü yapma çalışmaları başlamıştır. ’68 gençliği içinden bir grup üniversite öğrencisi, ülkenin doğusu ile batısına eşit yatırım yapılması yaklaşımıyla İstanbul Boğaz Köprüsü’nün yapımına karşı çıkarlar. Boğaz'a köprü yapımının ülkenin petrole bağımlılığını ve iç göçü artıracağını, çevre arazilerde rant kavgalarının olacağını, Boğaziçi’nin doğal ve kültürel dokusunun bozulacağını, birinci köprünün ardından ikinci ve üçüncü köprülere gereksinim duyulacağını fakat bunların ulaşım sorununu çözemeyeceğini, demiryollarının ve raylı sistemin ulaşım açısından daha verimli ve ucuz olduğunu savunurlar. Diğer yanda ise, “kapitalizm/sosyalizm” tartışmaları çerçevesinde, ülkenin doğusundaki yaşama biçimine, orada feodal bir yaşantının olup olmadığına duyulan merak söz konusudur. Tüm bunlar, gençleri sembolik bir eylem etrafında biraya getirir: "Boğaz’a değil Zap’a Köprü." Hep birlikte, Zap nehri üzerine bir asma köprü inşa etmeye başlarlar. Bu çabaya Milliyet gazetesi de katılır. Bir yardım kampanyası açılır. Kısa sürede inşası tamamlanan köprüye "Devrimci Gençlik Köprüsü"adı verilir. Köprü, Hakkârililer için ’68 olayları sonunda idam edilen gençlik liderlerinin adlarıyla andıkları bir efsane haline gelir. Aradan geçen ve iki askeri darbe ile bir askeri darbe girişimini içeren yıllardan sonra, köprü, 1999’da kimliği bilinemeyen kişilerce havaya uçurulur. Film, “küçük bir köprüden kim korkar” sorusundan çok, Devrimci Gençlik Köprüsü’nün halkların dostluğuna yönelik anlamına yoğunlaşıyor. Hikâye, köprüyü yapan 68’lilerin ve o dönemi hatırlayan Hakkârililer’in tanıklıklarıyla aktarılıyor. Masis Kürkçügil, Ragıp Zarakolu, Yaşar Yılmaz, Faruk Pekin, Necati Sağır, Esat Yarar, Cihan Şenoğuz, Abdülkadir Kızılkaya, İhsan Çölemerikli, Enver Özkahraman, Mehmet Salih Yıldız filmde yer alan isimlerden birkaçı. Film, 2006'da Marakeş'te gerçekleştirilen Euromed II - MEDA Film Geliştirme programına katılmaya hak kazanan tek belgesel projesi oldu. İngilizce adı ile “A Bridge at the Edge of the World”, bu kapsamda Avrupa ülkelerinden uzmanların yapım-yönetim alanında verdikleri birer haftalık üç atölyeye katıldı. Filmin görüntü yönetmenliğini Koray Kesik, montajını Burak Dal yaptı. Özgün müzik Sinan Sakızlı’ya ait.
Geç dönem Osmanlı ve erken dönem Cumhuriyet üzerine odaklanan çalışmalarıyla bilinen tarihçi Ümit Kurt ve zihniyetler tarihi bağlamında Osmanlı'dan Türkiye'ye süreklilik çizgisini çalışmalarında sıkça konu eden sosyal bilimci Mert Kayhan, İstanbul Edebiyat Evi'nde birkaç sezondur yer verdiğimiz "Tarih-i Ahval & Ahval-ı Tarih" sohbetlerinin yeni sezonunda odaklarını "Cumhuriyetin Kurucu Babaları" olarak anılan figürlere çevirdiler. Bu programın konusu, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının en önemli ideologlarından biri olarak kabul edilen; anayasa hukukçusu, uluslararası Bozkurt-Lotus Davası kahramanı, farklı dönemlerde İktisat ve Adalet bakanlıkları yapmış, Masonlar Dinleyiniz! ve Liberalizm Yalanı kitaplarının yazarı Mahmut Esat Bozkurt. Bozkurt’un Kemalizm, demokrasi ve Türkiye’deki azınlıklarla ilgili düşüncelerinin kapsamlı biçimde ele alınacağı bu bölüm, kuruluş yıllarından itibaren, demokrasinin ve azınlıkların hakim zihniyetteki yerine dair de detaylı bir panorama sunacak.
İstanbul Edebiyat Evi olarak Ekim 2018'de faaliyetlerimize başladığımızdan bu yana pek çok etkinlikte birlikte olduğumuz, yayımladığı kitaplardan çok şey öğrendiğimiz, Kıraathane Kitap Şenliği'ni her yıl ortak bir emek ve enerjiyle gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyduğumuz bir yayınevi istos. Varlığını, yaşamasını kendi açımızdan da "hayatî" gördüğümüz kurumlardan biri. Bu programda istos'un ilk on yılını konuşmak, kutlamak, o on yılın bağlandığı güçlü yayın geleneğini da hatırlayarak birlikte geleceğe bakmak için buluştuk. istos'un kurucuları yazar ve yayıncı Foti Benlisoy, sinemacı Anna Maria Aslanoğlu, editör Seçkin Erdi'yi konuk ettiğimiz bu stüdyo buluşmasında, moderatörlüğü yazar ve editör Mesut Varlık üstlendi.
Ahmed Arif ve Cemal Süreya’nın hayat hikâyelerini konu alan ve iki şairi ilk kez aynı sahnede buluşturan Ben Kolay Ölmem tiyatro oyunu, avukat Ali Has tarafından 2017 yılında yazıldı. Yine Has’ın girişimiyle oyunun müziklerini yapmayı üstlenen Vedat Yıldırım ve Cansun Küçüktürk, oyun için özel olarak besteledikleri müzik ve şarkıları bir süre önce albümleştirdi. Türkçe, Kürtçe ve Zazaca dillerinde yorumladıkları albümü, iki şairi buluşturan hikâyeleri, Sırrı Süreyya Önder ve Şebnem Sönmez’in projeye dahlini, Cüneyt Yalaz’ın oyunculuğuyla vücut bulan ve Ahmed Arif ve Cemal Süreya’nın şiirlerinde daima yaşayan isyancı ruhu konuşuyoruz. Albümden parçalar da dinliyoruz elbette… Moderatörümüz Ayşen Güven.
loading