DiscoverYaprak Özer'le Fikir Buluşmaları
Yaprak Özer'le Fikir Buluşmaları
Claim Ownership

Yaprak Özer'le Fikir Buluşmaları

Author: Yaprak Özer

Subscribed: 1Played: 11
Share

Description

Bazı konular hakkında uzmanlarla yaptığım derinlemesine fikir buluşmaları...
293 Episodes
Reverse
Mastercard (MC), 210 ülkede operasyon yürüten, kendisini ödeme sistemi şirketi değil, bir teknoloji şirketi olarak tanımlayan küresel bir platform. MC dünyasında başarısıyla gurur duyacağımız bir isim var; Doğu Avrupa Başkanı Yasemin Bedir. HSBC, Garanti ve Yapı Kredi’yi kapsayan finans deneyiminden sonra MC Türkiye operasyonuna 8 numaralı çalışan olarak adım atmış. Aradan geçen 16 yılda MC Türkiye 280 kişiye çıkmış, yakında kurulumu tamamlanacak inovasyon laboratuvarıyla 400 kişi olacak.Bedir’in kontrol ettiği coğrafyada 12 ülke var. Ukrayna’dan Orta Asya ülkelerine uzanıyor. Homojen olmadığından 3 gruba ayrılmış. Avrupa’ya yakınlıklarıyla ve görece gelişmiş sistemleriyle Ukrayna ve Moldova, 8 ülkeden oluşan Orta Asya grubu ve Azerbaycan ile Türkiye var. Türkiye sistem içindeki en gelişmiş alt yapıya ve bankacılık platformuna sahip ülke. Küçük not; önceki pozisyonu Kuzey Amerika Başkan Yardımcısı… Yasemin Bedir çok hızlı, nokta atışlı, hedef odaklı konuşuyor, bayılacaksınız. "Revenge" söyleşi örneğine hoş geldiniz. Gelecek falına buyurun...
İletişim uzmanı Zeynep Tınaz Redmont'la "farkındalık" üzerine konuştuk. Konumuz TikTok. Ortada büyük bir tiyatro var! Aslında olan biten siyasi bir pazarlık. Teknoloji şirketleri üzerinden yürüyen, medyada geçiyormuş gibi duran bir oyun. Oyuncular bir avuç lider, kurbanlar çocuk, genç, erkek kadın milyonlar... Ne olup bittiğini anladığımız anda perde kapanacak, oyunda başka bir safhaya geçilmiş olacak. TikTok macerasının perde arkasından bir kesit sunuyorum.
Associated Press (AP) ajansı, yerel medya ve New York Times gibi ünlü medya kuruluşlarının oluşturduğu yüzlerce üyeli 200 yaşında bir haber kooperatifi. AP’nin Türkiye, İsrail, İspanya, İtalya gibi nüfusu ve ekonomisiyle önemli ülkelerin iş süreçlerinden sorumlu başarılı Türk yöneticisi Zeynep Tınaz Redmont’u haber almanın önemi ve medyadaki küresel gelişmeleri tartıştığımız söyleşiye davet ettim.
Binaların çok, yeşilin az; çimentonun çok nefes alacak alanların yok olduğu ülkemizde gayrimenkul ve inşaat sektöründe dobra dobra konuşan az sayıdaki uzman bulmak kolay değil. Dr. Duygu Erten inşaat mühendisi. “Çalışmalarımı ülkemde sürdürmek istiyorum”, diyerek ABD’den döndüğü yıllardan beri tanırım kendisini. Dünyanın en büyük yeşil emlak STK’sı olan Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) Yönetim Kuruluna seçilen ilk Türk. Urban Land Institute (ULI) Avrupa Sürdürülebilirlik Komisyonu ile Uluslararası Tesis Yöneticileri (IFMA) Derneği Bilim Komitesi üyesi. Erten, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi “Sürdürülebilirlikte Kadın Liderlik Ödülü” (2017) sahibi.Hummalı bir kentsel dönüşüm geçirdik, bazı semtler neredeyse yeniden yapıldı… Depreme dayanıklı olmadığı kanıtlanmış ya da şüpheli binalar yenilenirken iklim sorunuyla baş etmek üzere yeniden inşa edildiklerinde, mevzuata uygun yapıldıklarını sanıyoruz, değil mi? Öncelikle kentsel dönüşüm diye yapılan binaların iklim döngüsü ve kentsel dönüşümle ilgisi yokmuş. Türkiye’de 550-600 sertifikalı bina mevcutmuş. Yapılan o kadar yeni bina Erten’in tabiriyle gömülü enerji cehennemi olmuş…
Harmonie Toros Çatışma Uzmanı ya da bence daha yerinde anlam ifade eden şekliyle Çatışma Çözücü. Yaptığı işin İngilizce karşılığı “Conflict Resolution” olan doğrudan çeviri tam da anlatıyor, 2023’de yaptığım ilk söyleşi olması yaşadığımız günlerin anlam ve önemini yansıtıyor. Harmonie Toros’la derin ve özel konuda ortalama 45 dakika konuşmak şimdilik yalnızca üzerindeki örtüyü aralamaya yetiyor. Görüşlerini daha geniş kitlelere aktaracağı İndeks Konuşmacı Ajansı’nda dinlemek dünyaya adapte olmamıza yardımcı olacak kuşkusuz.
