DiscoverOksijen Podcast
Oksijen Podcast
Claim Ownership

Oksijen Podcast

Author: Gazete Oksijen

Subscribed: 1,573Played: 33,556
Share

Description

Oksijen Podcast’e hoşgeldiniz. Burası, Oksijen’in gazeteciliğini izleyebileceğiniz, dinleyebileceğiniz yeni bir alan.
Hayatın her noktasından en dikkat çekici gelişmeleri, uzmanlarından nitelikli analizleri mikrofona taşıyoruz.
Oksijen’in Türkiye’de yarattığı farklı gazeteciliği, podcast’lerinde de bulacaksınız. Yine bağımsızız, adiliz, anlattıklarımız bilgiye dayanıyor. Size de abartmadan, bağırmadan aktarıyoruz.
Burada olduğunuz için teşekkür ederiz. Dinlemeniz, takip etmeniz ve fikirlerinizi paylaşmanız dileğiyle…
241 Episodes
Reverse
Eski Merkez Bankası Başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Hakan Kara Oksijen'de Güzem Yılmaz Ertem'e konuk oldu.*Enflasyonu düşürmek için büyümeden feragat etmek kaçınılmaz. *Önümüzdeki yıl enflasyon yüzde 25 civarında, faiz yüzde 30'larda olabilir. *Enflasyonun beklenenden yüksek çıkmasının nedeni sıkılaştırmaya geç başlanması.*Asgari ücret artışı yüzde 25'in altında olmayacak gibi görünüyor.
"Bak Postacı Geliyor" filminin yönetmeni Yüksel Aksu ve başrolleri Ozan Akbaba ile Deniz Barut Oksijen'de Gülay Afşar'ın konuğu oldu.Uzak Şehir dizisindeki Cihan Albora karakteri bir fenomene dönüşen Ozan Akbaba sinema perdesinde, 1950'lerin sonunda küçük bir Ege kasabasında yaşayan posta memuru Osman'ı canlandırıyor.
Taşacak Bu Deniz'deki kadın cinayeti sahnesi, Eşref Rüya'nın çok tepki çeken 'aldatma' diyaloğu, Kıskanmak dizisinin şiddet sahneleriyle artan reytingi, HBO Max dizisi Jasmine'e RTÜK engeli, Sahtekarlar ekibinden senarist Sema Ergenekon'un ayrılması ve Uzak Şehir'de 41 bölüm sonunda gelen vuslat... Oksijen yazarı Elçin Yahşi ve akademisyen Aylin Dağsalgüler bu hafta Dizi Gündemi Podcasti'nde değerlendiriyor.
Evrenin kuruluşunda ilk kıvılcım Eros’un çekimiydi; bir araya gelme, birleşme, yaratma dürtüsü. Ama şu soru her zaman havada durur: Aşkla kurulan bir dünya, nasıl yönetilir? Çekimle başlayan, tutkuyla devinen, kaostan doğan bir evreni düzenlemek için yalnızca güç, yalnızca şiddet ya da yalnızca heyecan yetmez. Helen düşüncesinin büyük sezgisi burada başlar: Aşk yaratır, ama akıl yönetir.Bu aklın ilk yüzü ise Metis’tir. Metis, Zeus’un ilk eşi… ama “eş” kelimesi modern çağda düşündüğümüz anlamda değil. Filolojik olarak Μῆτις, “bilgelik”, “öngörü”, “icat yeteneği”, “kurnaz akıl” demektir. Iliad’da ve erken dönem şiirde metis, strateji kuran, yol bulan, tehlikeyi sezen akıldır. Antik dünyanın “zihinsel çevikliği” diyebiliriz.Mitoloji bize şunu söyler: Evrenin yönetimi için ilk aranan şey bilgidir. Zeus’un