Bilgi Felsefesi: Akımlar – Kuşkuculuk
Description
<figure class="wp-block-pullquote">
</figure>“Pireneler’in bu tarafında doğru olan, öbür tarafında yanlıştır.”
Pascal
Bilgi Felsefesi – Akımlar
- Bilgi felsefesinin temel akımları dogmatizm, kuşkuculuk, empirizm, rasyonalizm, sezgicilik, pozitivizm ve pragmatizm olarak sıralanabilir.
- Epistemolojik bağlamda dogmatizm bilginin imkânını olumlayan, kuşkuculuk ise bilginin imkânını farklı açılardan reddeden akımdır.
- Felsefede empirizm ve rasyonalizm tartışması daha çok bilginin kaynağına ve sınırlarına dair bir tartışma olarak okunabilir. Sezgicilik ise hem algının ve hem de aklın yanıltıcı olduğunu, doğru bilginin kaynağının dolaysız sezgi olduğunu savunur.
- Pozitivizm (olguculuk) olguları açıklamak için başvurulan her türden teolojik ve metafizik nedeni yadsırken olguları yine olgulara dayanarak bilebileceğimizi iddia eder.
- Pragmatizm ise bilginin doğruluğu ve geçerliliğini pratik yaşamda arayan, bilgiyi bu bağlamda temelde bir yarar, araç ya da işlev olarak alan bir epistemolojik yönelime işaret eder. (3)
Dogmatizm ve Kuşkuculuk
- Bilginin tanımı gereği “doğru” olduğunu düşündüğümüzde bizim gerçekten bir şeyleri bilip bilemeyeceğimiz sorusu da gündeme gelir. Gündelik deneyimlerimiz de biz sık sık başlıca bilgi kaynağımız olan duyularımızın yanıldığını gösterir. (2) Yanılgıyı bir çok senaryolarda ele alabiliriz.
- Mesela şu anda biz bilgisayarlarımızın ekranlarına bakarak bir şeyler okuyoruz. Yaşadıklarımızı da gerçeği gösteren bir algı olarak yorumluyoruz. Fakat pekâlâ bir saniye sonra yatakta gözlerimizi açabilir ve bunların aslında bir düş olduğunu fark edebiliriz. Şimdi bu düşü müthiş bir buluş yapan bir bilim insanının başına geldiğini düşünelim; sonuç daha vahim veya daha büyük bir hayal kırıklığı olabilir.
- Sonuç olarak biz, kimi zaman algımızın bizi aldatabildiği bilinciyle her şeyden sürekli kuşku duyabiliriz. (5)
- Yanılgılar kişisel olmak zorunda da değildir. Kimi zaman toplumsal ve kurumsal yanılgılarla karşılaşırız. Örneğin bilim tarihi, geçmişte insanların doğru kabul ettiği bir çok bilimsel görüşün artık doğru olmadığını gösteriyor. (2)
- Bu sorun -benzeri veya farklı senaryolarda- elbette bilgi felsefesinin inceleme konusudur. Bu sorunu felsefe içerisinde ele aldığımızda “nereye kadar bilebiliriz?” veya “herhangi bir şeyle ilgili gerekçelendirilmiş bir inanca sahip olabilir miyiz?” sorularını doğurur. (1)
Tanımlar
- Gündelik anlamlarıyla dogmatizm ve kuşkuculuk, bireyin kişisel yaşantısının içeriğiyle ilgilidir. Dogmatik insan, belli bir görüş ya da ideolojiye ‘körü körüne’ inanan, en ufak bir kuşku kırıntısına yer vermeksizin, somut koşulları, zaman ile mekânın özgül koşullarını göz önüne almaksızın, yani eleştirmeden ve sorgulamadan, olduğu gibi inanan kişidir. (7)