Bir yılın daha sonuna geldik. “İyi ki sona eriyor, aman geçsin” mi demeli, “keşke bitmeseydi…” diyecek olan var mı? Sanırım ikinciyi dillendirenler petrol zengini üç beş ülkeyle sınırlı ama hayatın olağan akışındaki bizler “Durdurun Dünya’yı İneceğim Ben” deyip durduk…Finans kariyerini tarih eğitimiyle harmanlayarak ortaya uluslararası boyuta taşıdığı enteresan bir meslek çıkaran Astrolog Hakan Kırkoğlu’na geçmişi bıraksak geleceğe baksak neler söylersiniz diye sordum. Aslında biz bunu her yıl sonu gerçekleştiriyoruz. Son buluşmamıza sizi de davet etmek istiyorum.
Bu söyleşiyi genç bir iş insanı, kadın girişimci, erkek egemen olarak fişlenen sektörlerde faaliyet gösteren bir işverenle gerçekleştirdim. Yaptıkları ve tahminen yapacakları, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dedirtiyor. Filiz Akkaş. MAPSİS Metal Havacılık ve Savunma Sanayi A.Ş. Kurucu Ortağı. Locheed Martin, Skorsky’le çalıştığından… “aaa kadın bomba yapıyor” diye söze başlayıp, füze kanadı parçası gibi özellikli parçalar imal ettiğini görünce şaşkınlıklarını saklayamıyorlarmış. Akkaş, milli görev bilinciyle ülke güvenliğine katkı sağladığı için gururlu. Yerleşik kalıplarla ilgili olarak da “Zekayı cinsiyetle yarıştırmak yanlış” demekle yetiniyor.Akkaş 2011 yılında KOSGEB desteğiyle kurmuş firmasını. Ağırlıklı havacılık ve savunma sanayi sektöründe, üretim alanları enerji ve demiryollarına yayılıyor.
Endüstriyel tasarımcı Mete Mordağ meslek hayatı ulusal ve uluslararası başarılarla dolu bir tasarımcı. Mordağ Design kurucusu. Evlerimiz, hayatı kolaylaştıran tasarımlarıyla dolu. Farklı disiplinlerde yarattığı tasarımlarla da ticaret hayatının içinde. WeWalk gibi evrensel dokunuşları unutmamak gerek, bu örnek çalışma, bütün dünyadaki görme engellilerin hayatla bağ kurdukları dijital donanımlı özel tasarım baston. Artık 39 ülkeden 300 sporcunun katıldığı Dünya Kupası, Serbest Dalış Paletsiz Dalış kategorisinde 67 metrede Türkiye rekorunun sahibi. Alanındaki yetkinliğini bu kez endüstriyel ürünler yerine kendi hayatını yeniden tasarlamakta kullanmış. Tatillerinin hobisi dalış sporu tasarımın yanına kurulan yeni yaşamı. İfade ettiği dalış şekli tüpsüz paletsiz bir ipin yanından aşağıdaki hedefe gitmek. Mordağ’ın hedefi Boğaziçi Köprüsü’nün yüksekliğinden fazla...