Metis’i seçmesi bir aşk hikâyesi değil; bir kozmik gerekliliktir. Aşkın evreni birleştirici gücü, aklın onu sürdürülebilir kılmasıyla tamamlanır. Bu, modern hayatın da değişmeyen kuralı: Bir şey tutkuyla kurulur ama uzun ömürlü olmasını sağlayan şey akıldır. Tıpkı kent yaşamında, ilişkilerde, işlerde, hayallerde olduğu gibi.Fakat mit orada durmaz; bir krizin geldiğini hissettiren bir kehanet vardır. Metis’in doğuracağı çocuk Zeus’u devirecektir. Tıpkı Kronos’un kaderinde olduğu gibi. Yani bilgelik, gücün karşısına geçebilir. Yönetici akıl, kontrol edilemez bir güce dönüşebilir. Zeus, iktidarını korumak için Metis’i içine alır. Katakineîn değil, katapieindir burada — “yutmak”, “içine almak”, “özümsemek.”Mitin filolojik gücü şurada ortaya çıkar: Zeus Metis’i yok etmez; onu kendine katar. Bilgeliği yok etmek yerine içselleştirir. Bu yüzden Helen düşüncesinde düzenin bekası, aklın gücüyle birleşmesindedir.Ve sonra beklenmedik bir şey olur. Metis’in doğuracağı çocuk Zeus’un bedeninin içinde büyür ve nihayet Zeus’un başından Athena doğar.Athena’nın kafadan doğması sadece ilginç bir görüntü değil; bir hiyerarşi meselesidir. Bilgeliğin, yasallığın, stratejinin ve düzenin en üst makamdan gelmesi gerektiğini anlatır. Athena “erkek kafasından doğan kadın” değil; “aklın içinden doğan akıl”dır.Kafanın içinden doğan tanrıça, modern psikolojide bir “zihinsel doğum”, bir “fikir patlaması” gibi okunabilir. Kafamızın içinde bir anda beliren o yeni düşünceler, o yeniden yapılanma, o kriz anında ortaya çıkan çözüm… Mitin sembolik gücü burada hissedilir.Peki Athena kadın mıydı, erkek mi?Bu soru antik Yunan düşüncesinin içindeki en ilginç ikiliği işaret eder. Helen düşüncesinde her eril unsurun bir dişil, her dişilin bir eril karşılığı vardır.Yin–yang değil; “ikili tamamlanma” fikri.Athena, dişil bir bedende ama eril bir aklın simgesidir; patriyarkal düzenin içinde kadın ama düzen kurucu bir bilincin temsilcisidir.Modern hayatta da “akılla hareket eden kadın” ya da “duygusal olmayan kadın” gibi toplumsal klişeler hep bu mitolojik köklere dayanır. Athena’nın duruşunda hem kadın hem erkek unsurları vardır, çünkü akıl cinsiyet tanımaz. Strateji, bilgelik, düzen kurma — bunlar eril ya da dişil değil; insani kapasitelerdir.Sonunda ortaya çıkan şu olur: Aşkla kurulan dünya, akılla yönetilir. Ama bu akıl tek bir bedenin aklı değil; kuşakların, mitlerin, arketiplerin taşıdığı bir bilgeliktir.Metis ve Athena’nın hikâyesi bize şunu öğretir: Dünyayı kuran güç yaratıcı, ateşli, devingen olabilir… ama dünyayı yaşanabilir kılan şey akıldır, bilgidir, yasadır. Ve bilginin kökü her zaman filolojinin, sözcüklerin, hikâyelerin içinde saklıdır. 
