Discover
Poseidon and poems

57 Episodes
Reverse
AğladımAklıma düştü gözlerinBoynumu büktüm ağladımElveda dediğin yerin Yanına çöktüm ağladımAnılar gezdi kanımda Seni aradım yanımdaTesbih gibi her anımdaHasreti çektim ağladımHer seven boyun eğmişAyrılık ne yaman şeymişGözden yaş dökmek neymişGözümü döktüm ağladımİçim garip gönlüm darda Gözlerim karşı duvardaBen her akşam aynalardaYüzüne baktım ağladımSerdar TuncerMüzik: Joaquín Rodrigo - Concierto de Aranjuez
Yavaş yavaş sevdim seni
Yavaş yavaş sevdim seni,her gün bir az da sevdim.en çox bu qış sevdim seni,qarda, ayazda sevdim.
gör bir ne tez isinişdikhavalar soyuyanda.adamlar qalın geyinib,ağaclar soyunanda.
qar altından baş qaldırançiçektek sevdim seni.istisine qızındığımocaqtek sevdim seni.
hele bu cür sevmemişdimömrüm boyu heç kimi.seni sevdim qar üstündeyem axtaran quş kimi.
qorxa qorxa bu sübh çağıne baxırsan göye sen?deyirsen ki, güneş çıxıb,qar eriyir deyesen…
ne var allahdan yuxarı?ne var qebirden aşağı?çekdiyim ahdan yuxarı?bildiyim sirden aşağı?
niye günün gündüzündequşlar azır göy üzünde?göz yaşları quş gözündentökülür den den aşağı.
deme, biz ki quş deyilik,allaha tanış deyilik…ruhum, dur, yığış gedirik,sen yuxarı, men aşağı.
Ramiz Rövşen
Müzik: Ceyhun Çelik - Tamavra matiasu / Taa Uzaklarda
Mavinin derinliği
Alışamadım bir türlü sığlara
benim yolum derinlere
derinler mavidir
hasret şarkıları çalınır söylenir gönlümde
o yüzden dalar dalar giderim uçsuz mavilere
benim umutlarım mavi
benim hüzünlerim mavi
bir de emanet yüreğim var bir bilseniz masmavi
Alışamadım doğru, yokluğuna
sen sığları seçtin
benim yolum derinlere
sevemedim bir türlü alı, moru, pembeyi
gönül gözü gören bilir
derinler mavidir
ben denizci oğluyum
ben maviler yetimiyim
ben denizden bir damlayım
o yüzden gözyaşlarım tuzludur benim
al olur dalgalanır
dert yanarım gökyüzüne
an olur çırpınır sen geçerken yüreğim
an olur rüzgara uyar yıkar, geçerim
geleceksen sabah erken gel
sabahları durgunum güzelim
Mavi uysal bir tebessüm
derinler hüzün sarhoşluğum
hani sordun ya yolcu
belki de yalnız bir deniz feneriyim
Nev
Müzik: Mythos - Eros
Unutamamak
Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık
Gelir, en can alacak yerimden vurur
Sen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde
Bir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur?
Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı?
Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?
Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten
El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur.
Sen bilemezsin bu türlüsünü ölümün
Bilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle
Benzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur?
Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak
Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır
Bilmesen de anlamaya çalış biraz, ne olur.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Yanni - One Men’s Dream
Bir Gece Ansızın Gelebilirim
Bu kadar yürekten çağırma beni
Bir gece ansızın gelebilirim
Beni bekliyorsan, uyumamışsan
Sevinçten kapında ölebilirim
Belki de hayata yeni başlarım
İçimde küllenen kor alevlenir
Bakarsın hiç gitmem kölen olurum
Belki de seversin beni kimbilir
Kal dersen, dağlarca severim seni
Bir deniz olurum ayaklarında
Aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz
Kalbim duruverir dudaklarında.
Ya da unuturum kim olduğumu
Hatırlamam belki adımı bile
Belki de çıldırır, deli olurum
Sana kavuşmanın heycanıyle
Aşk bu, bilinir mi nereye varır
Ne durdurur özlemini, seveni
Bakarsın ansızın gelebilirim
Bu kadar yürekten çağırma beni.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Ernesto Cortazar - The windmills of my mind
Bilir Misin?
Tam sınırdan kaçarken vurulmak nedir bilir misin?
Nöbetçiler ha gördü, ha görecek
Parmaklarının ucu dikenli tellere değdi değecek...
Ama... Bir adım daha atamazsın.
Uzanıp tutamazsın;
Göz pınarlarında donup kalır hayallerin
Planların, kaçışın, kurtuluşun
Ve deler sevgi dolu yüreğini
Sevgi bilmeyen bir kurşun.
Bir okyanusta boğulmak nedir bilir misin?
