Capturing Snowy Wonders: Emir's Journey to Confidence
Update: 2025-12-03
Description
Fluent Fiction - Turkish: Capturing Snowy Wonders: Emir's Journey to Confidence
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-03-23-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: Karlı bir kış sabahı, Kapadokya'nın büyüleyici peribacalarının arasında, Emir, Leyla ve Cem bir okul yürüyüşüne çıkmışlardı.
En: On a snowy winter morning, among the enchanting fairy chimneys of Kapadokya, Emir, Leyla, and Cem set out on a school hike.
Tr: Soğuk hava, Emir'in yüzünü kızartıyor, nefesini ağırlaştırıyordu.
En: The cold air reddened Emir's face and made his breathing heavier.
Tr: Etraf tılsımlıydı; beyaz kar, eşsiz kaya oluşumlarının üstünü örtüyordu.
En: The surroundings were magical; the white snow covered the unique rock formations.
Tr: Emir, her zamanki gibi fotoğraf makinesini sıkı sıkı tutuyordu.
En: As usual, Emir held his camera tightly.
Tr: Leyla enerjik bir sesle, "Hadi grup fotoğrafı çekelim!" dedi, arkadaşlarını bir araya toplarken.
En: With an energetic voice, Leyla said, "Let's take a group photo!" as she gathered her friends together.
Tr: Emir, grup fotoğraflarını sevmese de, Leyla'nın organizasyon yeteneğine saygı duyardı.
En: Even though Emir didn't like group photos, he respected Leyla's organizational ability.
Tr: Kalabalığın içinde, Cem her zaman olduğu gibi Emir'i şakalarla rahatlatıyordu, "Emir, senin için burada harika kareler var.
En: Amidst the crowd, Cem, as always, eased Emir with jokes, encouraging him by saying, "Emir, there are great shots here for you.
Tr: Birini kaçırma." diyerek onu yüreklendiriyordu.
En: Don't miss one."
Tr: Ancak Emir, başka bir dünyada gibiydi.
En: However, Emir was in another world.
Tr: Gözleri her yeri tarıyor, mükemmel kareyi arıyordu.
En: His eyes scanned everywhere, searching for the perfect shot.
Tr: Fotoğraf yarışmasını kazanmak istiyordu.
En: He wanted to win the photography contest.
Tr: Eldeği sürekli karanlığın ve gizemin içindeydi ama umut doluydu.
En: His focus was constantly in the darkness and mystery, but he was full of hope.
Tr: Cem hafif bir köşe seslenip, "Bak şuradaki patikayı görüyor musun?
En: Cem shouted softly from a corner, "Do you see that path over there?
Tr: Orası seni çağırıyor." Emir’e el salladı.
En: It's calling you." and waved to Emir.
Tr: Emir tereddüt etti.
En: Emir hesitated.
Tr: Yol grubun uzaklaştığı ve kendi başına keşfe çıkması gereken bir yöne doğruydu.
En: The path led in a direction where he had to venture away from the group and explore on his own.
Tr: Cesaretini toplamaya çalıştı.
En: He tried to gather his courage.
Tr: Derin bir nefes alarak adımını dışa attığında, Leyla onun gitmesine hafifçe başını sallayarak izin verdi.
En: As he took a deep breath and stepped out, Leyla gently nodded, allowing him to go.
Tr: Çığlıklar yerine, yumuşak bir kış sobasının işitildiği bir mırıldanış duydu.
En: Instead of shouts, he heard a murmur where only the sound of a soft winter stove could be heard.
Tr: Zaman geçtikçe, güneş ufukta yavaşça alçalmaya başladı.
En: As time passed, the sun began to slowly descend on the horizon.
Tr: Gökyüzü altın ve pembe tonlarına büründü.
En: The sky turned shades of gold and pink.
Tr: Emir, perspektifin güzelliğinde kaybolmuştu.
En: Emir was lost in the beauty of perspective.
Tr: Peribacalarının arasından hafif bir rüzgar esti, karlar yavaşça uçuşmaya başladı.