Sporda yılın kelimesi ne? 2025 biterken bu soru üzerine kafa yoran İnan Özdemir ve Bağış Erten, ilk olarak bahis ve hakem gibi sözcüklerden lafı açıyor. EuroBasket 2025 ve Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası gibi turnuvalar başta olmak üzere aldığımız gümüş madalyalardan mütevellit “gümüş” yılın kelimesi olabilir mi? Yoksa “fiziksellik” mi bu senenin sportif sözcüğü? Fenerbahçe Beko’nun EuroLeague şampiyonluğu ve Oklahoma City Thunder ile Indiana Pacers’ın oynadığı final “kolektivite”yi mi çağırıyor? Peki Şampiyonlar Ligi’nin 36, Dünya Kupası’nın 48 takıma çıkması gibi adımların, NBA’in Avrupa’ya uzanma çabalarının ortaya getirdiği “genişleme” yılın kelimeleri listesinde kaçıncı sırada yer alır? Berkem Çağlayan, Kerim Kılıç ve Olcay Deniz Çilingir'in sözcük önerileriyle tartışmayı büyüten Yaz Deftere ekibi, en sonunda seyirciye dönüyor ve soruyor. Sizin kelimeniz ne?Rüzgâra Karşı bölümünde ise İngiltere’ye doğru uzanıyoruz. Geçtiğimiz hafta kadro dışı kalan ve birkaç gün sonrasında takıma dönen Mohamed Salah olayı nasıl çözüldü? Liverpool’da hakikaten de sular duruldu mu? Jamie Carragher’ın Mısırlı futbolcuyu topa tutan açıklamaları şimdi nereye oturacak? Peki ya Salah’ın kimliği? Yıllar içinde Premier Lig ve Liverpool tarihinin efsanevi oyuncuları listesine kendisini atan Salah’ın müslüman oluşu ona olan bakışı ne ölçüde etkiliyor? Salah gündeminden Afrika Uluslar Kupası’na doğru yol alan İnan Özdemir ve Bağış Erten, futbol dünyasının Afrika’nın kupasına olan yaklaşımını ele alıyor. Basketbolda kıta Avrupa’sının en önemli gelişmesi ise bir kez daha Anadolu Efes’in merkezinde olduğu bir gelişmeydi. Pablo Laso’yla anlaşma sağlayan Efes’te hedefler bu sezon nereye doğru gidecek? Laso’nun Real Madrid’de elde ettiği başarılara ve Real Madrid dışında çalıştığı kulüplerde elde ettiği başarısızlıklara nasıl bakmalıyız? İspanyol koçun Bayern Münih ve Baskonia maceraları, Efes’in yerel ligde üst üste beşinci kez mağlup olması, alp disiplini sporcusu Lindsey Vonn’un 2019’dan sonra spora geri dönerek yarış kazanan en yaşlı sporcu olması… Hepsi ve dahası Yaz Deftere’nin yeni bölümünde.Bağış Erten ve İnan Özdemir'le Yaz Deftere, her hafta yeni bölümüyle Oksijen TV ve Oksijen Podcast'te.
Depremin üzerinden 1000 günden fazlası geçti, Hatay ruhunu kaybetmiş, tarumar edilmiş, can damarları kesilmiş, hüzünlü bir şantiye görüntüsünde. Orhanlı konteyner kentinde iki kızıyla yaşam mücadelesi veren bir annenin şu sözleri son durumu özetliyor: “Sağ çıktık enkazdan ama sağ mıyız bilmiyoruz. Biz yaşamıyoruz. Başta su yardımı vardı, şimdi o da yok. Hayat ekmek, yumurta, yoğurtla geçiyor”Antakya Çevre Koruma Derneği'nden aktivist Nidal Özdemir, Oksijen yazarı Nurcan Baysal'a konuştu.
42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nın “Onur Yazarı” olarak seçilen Murathan Mungan Oksijen'de Zeynep Miraç'ın konuğu oldu. 50 yıllık edebiyat hayatını, yaşamını ve Türkiye'nin geleceğine dair hislerini anlattı.