- Kuşkucu insan ise bu gündelik ve bireysel kişiliğinin kaygıları bağlamında çevresine temkinli ve güvensiz yaklaşan kişidir. (3)
- Felsefi bağlamda ise dogmatizm, genel olarak bilginin ya da daha tam bir dile getirişle doğru bilginin gerçekliğine olan inancı ifade eder. (3)
- Yunancada “gözlemek”, “incelemek” anlamına gelen “skeptesbeia” sözcüğünden türetilmiş kuşkucluk (septisizm) terimi, yerleşik felsefe dilinde, kesin bir tutum almamayı, en son bir yargıya varmamayı ilke edinmiş, bütün değerlerden, inançlardan, bilgi savlarından ilkece kuşku duymanın doğruluğunu savunan felsefe anlayışıdır. (7)
- Kuşkuculuk, bilginin imkânsız olduğunu, hiçbir şeyin bilinemeyeceğini, insan zihninin kesin hiçbir doğruya ulaşamayacağını öne sürer. (1)
Kuşkuculuğun Çeşitleri
- Bilginin iddialarına meydan okuyan kuşkuculuğun, biri (a) genel, diğeri (b) lokal ya da kısmi ve yine biri (c) bilgiyle diğeri (d) inançla ilgili olan ayrı türlerinden söz etmek mümkündür. (1)
- Radikal kuşkuculuk olarak da bilinen genel septisizm (a) bilginin hiçbir yer ya da alanda, hiçbir şekilde mümkün olmadığını öne sürer.
- Lokal kuşkuculuk (b) sözgelimi metafiziksel bilgi türünden bazı bilgi türlerinin veya başka zihinler türünden belli birtakım şeylerin bilgisinin imkânsız olduğunu öne sürer.
- Bilgi septiği (c) bilgiye ulaşmanın mümkün olmadığını savunur ve bu iddiasını bütün bilgi imkânları için geçerli genel bir iddia olarak ortaya koyar. Bazı durumlarda sadece bazı bilgi alanları için geçerli bir iddia olarak da öne sürebilir.
- İnanç septiği (d) bizim herhangi bir inanca sahip olma hakkımızın bulunmadığını, hiçbir inancın bir diğerinden daha iyi olmadığını savunur. İnanç septiği, iddiasını din veya ahlak alanıyla sınırlayabilir.
Tavır Olarak Kuşkuculuk
- Öncelikle bir tavır olarak kuşkuculuk felsefi etkinliğin özünü oluşturur. (4) Zaten felsefenin en önemli özelliklerinden biri eleştirici olmasıdır. Felsefe de Yunan dünyasında o zamana kadar mevcut olan dinsel-mitolojik dünya görüşünün bir eleştirisi olarak başlamıştı. (2)
- Felsefeye gönül vermiş ve felsefeyle uğraşan kişi olarak filozof, sıradan gündelik yaşamın acil ve pratik tavır gerektiren temposundan kopabilme, kendisine sunulan düşünce ve değer yargılarını kuşkuyla karşılayıp sorgulayabilme becerisine sahip olmalıdır.
- Bir tavır olarak kuşkuculuk gündelik ya da sıradan anlamıyla dogmatizmin, yani dile getirilen görüş ve inançlara sorgusuz sualsiz körü körüne taraf olmanın panzehiridir. Sokrates’in kendi döneminin sıradan Atinalılarının yeterince sorgulanmamış görüşlerine ve önyargılarına karşı kuşkucu ve eleştirel duruşu, felsefe tarihi bağlamında iyi bir örnek oluşturmaktadır. (3)
- Kant da bu tavrı “gerekçeleri, temelleri olmadığı sürece herhangi bir görüşü, iddiayı kabul etmeme tavrı olarak tanımlar.