Batan bir gemiye el sallayamamak,
Oturup ağlayamamak,
Birkaç kulaç ötedeki
Bir tahta parçasını tutamamak,
Nedir bilir misin?
Sevmek nedir bilir misin?
Bir şeyler tutuşur yüreğinde kıpır kıpır
Bütün benliğini sarar, ısıtır.
Her gülüşte yeniden doğarsın
Ve bin kere ölürsün her iç çekişte
Nasıl anlatsam bilmem ki.
Yani "sevmek" işte.
Duymak nedir bilir misin?
Duymak, ama anlatamamak
Çemberini kıramamak kelimelerin.
Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek
"Seviyorum" diyememek
Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin?
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Secret Garden - Beyond The Blue
Dağ Rüzgarı
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim...
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış.
Bilmiyordum...
Yine de dayanmaya çalışıyorum işte
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Herşeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanıbaşımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bitmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran
Sen güneş kadar sıcak
Tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık
Sen, o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık
Bir nefes de benim için al
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Ellerim sevilmek istiyor
Saçlarım okşanmak istiyor
Dudaklarım öpülmek istiyor
Anlamalısın.
Ağaçların yeşili kalmadı
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Spring Waltz - Mariage d’Amor
Sevi Şiiri
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Dursun Ali Erzincanlı - Gelseydin
Bir aşk hikayesi
Bir gün karşılaşacaksın. Geçen onca yıl, aslında neyi beklediğini, yüreğin çaresizce sızladığında anlayacaksın. beklediğinin “ben” olduğunu anlamayacaksın önce. Yüzyıllardır tanıyormuşsun hissi doğacak yüreğinde. Hep seninleymişim ama yokmuşum gibi. Gözlerine baktığımda, kendini asırlardır orada yaşıyormuş¸ gibi hissedeceksin. Ben gelmeden önce hayatın yolunda seyretse de onca yıl “hiç” olduğunu anlayacaksın. Asıl aradığının 'kendin' olduğunu benim gelişimle anlayacaksın.
Film: Issız Adam
Music: Richard Clayderman - Love Story
Baktım gülüşünden güzel şiir olur
sevdim gitti...
sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
madem sevmiyorsun
o zaman sahip çık gözlerine...
dönüp,
dolaşıp,
değmesinler gözlerime.
belki de konuşuyordur gözlerin,
ama ben gözce bilmiyorum ki...
sessizce biliyorum,
usulca biliyorum,
masumca biliyorum...
sahi sarkıntılığa girer mi acaba
ayrılırken gözlerimin sana sulanması?
dökmeye niyetim yok içimi...
zor sığdırdım zaten.
özledim.
söyleyeceklerim bu kadar...
kısa ve derin.
bu arada
" kimse benimle oynamıyor " diye ağlayan çocuk
sen büyü hele
ne oyunlar oynayacaklar seninle
ve bugün bir kez daha anladım
adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok...
Cemal Süreya
Müzik: Dato Kenchiashvili - ioro
Alışkanlık
Gitgide alışıyorum sana.
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan
Alışkanlıklar daima korkutur beni
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır
Fakat şimdi sana alışıyorum
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini
daha değerlisini verememekten korkuyorum
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla
yapayalnız bırakmaktan korkuyorum
Oysaki her zaman ve günün her saatinde
yanında olmalıyım senin
Bana alışmış olmaktan
pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim
“Bana alış” demeyeceğim
Nasıl olsa alışacaksın bir gün
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
o zaman en güzeli görecek bende!
Alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir “ben” yaratacaksın benden!
İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan.
Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor
Sevgin olmasaydı değersiz bir Cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi.
Bana bakanlar baştan başa seni görecekler içimde
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık
Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öcesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
seninle vardığım yüksekliğe erişemez
Açılmış bütün kuyuların derinliği
içimde seni bulduğum yer kadar derin değil
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirler, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Hasan Cihat Örter - Jamais (Sultaniyegah Sirto)
Acılar denizi
Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Bernward Koch - The Enchanted Pat
Her gece sen
Her gece sen girersin rüyalarıma.
Her gece sen...
Paramparça olur uykularım.
Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.
Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.
Sen yoksun...
Kilitlenir dudaklarım
gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni.
Sen yoksun...
Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek başıma içmeliyim bu gece
Kırmalıyım kapıları, evleri ateşe vermeliyim
Sen yoksun...
Zaman gitgide uzar..
Altmış saniye bir dakika..
Altmış dakika bir saat..
Ve sabahın olmasına daha beş saat var.
Beklemek bir çeşit ölmektir.
Sen yoksun...
Bu bana her gece binlerce ölüm demektir.
Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım.
Sen uzak bir körfezde özlemli, dalgın.
Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların.
Neden ay karşılardan yükseldiği zaman,
Başın omuzlarımda olmasın?