Mitolojiye baktığımızda en temel insan sorularının yansımasını görürüz: Aşk gerçekten var mı? Evlilik kutsal mı? Sadakat ne kadar mümkün? Birliktelik kader midir yoksa toplumsal bir anlaşma mı? Helen dünyasında bu soruların en dramatik cevabı hiç kuşkusuz Zeus ve Hera’nın ilişkisinde saklıdır.Bugün “Zeus Hera’yı seviyor muydu?” diye sorduğumuzda aslında mitin kendisinden çok daha modern bir duygusallık arıyoruz. Çünkü antik metinler için sevgi dediğimiz şey, bizim hissettiğimiz romantik aşk kategorisine pek denk düşmez. Zeus’un Hera’ya duyduğu ilişki daha çok hieros gamos, yani “kutsal evlilik” düzeninin bir parçasıdır. İki tanrının birleşmesi, evrenin iç düzeninin korunması demektir. Bu yüzden bu birliktelikte romantik anlamda bir aşk yerine kozmik bir zorunluluk, bir düzen ihtiyacı vardır.Ama bu, hikâyenin insanî tarafı olmadığı anlamına gelmez. Hesiodos ve Homeros’ta Zeus’un Hera’yı ikna edişi çoğu zaman bir “teklif” gibi görünür. Evet, Zeus Hera’ya evlilik teklif eder — ama bu modern bir teklif gibi değildir. Bu daha çok bir kozmik müzakere gibidir. “Gel, birlikte evreni yöneten güç olalım.” Bu yönüyle bakıldığında, Helen mitolojisindeki evlilik teklifi aslında bir kurumsal ortaklık kurma önerisine benzer: güç paylaşımı, alan paylaşımı, rollerin belirlenmesi.Bu noktada “görücü usulü” sorusu da ilginçtir. Antik dünyada evlilik çoğu zaman bireylerin değil, ailelerin ve soyların birleşmesidir. Mithos dünyasında da durum aynıdır: Zeus ile Hera’nın evliliği, iki büyük ilkenin —gök ve düzen— bir araya gelmesidir. Yani bu evlilik, tanrıların soy ağacında stratejik bir hamledir. Bireysel duygular değil, evrenin düzeni belirleyicidir. Burada insanlar kendilerini görür: Biz de çoğu zaman kendi ilişkilerimizi anlamlandırmak için bu büyük hikâyelere bakarız. Mitlerde zaman lineer değildir. Olaylar kronolojik dizilmez, karakterler zamansız bir akış içinde hareket eder. Hera’nın kıskançlığı hep vardır. Zeus’un tutkuları hep vardır. Evren yaratılırken de vardır, Troyalıların kaderi belirlenirken de vardır. Mythos, zamanı bizim anladığımız şekilde akıtmaz; zamanı bizim hissettiğimiz şekilde bükerek anlatır. Bu yüzden Zeus–Hera ilişkisini anlatırken “başlangıç” veya “sonrası” gibi kavramlar da bulanıklaşır. Mythos, zamanın düz bir çizgi değil, bir daire, bir döngü, hatta bazen düğümlenen bir ip olduğunu hatırlatır.Hieros gamos kavramı burada önemli bir kapı açar. Kutsal evlilik, yalnızca iki tanrının birleşmesi değildir; doğanın döngülerini, toprağın bereketini, toplumların refahını temsil eder. Hera’nın evlilik ve kadınların korunmasıyla ilişkili olmasının sebebi de budur. Zeus’la yaptığı birliktelik, evrenin hem bereketini hem düzenini ayakta tutar. Bu ilişki bireysel değil, kozmiktir. Ama insan zihni bu kozmik düzeni kişisel duygulara çevirerek anlamlandırır — tıpkı bugün karmaşık ilişkileri “kader”, “ruh eşi”, “büyük aşk” gibi kavramlarla açıklamamız gibi.Zeus’un “tohumları” meselesi ise mitolojik anlatının hem en biyolojik hem de en sembolik tarafıdır. Zeus’un çok sayıda çocuğa sahip olması yalnızca “aldatma” değildir. Mitik bağlamda bu, evrene nüfuz etme, anlam yaratma ve düzen kurma eylemidir. Tanrısal soyun farklı alanlara yayılmasıdır. Bir bakıma, Zeus’un her ilişkisinde yeni bir “alan” açılır: kahramanlık, hukuk, sanat, doğa güçleri… Bu bakımdan Zeus’un “tohumları”, modern dünyada bir şirketin farklı şubeler açmasına bile benzetilebilir. Her bir ilişki, bir alan belirler; her çocuk yeni bir kozmik rol üstlenir.Bütün bu anlatı bize şunu gösterir: Mitoloji yalnızca tanrıların hikâyesi değildir. İnsan zihninin kendi karmaşasını, arayışını, ilişkilerini ve iktidar mücadelesini anlamlandırma çabasıdır. Zeus ile Hera’nın evliliği romantik bir hikâye değildir; evrenin nasıl işlediğini anlatan büyük bir metafordur. Ama bu metaforun içinde kıskançlık da var, güç savaşı da var, sadakat krizi de var. Yani insanın olduğu her şey. Mitler tam burada güçlü hale gelir: Tanrılar üzerinden bize kendimizi anlatır.