Çocuğunuz var mı, yoksa da çevrenizde çocuk var mı? Keşke olsa, umarım vardır… Anlatacaklarım için çocuk sahibi olmaya gerek yok. Hepimizin bir zamanlar çocuk olduğunu anımsamaya ihtiyacı var. Onlar bizim en önemli servetimiz. İnsan servetini korur değil mi… Pek öyle görünmüyor ama… Servetten anladığımız başta betonlu betonlu zenginlik olmak üzere göstermeye bayıldığımız diğer lüksler herhalde. Doğrudan gireyim, 6-15 yaş çocuklarda internet kullanımı yüzde 82.7 civarında. Bunların yüzde 90’ı her gün internette, yüzde 8.5’u haftada bir giriyor. Tahmin ediyorum gelir seviyesine bağlı, imkan bulsalar onlar da her gün girecek. Neşen Yücel, Find My Kids Türkiye Ülke Müdürü. Yücel, profesyonel geçmişe sahip. Ruhu, bankacılıkta en fazla griye dönebilen siyah beyaz şeritlerden dışarı fışkırmış gibi göründü bana. Diğer ilginç faaliyetin yanında, konumuz olan 6-17 yaş çocuk ve gençleri konu alan bir sosyal girişimi yönetiyor: Find My Kids. Find My Kids bir araştırma notu yayınladı, şu bilgiler dikkatimi çekti; “Türkiye’de çocuklar günde 6 saat sosyal medya kullanıyorlar”.
Birbirinin peşi sıra okuduğum Universum'un ile Youthall’ın gençlik araştırmalarından bazı verileri kanıksamayalım diye sizlerle paylaşacağım. Youthall Gençlik iş-staj platformu, kurucusu Emre Aykan’a ulaştım. Yaptığı araştırmaya göre gençler haftada 4 gün çalışmak, mesainin 6 saate çekilmesini istiyor. Universum’a göre Türkiye'deki öğrencilerin %81'i yurt dışı kariyer fırsatlarıyla ilgilendiğini aktarıyor. Yüzde 40 mezun olduğunda bir ihtimal Türkiye’de iş bulabileceğini düşünüyor.Bu arada OECD’ye göre Türkiye’de 15-29 yaş arasındaki gençlik ne eğitimde ne istihdamda diyeceğiz neredeyse. Bu performansıyla OECD ülkeleri arasında en düşük dördüncü.Özetle Türk gençlerinin halleri hal değil. Diyeceksiniz toplumun diğer kesimleriyle aynı, ne bekliyorsun... Ben radarımı Youthall’dan Emre Aykan’a çevireyim, şöyle diyor: “Şirketlere “6 saat çalışmaya yeşil ışık yakar mısınız” diye sorduk… “Evet” dediler. Ama 4 günlük çalışmaya ne diyorsunuz dediğimizde, oran yüzde 25’te kaldı. Yüzde 1’i hiçbir şekilde bunu desteklemedi. Araştırmayla ilgili detayları içeren söyleşimizi youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.
Maide Mutfak… bulut mutfak diye tanımlanabilir ama onun da ötesi bir oluşum. Maide, özünde sosyal sorumluluk izleri taşıyan ticari bir gıda girişimi. Maide isim olarak zengin bir sofrayı ifade ediyor. “Maide mutfak” isimde yatan anlam gibi platformda yer alan girişimcilerin yarattığı zengin çeşitliliğe vurgu yapıyor. En çok hoşuma giden de bu. Maide Mutfak kurucularından Shirley Kaston’a sordum. Maide’nin diğer bulut mutfaklardan farkı 6 ayla 1 sene arasında raflarda durabilecek ambalajlı ürünler tasarlıyorlar. Ölçeklenme aşamasındaki girişimlerle iş birliği yapıyorlar. Mutfakta tasarladıkları ürünlerin çoğu ya vegan ya glütensiz ya şekersiz… Örneğin şekersiz ürünler hurma suyuyla, elma konsantresiyle tatlandırılıyor. Farklı besin gruplarına hitap eden ketojenik beslenmeye, paleo diyetine uygun ürünlerden söz ediyoruz… Küçük ve orta ölçekli üretim yapabildikleri için özel ihtiyaçlara dokunabiliyorlar. Bir örnek vermek gerekirse nadir hastalık grubuna uzanabilen ya da uzanabilecek bir mutfak burası.