En: A light breeze blew through the fairy chimneys, and the snow began to float gently.
Tr: İşte tam o an! Emir, makinesinin deklanşörüne bastı.
En: At that very moment! Emir pressed the shutter of his camera.
Tr: Doğanın bu harika emekle dolu sahnesini yakaladığını biliyordu.
En: He knew he had captured this wonderfully labored scene of nature.
Tr: Sonrasında, yarışma günü geldi.
En: Later, the day of the contest arrived.
Tr: Jüri fotoğrafları incelemekteydi.
En: The jury was reviewing the photos.
Tr: Emir'in çalışması yüksek puan aldı ve yarışmanın kazananı onun fotoğrafı oldu.
En: Emir's work received high marks, and his photo was the winner of the competition.
Tr: Arkadaşları onu tebrik ederken, Cem gülümsedi, "Gördün mü, bazen güvenmek ve risk almak işe yarar." dedi.
En: As his friends congratulated him, Cem smiled, "See, sometimes trusting and taking risks pays off."
Tr: Bu deneyim, Emir'i değiştirmişti.
En: This experience had changed Emir.
Tr: Artık daha özgüvenli biriydi.
En: He was now a more confident person.
Tr: Kendi ayakları üzerinde durmanın keyfini çıkarmayı öğrenmişti.
En: He had learned to enjoy standing on his own two feet.
Tr: Kapadokya'nın büyüsü, kış rüzgarıyla birleşmiş ve ona hayatının geri kalanına yetecek bir ders bırakmıştı.
En: The magic of Kapadokya, combined with the winter wind, had left him with a lesson that would last a lifetime.
Vocabulary Words:
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-03-23-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: Karlı bir kış sabahı, Kapadokya'nın büyüleyici peribacalarının arasında, Emir, Leyla ve Cem bir okul yürüyüşüne çıkmışlardı.
En: On a snowy winter morning, among the enchanting fairy chimneys of Kapadokya, Emir, Leyla, and Cem set out on a school hike.
Tr: Soğuk hava, Emir'in yüzünü kızartıyor, nefesini ağırlaştırıyordu.
En: The cold air reddened Emir's face and made his breathing heavier.
Tr: Etraf tılsımlıydı; beyaz kar, eşsiz kaya oluşumlarının üstünü örtüyordu.
En: The surroundings were magical; the white snow covered the unique rock formations.
Tr: Emir, her zamanki gibi fotoğraf makinesini sıkı sıkı tutuyordu.
En: As usual, Emir held his camera tightly.
Tr: Leyla enerjik bir sesle, "Hadi grup fotoğrafı çekelim!" dedi, arkadaşlarını bir araya toplarken.
En: With an energetic voice, Leyla said, "Let's take a group photo!" as she gathered her friends together.
Tr: Emir, grup fotoğraflarını sevmese de, Leyla'nın organizasyon yeteneğine saygı duyardı.
En: Even though Emir didn't like group photos, he respected Leyla's organizational ability.
Tr: Kalabalığın içinde, Cem her zaman olduğu gibi Emir'i şakalarla rahatlatıyordu, "Emir, senin için burada harika kareler var.
En: Amidst the crowd, Cem, as always, eased Emir with jokes, encouraging him by saying, "Emir, there are great shots here for you.
Tr: Birini kaçırma." diyerek onu yüreklendiriyordu.
En: Don't miss one."
Tr: Ancak Emir, başka bir dünyada gibiydi.
En: However, Emir was in another world.
Tr: Gözleri her yeri tarıyor, mükemmel kareyi arıyordu.
En: His eyes scanned everywhere, searching for the perfect shot.
Tr: Fotoğraf yarışmasını kazanmak istiyordu.
En: He wanted to win the photography contest.
Tr: Eldeği sürekli karanlığın ve gizemin içindeydi ama umut doluydu.
En: His focus was constantly in the darkness and mystery, but he was full of hope.