Krizsiz bir spor ve Süper Lig mümkün mü? Krizler hayatımızın akışında nasıl bir yer kaplıyor? Bu soruları merkezine alan İnan Özdemir ve Bağış Erten, Trendyol Süper Lig’e bakış atıyor. Türkiye’de iyi bir şeyler yapmak, ortaya olumlu bir şey koymak isteyenler ile suyu bulandırmaya çalışanların ayrıldığını ve iki takıma bölündüğünü dile getiren Yaz Deftere ekibi, Trabzonspor ve Göztepe örneklerini ele alıyor. Bu derece büyük bir kaosun içinde Trabzonspor ve Göztepe nasıl oluyor da parlıyor? Fatih Tekke’nin açıklamalarından ve Göztepe’nin son yıllardaki sükûn dolu istikrarından ne diyerek bahsetmeliyiz?Bahis ve kumar soruşturmalarında ortaya saçılan belgeleri ve açıklamalardan hangilerini görüp görmediğimiz, gördüklerimizi ise neden gördüğümüzü sorgulayan İnan Özdemir ve Bağış Erten, iki farklı gündemin ayrıksılığına ve birlikteliğine odaklanıyor. Zirve yarışının orta yerinde gözaltına alınan ve tutuklanan spor yorumcularının, futbolcuların, kulüp başkanlarının, hakemlerin olduğu bir atmosferde soruşturmalara nasıl bakmalıyız? Altyapıda verilmeyen ekonomi okuryazarlığı dersleri, gözaltının bir cezalandırma biçimine dönüşmesi, Metin Kurt’un sözleşme kavramına olan yaklaşımı, NBA’in sendikalaşma biçimi, bahis operasyonlarının buzdağının görünen kısmı olup olmadığı konular arasında.Rüzgâra Karşı bölümünde ise bu kez Atlantik’in ötesi var. LeBron James’in 1297 maç sonra sonuna geldiği rekordan yola çıkan Yaz Deftere ekibi, sporcuların istatistiklere nasıl baktığını ele alıyor. Tanju Çolak’ın Metin Oktay’ın rekorunu kırarken golü atma biçimi, Lionel Messi’nin “Ben rekorları kırarken kırdığımın farkında değildim” açıklaması, 80’li yıllar ile günümüz tenisçilerinin Grand Slam sayılarına yaklaşımı, Brook Lopez’in takım hücum ribaunduna sağladığı katkı bize bu yolda ne anlatabilir? Bir diğer konu ise Dünya Kupası’nın su molaları vasıtasıyla iki yarı yerine dört çeyrek üzerinden oynanacağının açıklanmasıydı. Maçların sabaha karşı 5.00’te başladığı ve dört çeyrek üzerinden oynandığı bu oyun, İnan Özdemir’e hangi spor ve ligi hatırlattı? 48 takımlı kupa formatı, Max Verstappen ile Lando Norris’in girdiği şampiyonluk rekabeti, “Teknik direktör olsak kariyer rotamız ne olurdu?” oyunu ve dahası Yaz Deftere’nin yeni bölümünde.Bağış Erten ve İnan Özdemir'le Yaz Deftere, her hafta yeni bölümüyle Oksijen TV ve Oksijen Podcast'te.
İlk öykü kitabı #eşrefimahlukat İletişim Yayınları’ndan çıkan Songül Öden Oksijen'de Gülay Afşar'ın konuğu oldu; yazarlık deneyiminden, kızıyla ilişkisine ve çekimleri devam eden Netflix'te yayınlanacak dizisi Büro'ya kadar merak edilenleri anlattı.
kitabıyla Oksijen TV'de Zeynep Miraç'ın konuğu oldu. Sağ düşünce dünyasında yetişmiş ve yıllardır bu alanda derinlemesine analizler yapan Çelenk, kitabında hem sağ-muhafazakâr çevreyi hem de kendini seküler, kemalist ve solcu olarak tanımlayan kesimleri "açık ve gizli köylülük" kavramları üzerinden sorguluyor.