izce? “Kırk yıllık kelle paça, kelle paçadır” dediğinizi duyuyorum! Gecenin geç saatinde güzel gider, kemiklerimiz kırıldığında da anneannelerimizin doğal ilacıdır. Hızla yaşlanan Türkiye’de kimse fark etmese de kelle paça dükkanlarına rağbet olduğunu kendi deneyimlerinden rahatlıkla söyleyebilirim. Eve sipariş edilen kelle paçalar yaşlıların mucize ilacı!Bu söyleşiyi okuyunca, her zaman her koşulda, her alanda yaratıcı olunabileceğine hükmedeceğinizden eminim. Çünkü o kırk yıllık kelle paçadan büyüklere çips, çocuklara atıştırmalık, yemeklere kullanılmak üzere yağı alınmış kemik suyu ve bitmedi son yılların lezzetli ve popüler katkı yiyeceği granola üretildiğini söyleyeceğim. Zencefillisini, kuru eriklisini, acılısını söylemiyorum bile… Yurt dışı pazarlarında boy göstermeye başladı belli ki, yeri yerinden sallayacak gurur duyacağımız bir girişim olacak. “Aman Allahım kokusu beter, yemesi beter, boğazımdan geçmiyor…” denilen kelle paçanın ya da sevenin çok sevdiği kelle paçanın, eğlenceli hikayesini daha önce de konu almıştım. Dr. Aslı Zuluğ, Pacha Cips’in kurucusu, Özyeğin Üniversitesi’nde Gastronomi Bölümü’nü kurmuş halen yönetmekte olan bir akademisyen. Protein ve kolajen deposu cipsin mucidi. Profesyonel hayattan akademiye ve girişimciliğe geçip başarılı olmuş. Yeniden konu almamın nedeni ise ikinci tur yatırım almayı başarmış olması.
Keşfetmekte geç kaldığım bir konuyla sizleri tanıştırmak üzere yazıyorum: Muz kabuğundan enerji üretme fikri ve detayları. Konumuzun esasında geri dönüşüm ekonomisi, yenilenebilir enerji ve enerji demokrasisi… Muz, bir problemin nasıl çözüme kavuşabileceğiyle alakalı gerçek olduğu kadar sembolik bir yaklaşım. Kardelen Afrodit Adsal ödüllü bir girişimci. Bahçeşehir Üniversitesi’nden enerji sistemleri mühendisi olarak mezun oluyor, iki ayrı tamamlayıcı master yapıyor. Biri Danimarka’da, sürdürülebilir enerji, diğeri İstanbul Teknik Üniversitesi’nde çevre biyo teknolojisi üzerine. İsveç firması RVM Systems iş geliştirme müdürü. “Yeşil Yakalı Kadınlar” platformun kurucularından. Onun girişim öyküsü ve öz hikayesi.
Yıldız Rover/Uydu Takımlarının çalışmalarını tanıtmak isterim. Geliştirdikleri insansız gezegen keşif aracı (Rover), önce NASA desteğiyle ABD Utah’ta düzenlenecek olan University Rover Challenge (URC)’da ardından Polonya’da yapılacak Avrupa Uzay Ajansı destekli European Rover Challenge (ERC) yarışmasında Türkiye’yi temsil edecek. Çalışmaları 2020’de başlamış. Yedi farklı uzmanlık alanından yaklaşık 45 kişiler. Rover, minyatür bir araç. Hafif olduğu için uzaya daha kolay çıkarılabiliyor. Ekip, uzay çalışmalarını gezegenimizin günlük sosyal ihtiyaçlarına uyarlamaya çalıştığı için paha biçilmez bir proje gerçekleştiriyor. Mars’ta ya da diğer gezegenlerde tarıma olanak yaratmanın yanı sıra, arama kurtarma çalışmalarında, savunma sanayiinde, arkeolojik çalışmalarda, madencilikte, pandemi gibi özel durumlarda hasta ilişkisi kurma fonksiyonlarına sahip… Onları dinlerken, günlük hayattaki yaşça ileri modelleri gözümün önünden geçti; ne ara bu çocukları bozmayı başarıyoruz diye sordum kendi kendime. Destek olmanızı rica edeceğim bu çalışmanın detaylarını dinlerken dar bütçelerle yarışmaya katıldıklarını, vize alamadıklarını öğrenmek üzücüydü. Yılmadan yaratıcı çözüm yollarına başvurduklarını görmek ise gözümüzün arkada kalmayacağının işareti!