Tr: Cem hafif bir köşe seslenip, "Bak şuradaki patikayı görüyor musun?
En: Cem shouted softly from a corner, "Do you see that path over there?
Tr: Orası seni çağırıyor." Emir’e el salladı.
En: It's calling you." and waved to Emir.
Tr: Emir tereddüt etti.
En: Emir hesitated.
Tr: Yol grubun uzaklaştığı ve kendi başına keşfe çıkması gereken bir yöne doğruydu.
En: The path led in a direction where he had to venture away from the group and explore on his own.
Tr: Cesaretini toplamaya çalıştı.
En: He tried to gather his courage.
Tr: Derin bir nefes alarak adımını dışa attığında, Leyla onun gitmesine hafifçe başını sallayarak izin verdi.
En: As he took a deep breath and stepped out, Leyla gently nodded, allowing him to go.
Tr: Çığlıklar yerine, yumuşak bir kış sobasının işitildiği bir mırıldanış duydu.
En: Instead of shouts, he heard a murmur where only the sound of a soft winter stove could be heard.
Tr: Zaman geçtikçe, güneş ufukta yavaşça alçalmaya başladı.
En: As time passed, the sun began to slowly descend on the horizon.
Tr: Gökyüzü altın ve pembe tonlarına büründü.
En: The sky turned shades of gold and pink.
Tr: Emir, perspektifin güzelliğinde kaybolmuştu.
En: Emir was lost in the beauty of perspective.
Tr: Peribacalarının arasından hafif bir rüzgar esti, karlar yavaşça uçuşmaya başladı.
En: A light breeze blew through the fairy chimneys, and the snow began to float gently.
Tr: İşte tam o an! Emir, makinesinin deklanşörüne bastı.
En: At that very moment! Emir pressed the shutter of his camera.
Tr: Doğanın bu harika emekle dolu sahnesini yakaladığını biliyordu.
En: He knew he had captured this wonderfully labored scene of nature.
Tr: Sonrasında, yarışma günü geldi.
En: Later, the day of the contest arrived.
Tr: Jüri fotoğrafları incelemekteydi.
En: The jury was reviewing the photos.
Tr: Emir'in çalışması yüksek puan aldı ve yarışmanın kazananı onun fotoğrafı oldu.
En: Emir's work received high marks, and his photo was the winner of the competition.
Tr: Arkadaşları onu tebrik ederken, Cem gülümsedi, "Gördün mü, bazen güvenmek ve risk almak işe yarar." dedi.
En: As his friends congratulated him, Cem smiled, "See, sometimes trusting and taking risks pays off."
Tr: Bu deneyim, Emir'i değiştirmişti.
En: This experience had changed Emir.
Tr: Artık daha özgüvenli biriydi.
En: He was now a more confident person.
Tr: Kendi ayakları üzerinde durmanın keyfini çıkarmayı öğrenmişti.
En: He had learned to enjoy standing on his own two feet.
Tr: Kapadokya'nın büyüsü, kış rüzgarıyla birleşmiş ve ona hayatının geri kalanına yetecek bir ders bırakmıştı.
En: The magic of Kapadokya, combined with the winter wind, had left him with a lesson that would last a lifetime.
Vocabulary Words:
- snowy: karlı
- enchanting: büyüleyici
- chimneys: peribacaları
- hike: yürüyüş
- reddened: kızartıyor
- breathed: nefes
- formations: oluşumları
- tight: sıkı
- murmur: mırıldanış
- venture: keşif
- descend: alçalmak
- horizon: ufuk
- perspective: perspektif
- breeze: rüzgar
- shutter: deklanşör
- labored: emekle
- jury: jüri
- marks: puan
- risks: risk
- confident: özgüvenli
- contest: yarışma
- respect: saygı
- mystery: gizem
- hesitate: tereddüt
- courage: cesaret
- allow: izin
- photography: fotoğraf
- trusting: güvenmek
- emir: eldeği
- nodded: sallayarak
Comments
In Channel