Neden ellerin avuçlarımda değil?
Neden gözlerim aradığı zaman gözlerini bulmasın?
Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.
Bu yolların bir yerde ayrılması.
Uzayan kilometreler...
O sefil, anlayışsız bakışları insanların.
Dünya, o eski dünya değil
Tanrı'ysa çoktan unuttu bizi.
Şu uçsuz bucaksız evrende
Ne derdimizi dinleyen,
Ne de bir anlayan var sevgimizi.
İki ömür değil,
İki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız.
Her şey aslında başka renkte.
Vernikli eşyalar, vernikli yüzler...
Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk.
Yalan üstüne yalan,
Oyun içinde oyun...
Her şey bir yerde anlamsız ve boş.
Gerçek olan şimdi senin yokluğun.
Senin varlığını özledim duyuyor musun?
Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı.
Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.
Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum.
Seni soruyorum gelip geçene,
“Görmedik”, diyorlar.
Anlamıyorlar seni nasıl özlediğimi,
Nasıl sevdiğimi bilmiyorlar.
Volkanlar tutuşuyor,
Ormanlar yanıyor içimde.
Her gece milyonların uyuduğu bir anda,
devler uyanıyor içimde.
Seni düşünüyorum,
Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor.
Bir ışık yanıyor çok uzaklarda,
Çorak topraklarımın üzerinden bir bulut geçiyor.
Şimdi umutlarım, varılmaz uçurum diplerinde,
Korkunç, karanlık mağaralarda hayallerim.
Derin bir kuyudan su çekercesine,
Zamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.
Sen her zaman olduğun gibi
Yine o en güzel, en değerli...
Benimse ellerim sımsıcak,
Dudaklarım nemli,
Özlediğim her şeyimle kopup,
en yüksek tepelerden bir çığ gibi sana geliyorum.
Sonra dağlar çöküyor ansızın,
Ağaçlar devriliyor,
Evler yıkılıyor,
Altında kalıyorum...
Kırık bir heykel,
Parçasını arıyor her gece.
Bir şarkı notasını...
Bir tablo renklerini...
Ağaç yapraklarını...
Vazo çiçeklerini...
Ve bir adam,
Her gece yollara düşüp,
Yana yakıla seni arıyor...
Mağrur gözleri ıslak,
İlk defa ağlıyor bu adam,
“Gel“ diye,
İlk defa yalvarıyor...
Ben her gece,
Gözlerim tavanda bir noktaya dikilmiş,
Seni düşünüyorum.
Ve sen o saatlerde,
Benim görmediğim rüyaları görüyorsun.
Bir böcek giriyor kafatasıma...
Her gece sen,
Bir cinnet gibi,
Kanıma yürüyorsun...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Müzik: Rovsen - Dolya Vorovskaya
Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hâtıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma.
Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm.
Hayâl içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma.
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma.
Ben ayağımda çarık, elimde asâ
Senin için şu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma.
Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma.
Büyük acılara tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrıya kavuştuğun gün
Beni unutma.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: İntizar - Enstrumantal
When I die I want your hands on my eyes:
I want the light and the wheat of your beloved hands
to pass their freshness over me one more time
to feel the smoothness that changed my destiny.
I want you to live while I wait for you, asleep,
I want for your ears to go on hearing the wind,
for you to smell the sea that we loved together
and for you to go on walking the sand where we walked.
I want for what I love to go on living
and as for you I loved you and sang you above everything,
for that, go on flowering, flowery one,
so that you reach all that my love orders for you,
so that my shadow passes through your hair,
so that they know by this the reason for my song.
Pablo Neruda
Music: Mike Rowland - The brighter side part 1
Bugün hiç özlemedin mi beni?
Bugün hiç özlemedin mi beni?
Bugünde mi geçmedim aklının kıyılarından?
Ne olur çekme ellerini karanlığımdan
Bir sen kaldın dünyada güzel bildiğim
Zaman zaman senden uzaklaşmak isteyişimin
boşuna olduğunu biliyorum.
Artık kendimden bile kaçabilirim.
Fakat senden asla!
Sen hükmedemediğim kaderimsin benim,
silemediğim alınyazımsın.
Olduğun gibi seviyorum seni,
olmanı istediğim gibi değil,
neredeysen orada,
nasılsan orda kal..
Beni şair ettin,
beni adam ettin
ama bana yazık ettin.
Sensiz bir dünya yaratacağım senden.
Dünya duracak ama sen durmayacaksın.
Zaman bitecek
ama sen bitmeyeceksin.
Bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin,
yıldızlar ışık vermeyecek,
Güneş doğmayacak hiç
ama sen solmayacaksın,
sen eksilmeyeceksin.
Seni maddenin dışına çıkarıyorum.
Ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana..
Anlamıyor musun?