- Fakat “tek bir şey biliyorsam o da hiçbir şey bilmediğimdir” diyen Sokrates de bu tavrı, bu kuşkucu tavrı sonuna kadar sürdürmez. Filozof olgu olaylara şüpheyle yaklaşarak bahse konu olgu ve olaya ilişkin şüpheleri ortadan kaldırmaya çalışır; kendisinden şüphe edilmesi mümkün olmayan kesin bilgiyi arar. (2)
Yöntem Olarak Kuşkuculuk
- Bir yöntem olarak kuşkuculuk, kuşkuyu bir amaç, bir hedef olarak değil de bir araç olarak ele alır. Felsefe tarihi bağlamında yöntem olarak kuşkuculuğun en tipik ve iyi örneği, bilindiği üzere ünlü Fransız filozofu Descartes’tır. Descartes’a göre kuşkuculuk ya da genel olarak kuşku öyle bir yöntemdir ki, kendi karşıtı olan kesin ve açık seçik bilgiye ulaşmamıza olanak verir. Kuşku kuşkulanan öznenin varlığının dolaysız sezgisine işaret eder. (3)
- Descartes’a göre böyle bir aşırı kuşkunun sonucunda yaşanan iç aydınlanma, düşünen öznenin kendi varoluşuna yönelik sezgisine dayanan kesin bilinç durumu, tüm felsefi akıl yürütmenin de asıl başlangıç noktası olmalıdır. (3)
- Bir diğer örnek de Gazali’dir. Allah’ın varlığını kabul etmeyen zındıkları (dehriler) araştırmak ve onların argümanlarına çalışan Gazali bir yandan onların eleştirilerine cevap vermek diğer yandan da acaba sadece ailesi onu Müslüman olarak yetiştirdiği için mi Müslüman olmuştur sorgulamasını yapmak ister. Fakat felsefe eğitimi almamış Gazali’nin önce felsefe (bilim) öğrenmesi gerekir ve amacı açıktır:
<figure class="wp-block-pullquote">
</figure>“Öncelikli olarak bilmem gereken husus, şu eşyanın hakikatinin ne olduğunu öğrenmemdir. O halde ilim/bilgi denen şeyin gerçekte temeli nedir, bir hakikat olarak nereye varıp dayanır?” (6)
Gazali
- Bu araştırma ve niyetinin amacı kesin bilgiye ulaşmaktır elbette:
<figure class="wp-block-pullquote">
</figure>“Bu çabaların neticesinde anladım ki kesin bilgi; bilinen, bildiğimizi sandığımız şeylerden hareketle, o şeyleri hiçbir kuşkuya yer vermeyecek derecede açık seçik olarak ortaya koymaktan ibaret olması, herhangi bir yanılgıya, bir vehme de yer bırakmaması gerekir.” (6)
Gazali
- Felsefe çalışmalarında duyularına ve aklına olan güveni sarsılan Gazali sonunda kurtuluşu bulur fakat bu bizim pek de anlamayacağımız, en azından aktarılamayacak bir kurtuluş; bir çeşit mistik bir deneyimdir:
<figure class="wp-block-pullquote">
</figure>“Bu defa bunun tedavisi için çabalamaya başladım ama bu öyle kolay olmadı. Çünkü elde bir delil olmadan o kuşkuları önlemek mümkün olmuyordu. (…) Bendeki bu hal, Rabbim benim bu hastalıktan kurtarıp, nefsim de sağlığına kavuşana ve normal halime dönene dek devam etti. (…) Bunlar ortaya bir delil koymak suretiyle, bir cümle kurmak yoluyla sağlanmış olmadı. Aksine bu sonucu, yüce Allah’ın kalbime attığı bir ışık ve nur sayesinde öğrenebildim.” (6)
gAZALİ
- Aşırı kuşkucu filozoflar ise her türden doğru bilginin olanağına karşı inançsızdırlar ve kuşku içindedirler. Kuşku hem başlangıcı ve hem de sonucu oluşturur. Bilginin imkânı ve kesinliğine dair hiçbir akıl yürütme ya da genel olarak düşünme pratiği, bu düşünürlere ikna edici görünmez.
- Nesnel ve genel geçer bilginin imkânına dair kuşkucu filozoflara örnek olarak Protagoras ve Gorgias gibi Sofistlerle, <a href="https://www.filozofunyolu.com/hel