Bir gün size de rating değer mi? diye mi düşündünüz... Sürdürülebilirlik gibi bir konuyu anlatıyorsanız… bu “olağandışı” şartlarda değer mi gerçekten, denemesi bedava:Sorun şu ki, sürdürülebilirlik ne uzuyor ne kısalıyor! Yazıyor çiziyor raporlar üretiyorsunuz, taş gibi… kıpırdamıyor bir türlü. Taş gibi, soğuk, ağır, sıkıcı anlamında… öyle “taşşşş gibi!” manasında değil. Anladığını söyleyen konuyu iki ağaç bir karbona bağlıyor, kurnazlar vergi avantajı, ucuz krediye yükleniyor. Sokaktaki adam bunlara ne diyor? Ondaki sağ duyu kimsede yok! Çözmüş; “What’s in it for me?” kadar itibar yüklüyor! İngilizcesi sanki daha az acıtıyor, Türkçesi “bana ne fayda?” gibi bir şey. Ertan Acar iletişimci. İtibarın yönetilebilir bir kavram olduğunu düşünmüş, hayal etmiş ve bir şirket kurmuş. Hizmet yelpazesine İtibar Akademisi’ni eklemiş. Bu yıl 11.’sini yayınladıkları İtibar Endeksi haberini görünce ilgimi çekti, sizin de çekeceğini umut ediyorum. İtibar, güvenilirlik, şöhret, gönüldaşlık, fayda yaratmak… çok daha fazlasını söyleşimizde bulabilirsiniz.
Prof. Dr. Acar Baltaş, özellikle kurumsal dünyanın en yakından tanıdığı psikologlardan. Nedeni, psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu sabırla anlatması, başarıya ulaşma aşkıyla yanan tutuşan liderlerin formülü çözme gayretiyle başvurdukları kaynak olduğu için. Üretken bir akademisyen ve danışman. Fikirleri, konuşmaları, yayınları bu çalışmanın çıktıları. Stres ve beden dili gibi bugün pek sık kullandığımız kavramların anlamlarıyla tanıştıran da büyük ölçüde kendisi… Ev halkına mal olmuş görünen teknik ve akademik psikoloji terimlerinin var - yok her şeye kullanılıyor olmasından mutlu olmasa gerek. Sohbetimiz bir anlamıyla bu! Ana başlığı liderlik diyebiliriz. Hayat değişiyor. Koşullar değişiyor, ihtiyaçlar ve zorunluluklar değişiyor… liderlik ve diğer kurumsal kavramların aynı şekilde kalmaları sanırım beklenmemeli. Bu söyleşide diğer alemi de konuştuk; “metaverse”. Yaşadığımız krizlerden oluşan bir türbülans mı, bir yıkım mı, transformasyon mu?...
