Nedense her zaman gülmemiz ve mutlu olmamız bekleniyor bizden. Uyum sağlamak adına taktığımız maskeleri ve buna bizi mecbur bırakan toplulukları konuştuk.
Evet hayat çok hızlı akıyor, rekabet, yapılacaklar.. Yavaş kalmak mümkün değil gibi. Ama hızlı olmakla acelecilik birbirine karıştığında gerçek cehennemin kapıları açılıyor. Bakalım ne yapmalıymışız?
Atamızı andığımız bu özel günde ona ve hatırasına, tarihten bağımsız bir gözle bakmak ve ilham almak istedik. Hayatın dilinden Atatürk'ü konuşuyoruz.
Günahların ve ayıpların efendisi yalan sandığımız kadar kötü mü? Yoksa yalan söylememek adına daha büyük hatalar yapıyor olabilir miyiz?
En ufak sorunda bile yakılan ağıtlar ve tüm bunlardan yorgun kulaklar. Sonsuz serzeniş ve mağduriyetimizi sergilediğimiz bu anlara, bakalım neden ihtiyaç duyuyoruz?
Her şeyi bilmek ve haberdar olmak istiyoruz. İşe yarar yaramaz, her konudaki bu merakımızın sebebi nedir?
Kalabalıkları hayal edince, boğazımız düğüm düğüm oluyor, ellerimiz titriyorsa çare iç dünyamızda.
Biten gidenlerin ardından, içimizde kalan acı anılara rağmen hayatımıza nasıl devam ederiz?
Alçak gönüllülük tek başına dev bir erdem fakat bakalım biz buna hazır mıyız? Hazır olunmadan yapıldığında bizi kör eden bu hali konuşuyoruz.
Mecbur olduklarımızdan yaşamaya zaman kalmıyor sanki. Acaba gerçekten bu kadarına mecbur muyuz yoksa sadece kendimizi mi kandırıyoruz?
"Mağduriyet peşimi bırakmıyor. Sanki herkes ve her şey bana düşman" diyorsan, bu zehirli uyuşukluğa kendini kaptırmış olabilirsin. Bu maskenin arkasındaki sırları konuşmaya bekleniyorsun..
Heves ve heyecan dolu bir sezonun daha sonuna geldik. Yolumuz uzun, Eylül ayında görüşene kadar sorularınız bizim rehberimiz olacak. Dinlemediğiniz, izlemediğiniz veya tekrar dinlemek istediğiniz her bölümümüzde, yaz boyunca sizlerleyiz. :]
Herkes bizi sevebilir ama acaba bunu yapmalarının esas sebebi, kendimizden verdiklerimiz olabilir mi? En önemlisi onları memnun etmeye çabalamadığımız zaman bile bizi sevecek insanları bulabilir miyiz?
Modern insanın sanki taşa yazılı kanunu, duyarlı olmak.. Peki, bu kadar kişisel bir duygu, nasıl oluyor da bir insanlık kriterine dönüşebiliyor?
Kendine inanmak her şeyin anahtarı. Bu inancı edinmek bu kadar zorken bir gün bizi terk ederse veya hiç tanışmadıysak hayatımız ne hale gelirdi?
Yıllarca süren eğitim hayatı ve hayatımıza yön veren, saatlerle sınırlı mahşer anları sınavlar. Bu kadar çalışmış ve emek harcamışken acaba doğru bir açıdan yaklaşmayarak kendimizi sabote ediyor olabilir miyiz?
Depremler, seller ve niceleri.. Bu modern çağda bile doğanın bize, sadece birer insan olduğumuzu hatırlatma şekli.
Hayat devam etse de, sanki bir şeylere, birilerine iplerle bağlıyız. Geçen zamana rağmen hala o özel insanlara veya anılara gidip geliyoruz. Kim bilir belki de hiç ayrılamıyoruz. Hayat kalitemizi tehdit eden bu zamansız hayaletlerle bakalım nasıl başedebiliriz?
Bazı insanlar ne kadar rahat.. Sanki tek bir şeyi bile kafaya takmıyor gibiler. Bu büyük konforun anahtarı, bölümümüzün içinde gizli...
En önde ve hep önde olma ihtiyacı duyduğumuz nice zamanlar olabiliyor. Arkamızdan gelenlere bakmaktan, önümüze bakamadığımız ve kendi yolumuzda kalamadığımız bu hayat, bize neler sunabilir? Rekabet gözetmeden iyi bir rakip olmanın sırlarını konuşuyoruz.
wnvm 17
Çok teşekkürler ederim emeyinize yureyinize salik🥰😄💐