Unutulmaz oyuncu Adile Naşit’in hayatını anlatan Adile filmi vizyonda. Çağan Irmak’ın yönettiği, senaryosunu Nermin Yıldırım’ın kaleme aldığı filmde Adile Naşit’i canlandıran Meltem Kaplan ve oyuncu Özgürcan Çevik Oksijen’de Gülay Afşar’ın konuğu oldu.
Klasik filolog ve gazeteci Pınar Çelikel ve klasik filolog ve eski çağ tarihçisi Emre Poyraz bu podcast serisini mitoloji sevenler için hazırlıyorlar. Kulaktan dolma hikayelerle değil Eski Yunanca orijinal metinlerinden aldıkları bilgilerle Olympos’tan, tanrıların dünyasından söz ediyorlar. Zeus, Hera, Athena, Apollon, Artemis, Aphrodite, Hermes, Dionysos ve Hephaistos kimdi? Günümüz dünyasında yaşasalar karşılıkları ne olurdu? Mitoloji aslında bize ne demek istiyor? Her bölümde ayrı bir mitos, ayrı bir tanrı…Dünya bir toz bulutu muydu? | Mitolojiyi Anlama Rehberi #1İnsanlık binlerce yıldır aynı soruyla başlıyor: Başlangıç nasıldı? Bu bölümde, evreni bir toz bulutu olarak açıklayan modern bilimin soğuk ama etkileyici bakışıyla, antik dünyanın şiirsel ve büyülü kozmogonisinin nasıl iç içe geçtiğini konuşuyoruz. Belki de evren bir toz bulutuydu… Ama antik insan için önce bir boşluk vardı: Khaos. Bir uçurum, genişleyen karanlık bir yarık. Ve o karanlık boşluğun tam içine bir güç doğdu: Eros — kozmik çekim, düzen kuran bir aşk.Kaos’tan sonra sahneye çıkan Gaia ve Uranos ile birlikte hem kozmik düzen hem de büyük bir iktidar mücadelesi başlıyor. Kronos’un babasını hadım etmesi sadece bir şiddet hikayesi değil; iktidarın beden üzerinden ele geçirilmesi. Sonra Kronos’un kendi çocuklarını yutması… Büyük evlat meselesinin mitolojik kökleri. Her kuşak bir önceki kuşağı devirmeye çalışıyor; tıpkı antik dünyanın siyasal tartışmaları gibi.Ve nihayet Zeus sahneye çıkıyor. Rhea’nın sakladığı çocuk, kaderi tersine çeviren bilgelik, uzaklardan gelen müttefik Titanlar ve devasa kozmik savaş. Titanomachia. Tanrılar ilk kez bir düzen kuruyor ve bu düzenin başına Zeus getiriliyor. Çünkü o yalnızca güçlü olduğu için değil; gücü paylaştırmayı bildiği için. Olympos böyle doğuyor.Bu bölüm, evrenin nasıl ortaya çıktığını anlatan mitlerden çok daha fazlasını sunuyor: gücün doğuşunu, aile çatışmalarını, yaratıcı aşk fikrini ve mitolojinin insan zihnindeki yerini… Kaos’un açılan yarığından Olympos’un parlayan zirvesine kadar uzanan bu ilk yolculuk, dinleyiciyi hem evrenin hem de insanın başlangıcına götürecek.KİTAP ÖNERİLERİ: Hesiodos, Theogonia; İşler ve Günler, İş Bankası Kültür Yayınları
Sekizinci Aile neden beğenilmedi, Ozan Akbaba’nın jönlüğü, Halit Ergenç’in Kral Kaybederse’deki Oscar’lık performansı, Sahtekarlar ve Veliaht’ın reytinglerdeki durumu, küllerinden doğan Kızılcık Şerbeti ve Taşacak Bu Deniz histerisi… Oksijen yazarı Elçin Yahşi ve akademisyen Aylin Dağsalgüler bu hafta Dizi Gündemi Podcasti'nde değerlendiriyor.