Şafak Özsoy, BM Risk ve Afet Ofisi Türkiye Temsilcisi. 20 yıldır sürdürülebilirlik konusuna emek veren fikir önderlerinden. 2002 yılında kurduğu Tulip Sürdürülebilirlik Merkezi, eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunuyor. Özünde yer bilimci, İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği mezunu. Konuyu anlatmaya başladığı ilk günler Türk Çevre Mevzuatı’nı anlatmak için 150 slaytlık sunum yaptığını anımsıyor, bir yapılanmanın olmadığı yıllar. O günden bugüne pek çok konuda mevzuatlarımızı geliştirdik. Dünyada da ülkemizde de baktığımızda çok ileride noktalardayız. Ama acaba uygulamalarımız mevzuatlarımızla paralel yürüyebiliyor mu? Zaten asıl mesele de bu. Sürdürülebilirliği neredeyse her hafta tartışıyorum. 18. yüzyıl kömür yüzyılı, “mobilite”yle medeniyet geliyor adeta. Ulaşım aracı olarak tren sanayi devriminin yollarını döşüyor. 19. yüzyıl, petrol!... Petrol, ulaşımın kalbini oluşturuyor. Bugünü nasıl analım? Tükettiğimiz, tükettiğimiz kadar yerine koyamadığımız yıllar olabilir mi? “Faciaya davet” çağı mı diyelim? Gerçek şu; dünya yarattığımızı kaldıramıyor, kaynağımız yok. Sürdürülebilirlik pek çok disiplini barındırıyor. Herkes sürdürülebilirlik çalışmak istiyor. Güzel tarafı var mutlaka ama dikkat edilmesi gereken konu “yeşil yıkama yağlama”…
Sürdürülebilirlik teması sor sor bitmiyor, yanıtlaya yanıtlaya tükenmiyor. Konuğum Dr. Yılmaz Argüden. Sürdürülebilirlik, yönetim, yönetişim gibi büyük başlıkları ve altında hayata kalite getiren konuları ısrarla düşünen, çalışan, işleyen bir iş insanı. Ulusal ve uluslararası projelerde aktif rol alan yönetim danışmanlığı kuruluşu ARGE Danışmanlık ile Argüden Yönetişim Akademisi Kurucu Başkanı. Argüden Akademi, araştırma, fikir ve metodoloji üreten bir merkez. Argüden, OECD, IFC, UN Global Compact aktif katılımcısı, pek çok sivil toplum hareketinin ya kurucusu ya öncüsü…. Uzun bir söyleşiden çıkan çarpıcı fikirlerden birkaçını hap gibi aktarmak isterim: •Hayat, bizim fiziki hayatımızla sonlanmıyor, tek bir oyundan ibaret değil, bir senede tükenmiyor, sürekli bir oyun. •Daha iyiyi arama güdüsü bazen insanları bencil, kısa vadeli düşünmeye yönlendiriyor.•Güvenin yüksek olduğu toplumlarda yaşam kalitesi daha hızlı ilerliyor. Güvenin olmadığı yerde maliyetler artıyor.
Aslı ve Gökberk Babacan Ova’da Aromaterapi’nin kurucusu girişimci kardeşler. Çukurova bölgesinde, Adana merkezdeler. Aromaterapi için uçucu ve sabit yağ elde etme amacıyla etik tarım usullerine sadık, bitki yetiştiriyorlar. Aslı Babacan İstanbul’da pazarlama ve marka operasyonundan sorumlu, Gökberk Babacan sahada Adana’da. Söyleşiye de farklı coğrafyalardan katıldılar. Tarladan çekim yapamadık maalesef, kim bilir belki ileride… Yıllar içinde inşaata kaymış aslen toprak sahibi ve tarım yapan bir aileden geliyorlar. Aslı Babacan, Marmara İngilizce İktisat mezunu 10 yıl bankacı olarak finans sektöründe çalışmış. Çukurova’da pek çok ailede olduğu gibi toprakla ilgili kulak dolgunluğu var mutlaka ama tarım ve çiftçilikle hiç ilgilenmemiş. Sabancı’da pazarlama yüksek lisansı daha fazla ilgisini çekmiş, şimdi Mimar Sinan’da sanat tarihi yüksek lisansı yapıyor. Kendisini toprağa sürükleyen kardeşi Gökberk olmuş. Boğaziçi Üniversitesi inşaat mühendisliği mezunu. Hayatın ne getireceği belli olmuyor anlaşılan. Pandeminin başında sağlıklı yaşam ve kişisel gelişim konuları; koku, ses, renk şifasıyla ilgili lavantaydı defneydi araştırması yaparken kader ağlarını örmüş. Öze dönüş serüvenlerini aktardılar;
Dilek Dayınlarlı - VC (Venture Capitalist) girişim fonu yöneticisi. Türkiye’den çıkmış başarılı bir girişim yatırım fonu olan ScaleX’in kurucularından. Zor problemleri çözmeyi seviyor, sporcu kimliğiyle “çıkalım maçta terleyelim” enerjisinde… Başarısını yatırım yaptığı girişimciler gibi çok çalışmaya, iyi olmak için en iyilerle bir arada olmaya, havayı iyi koklamak anlamına gelen dalgalarla sörf benzetmesine bağlıyor. Anlatması kolay, yapması sanırım öyle değil.
loading
Comments 
Download from Google Play
Download from App Store