Bir dünya var üzerinde yaşadığım;
seninle dopdolu.
Bildiğim bir şehir var;
bütün sokakları senin adını taşır.
Bir nefeste benim için al
havasızlıktan öldürme beni
bulutlara,
yıldızlara benim için de bak.
Susadım diyorsam
bir yudum su içmelisin,
ben yorulduysam sen uyumalısın.
Ellerim sevilmek istiyor,
saçlarım okşanmak istiyor,
dudaklarım öpülmek istiyor,
anlamalısın.
Kahrolsun bu karanlıklar,
bu mesafeler,
bu zaman.
Ben seni istiyorum
ya seninle yaşamak
ya da seninle yok olmak..
Bütün vücudunu santimetrekarelere ayırıp,
birer birer öpmeliyim
ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
böylece ölmeliyiz.
Aradan yıllar geçip
bizi buldukları zaman,
etlerimiz çürümüş olsa da
kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden.
Hadi gel,
nefes almak hüner değil,
seninle ölmek istiyorum,
anlamıyor musun?
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar.
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim...
Bu kirli çağ bizim çağımız değil,
İnsanlığın üç devri,
Taş devri
Tunç devri
Utanç devri
Kızma bana Ulu Tanrım
Yarattığın kullar bozuk.
Yalnızlığın tam ortasındayım artık
yalnızlık kadar!..
Ümit Yaşar Oğuzcan
Müzik: Burhan Işıyok - Gecenin sesi
Bir gün
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum
Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil
Örtün karanlıkları masmavi denizlerde
Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
Bil ki seni bekliyorum
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak
Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
Bil ki seni istiyorum
Gecelerden bir gece uyanırsan apansız
Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
Ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
Bil ki seni seviyorum
Ümit Yaşar Oğuzcan
Music: Henry Salomon YvSu Orquesta - Tema de amor - De: ”Romeo y Julieta”
Bir Gün Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri,
Bir türlü sabah olmayı bilmez,
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden uğultudur başlar kulaklarında,
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık,
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın,
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine,
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu,
Şerefin, faziletin, iyiliğin güzelliğin.
Gün gelir de, sesini bir kerecik duymak için,
Vurursun başını soğuk, taş duvarlara,
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın.
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzeliğini
Boşuna geçip, giden yıllarına yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Seni sevdiğimi bir gün anlarsın.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Music: Yanni - The Mermaid
Bekleyen
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.
Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim...
Nep Fazıl Kısakürek
Müzik: Tron Syversen - Silent Dream
Sencer Başat - Kar Karanlığı kitabından…
Haksızlığa uğramış bir yaşanmışlığın vicdanlara izdüşümü…
Yürürken topraklaşan betona ağıt
Yürüyorum yüreğimin en yalnız köşesini
ıslatan yağmurda
oğul suyu damlıyor
adımlarıma
sesini sağaltıyorum
anılarımda kalan kadarıyla
binlerce yol kat ediyorum yılda
kendi içimde buluyorum
adımlarımı
elli metrekarelik
hayal kurma hakkım olan avluda
Yürüyorum
bedenime dağılan yağmura
anamın gözyaşı damlıyor
her adımda yanağıma
daha ne kadar deneyebilir
bu bozguna uğramış yaşam anamı damlar bulut topluyor
damlaları yığıyor
adımlarımın avlusuna
Yürüyorum
Islak alnımın
Göğe değdiği yerde sana
her gün ben oluyorsun
her sabah bana uyandığında uyuyorsun bensiz kendine ulaşamadığında
adımımı senin için atıyorum sevgilim çağlayanların boğduğu avluda umudum
sana ulaşmak yolunda ıslandıkça kupkuru bir sel akıyor kavuşamayanlara
damlar bulutları yokluyor
damlaları yıkayan
en masum özlemlerimiz ayakta
Yürüyorum
İçimde dirilen yağmurda
betondan üreyen kokuda
eksik anılar takılıyor burnuma
Islanan toprağın
Öz suyunu salan bir çimenin
özgür ve yalnız kokusunu
yakalıyorum havada
duyularım yankısız kalıyor
aradığımı bulamayınca
küsüyor adımlarım
bulutlara da bana da
Yürüyorum
toprağı özleyen betonda
her adımımda yerle bir oluyor
çeliğe kesen çimento
tabanımın altında
nefesimle eritiyorum
demir parmaklığı
gökyüzüne savuruyorum tozlarını hasretimle ufalıyorum
uzaklıkları
Yürüyorum
özünü duyduğum
içimi yankılayan duvara
umut ettikçe
yıkılıyor duvar
ufalanıyor beton
eriyor demir
özgürleşiyorum
başkasının yerine yatırılan mahpuslukta
Sencer Başat
Müzik: Deuter - Lovesong from the mountains