Derbi neden güzel olmuyor? Süper Lig'in en büyük maçından ne bekliyoruz, ne buluyoruz, niye hayal kırıklığına uğruyoruz? Hafta sonu oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisini merkezine alan Yaz Deftere ekibi, bu sorunun cevabını arıyor. Derbinin güzel olması için çabalayanlar kimlerdi? Maçtan yarım saat önce ısınma esnasında çıkan gerginlikten yola çıkan Bağış Erten ve İnan Özdemir, sahadaki oyuna da odaklanıyor. Arsenal-Chelsea ve Roma-Napoli maçlarında yaşananlarla bizim derbimiz arasındaki benzerlik neler? Saha dışı gerginliğin oyuna yansımaları, Okan Buruk’un hakemlerle kurduğu ilişki, Milan Skriniar’ın rakibiyle kurduğu bağ konular arasında.Rüzgâra Karşı bölümünde ise bir kez daha Avrupa basketbolu var. Efsane koç Zeljko Obradovic’in Partizan’dan ayrılma kararı ve devamında yaşananlar geride bıraktığımız haftanın en sarsıcı gündemlerinden biriydi. Anadolu Efes’in Igor Kokoskov’la yollarını ayırması bu sarsıcı haftayı daha da unutulmaz hale getirdi. Modern istatistiklerin basketbolda kapladığı yer, Jordan Loyd, Isaia Cordinier ve PJ Dozier’in Efes kadrosundaki ağırlığı, modern basketbolda pozisyonun sayısını az tutan takımların yaşadığı sıkıntılar, lacivert-beyazlı kulübün 21. yüzyıldaki koç değişiklikleri gündemin Efes tarafında kalanlar.Bu hafta gündemimizin bir diğer bölümünü sizlerden gelen yorumlar oluşturuyor. Günler öncesinden derbiye tutulan mercek, Obradovic’in yaşı ve bundan sonra gidebileceği duraklar, Bağış Erten ile İnan Özdemir’in futbolcu olsalar kendilerine çizecekleri kariyer rotaları, Partizan-Fenerbahçe Beko maçında açılan koreografiye gelen farklı yorumlar, Feyyaz Yiğit’in “Çok çalışsanız da hiçbir şey olmayabilir” sözleri, sporun “tek adam” anlatısı, tarihsel bir ânın tarihi bir büyüklüğe veya o kadar da büyük olamama haline getirdiği etki, spor anlatısındaki antrenör-oyuncu dengesi, Annie Ernaux’nun Seneler kitabı, Malcolm Gladwell’in 10 bin saat teorisi ve dahası Yaz Deftere’nin yeni bölümünde.Bağış Erten ve İnan Özdemir'le Yaz Deftere, her hafta yeni bölümüyle Oksijen TV ve Oksijen Podcast'te.
Tümüyle yapay zekayla oluşturulan ilk yapımlardan biri olan Tesseract’ta dijital klonunun yaratılmasına izin veren oyuncu Akın Akınözü ile dizinin yönetmeni Erim Şişman Oksijen’de Gülay Afşar’ın konuğu oldu.Akın Akınözü, Oyuncular Sendikası’yla yaşadığı polemiği, Veliaht dizisindeki rolünü ve Esenler Otogarı’nda geçen günlerini anlattı.
Avrupa Birliği kapılarının açılabilmesi için stratejik kart çok değerli hale geldi. Bunun yanına demokratik standartlar ve hukuk anahtarını da koymamız ve ikisini aynı anda çevirmemiz gerekiyor.Siyasi reformlar, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü alanlarındaki sorunlar devam edince,pek çok gazeteci, düşünür, yerel yönetici demir parmaklıklar arkasında olunca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmayınca o anahtar çevrilmiyor. DEİK’in düzenlediği Türkiye-AB İş Zirvesi'ni Brüksel'de takip eden Oksijen yazarı Sedat Ergin, karmaşık ve zorlu ilişkilerin bütün yönlerinin masaya konduğu bir “check-up” gibi geçen organizasyonu değerlendirdi. Tabloyu "Yapısal sorunlar var ama büyük fırsatlar ve imkanlar da var" şeklinde özetleyen Ergin, bu önemli zirveyi Oksijen'de İlke Gürsoy'a anlattı.
Ayfer Tunç’un yeni kitabı ‘Annemin Uyurgezer Geceleri’nin çıkış noktası şu soruyla başladı: İnsan neden narsist bir ilişkiden kurtulamaz?Unutamayan bir belleğin kişisel muhasebesi, 30 yıllık güçlü bir aşkın anatomisi ve bir ülkenin toplumsal panoraması.Tunç, Oksijen’de Zeynep Miraç’ın konuğu oldu.
Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacak derbiye nasıl bakıyoruz? Derbiden beklentilerimiz neler? Bu derbinin bize iyi futbol borcu var mı?Derbilerin kendine has gerginlikleri İnan Özdemir’in dediği gibi diğer haftalara da sirayet etti mi? Yoksa derbi her ne olursa olsun Bağış Erten’in deyimiyle diğerlerinden ayrılacak mı? Boca Juniors-River Plate ve Partizan-Kızılyıldız gibi derbilerin bizimle taşıdığı benzerliklere değinen Yaz Deftere ekibi, devamında Domenico Tedesco’nun sarı-lacivertli kulüpte değiştirdiği havayı ve o havanın derbiye getireceği anlamı masaya yatırıyor. Victor Osimhen'in sakatlığı ne durumda, yokluğu nasıl çözülecek? Marco Asensio’nun sahaya koyabilecekleri ne düzeyde olacak? “Derbiden alacaklı olmak” ne demek?Rüzgâra Karşı bölümünde ise ilk durağımız Avrupa basketbolu. Partizan-Fenerbahçe Beko maçı öncesinde tribünlerde açılan olaylı pankartı konuşan Bağış Erten ve İnan Özdemir, ilk olarak Sırp milliyetçiliğine değiniyor. Sonrasında Once Brothers belgeseline, I. Kosova Savaşı’na, 1980’li yılların sonunda Slobodan Milosevic döneminde çekilen ve Kosova Savaşı’na atıfta bulunan filmlere dönüyor. Koreografinin büyüklüğü, EuroLeague’in bu konuda herhangi bir adım atmaması elbette gündemin diğer ayakları.Avrupa basketbolunun ana figürlerinden biri olan Ettore Messina’nın istifası ise geride bıraktığımız haftada bir başka aktüel konuydu. Tecrübeli basketbol insanının saha kenarından çekilme kararı yeni antrenörlüğe ve ‘old school’a dair ne anlam ifade ediyor? Zeljko Obradovic’in “Oyuncular telefondan kafalarını kaldırmıyor” açıklaması, Messina’nın son beş sezonda takımına oynattığı oyun, setlerin yerini prensiplere bırakması, artık hiçbir oyun kurucunun topla birlikte yarı sahayı geçerken kenara bakmaması bize ne anlatıyor? Formula 1’in filmleri andıran gidişatı, Max Verstappen’in şampiyonluk şansı, F1’in Amerika Birleşik Devletleri’ndeki demografisi, Lefter filmine dair gelen izleyici yorumları da bu bölümün konuları arasında.Bağış Erten ve İnan Özdemir'le Yaz Deftere, her hafta yeni bölümüyle Oksijen TV ve Oksijen Podcast'te.
Hayatım boyunca Ali çeksin ben oynayayım.Senaryoyu okuduğum andan itibaren Melike'de gözüm vardı. Ama "Bunu ben oynayacağım" falan diyemem.Hazal'la daha önce çalışmamıştık. Çok şaşırdım.Hazal Kaya, Ali Atay ve Serkan Keskin, yeni Disney + dizisi "Sekizinci Aile"nin sırlarını Oksijen'de Gülay Afşar'a anlattı.
loading
Comments