Trust and Triumph: A Night in Şişli's Snow-Covered ER
Update: 2025-12-04
Description
Fluent Fiction - Turkish: Trust and Triumph: A Night in Şişli's Snow-Covered ER
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-04-08-38-19-tr
Story Transcript:
Tr: İstanbul'un kış geceleri soğuktur, özellikle Şişli'deki büyük hastanenin pencerelerinden kar yağışı izleniyorsa.
En: İstanbul's winter nights are cold, especially if you're watching the snowfall from the windows of the large hospital in Şişli.
Tr: Acil servis odası, ışıklarla dolup taşmış, sürekli çalan monitörlerin sesiyle yankılanıyordu.
En: The emergency room was flooded with lights, echoing with the constant sound of beeping monitors.
Tr: Yağan karın ve yaklaşan fırtınanın etkisiyle, her dakika yeni bir hasta akışı oluyordu.
En: Due to the falling snow and the impending storm, there was a new influx of patients every minute.
Tr: Ali, yılların verdiği tecrübe ile bu yoğunluklara alışıktı.
En: Ali was accustomed to this intensity, thanks to his years of experience.
Tr: Fakat son zamanlarda yanındaki sağlık çalışanlarının eksikliği nedeniyle yorgun hissediyordu.
En: However, he lately felt tired due to the lack of healthcare workers around him.
Tr: "Yine mi yetişemeyeceğiz?"
En: "Are we really not going to keep up again?"
Tr: diye içinden geçirdi.
En: he thought to himself.
Tr: Ali'nin amacı her zaman hastalarını zamanında ve doğru bir şekilde tedavi etmekti.
En: Ali’s goal was always to treat his patients on time and correctly.
Tr: Yeni hemşire Leyla ise bu kargaşanın ortasında kendini biraz kaybolmuş hissediyordu.
En: The new nurse, Leyla, felt a little lost amidst this chaos.
Tr: Yeni işine başlamanın verdiği heyecan ve yoğunluk başını döndürüyordu.
En: The excitement and the intensity of starting her new job made her dizzy.
Tr: İşte o akşam, Ali aniden karar aldı: Leyla'ya daha fazla sorumluluk verecekti.
En: It was that evening, Ali suddenly decided: he would give Leyla more responsibility.
Tr: Alt kadrosunun büyümesine izin vermek zorundaydı.
En: He had to allow his team to grow.
Tr: Leyla, kendi korkularını yenip bu sorumluluğu almalıydı.
En: Leyla needed to overcome her fears and take on this responsibility.
Tr: Gece ilerlerken, acil servisin önünde sirenlerin sesi duyuldu.
En: As the night wore on, the sound of sirens was heard in front of the emergency room.
Tr: Ciddi bir trafik kazası olmuştu.
En: A serious traffic accident had occurred.
Tr: Hastalar peş peşe getiriliyordu.
En: Patients were being brought in one after another.
Tr: Bu, Ali ve Leyla için büyük bir sınavdı.
En: This was a big test for Ali and Leyla.
Tr: Leyla derin bir nefes aldı.
En: Leyla took a deep breath.
Tr: Ali, cesaret verici bir bakışla Leyla'ya baktı ve "Halletmen gereken vaka bu," dedi.
En: Ali gave Leyla an encouraging look and said, "This is the case you need to handle."
Tr: Leyla'nın kalbi gümbür gümbür atıyordu.
En: Leyla's heart was pounding.
Tr: Odanın diğer tarafında, yaralı bir hasta ona doğru sevk edilmişti.
En: Across the room, an injured patient was being directed to her.
Tr: Leyla, öncelikli müdahaleleri hızla hatırladı.
En: Leyla quickly recalled the primary interventions.
Tr: Hastanın durumu kritik görünüyordu ama Leyla kendine güvenmek zorundaydı.
En: The patient's condition appeared critical, but Leyla had to trust herself.
Tr: Çalışmaya başladıkça bileklerinin hakimiyete geldiğini hissetti.
En: As she started working, she felt her wrists come under control.
Tr: Tüm dikkatini hastaya verdi.
En: She focused all her attention on the patient.
Tr: Yanında Ali, durumu takip ediyor ve gerektiğinde müdahale ediyordu.
En: With Ali beside her, observing the situation and intervening when necessary.
Tr: İleri saatlerde, bütün ekip seferber olmuştu.
En: In the later hours, the entire team was mobilized.
Tr: İşbirliği ve yardımlaşmanın gücü, hastayı stabilize etmeyi başardı.
En: The power of cooperation and teamwork succeeded in stabilizing the patient.
Tr: Leyla, gözlerinde zafer dolu bir ışıkla Ali'ye baktı.
En: Leyla looked at Ali with a light of victory in her eyes.
Tr: "Yapabildim," dedi sessizce.
En: "I did it," she said quietly.
Tr: Ali, gülümsedi; bu taze enerjiye ihtiyacı vardı.
En: Ali smiled; he needed this fresh energy.
Tr: Ali, günü bitirirken farklı bir bakış açısı kazandı.
En: As Ali wrapped up the day, he gained a different perspective.
Tr: Yardımlaşmanın ve ekibe güvenmenin ne kadar değerli olduğunu gördü.
En: He saw how valuable it was to trust and rely on the team.
Tr: Leyla ise özgüveni arttığı için mutluydu.
En: Leyla, on the other hand, was happy due to her increased confidence.
Tr: Ali'nin rehberliğinde, güçlü bir hemşire olma yolunda ilerliyordu.
En: Under Ali's guidance, she was progressing on her path to becoming a strong nurse.
Tr: O gece, İstanbul'un karlarla kaplı sokakları kadar soğuktu ama içlerini ısıtan bir güven ve işbirliğiyle doluydu.
En: That night was as cold as the İstanbul streets covered with snow, but filled with a warming sense of trust and cooperation.
Tr: Ali ve Leyla, zor bir gecenin ardından, kazandıkları derslerle hastanenin yapısını bir daha inşa ettiler.
En: After a challenging night, Ali and Leyla rebuilt the structure of the hospital with the lessons they learned.
Tr: Bir hastane koridorunda, kışın ortasında, umutla dolan yürekler vardı.
En: In a hospital corridor, in the middle of winter, there were hearts filled with hope.
Vocabulary Words:
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-04-08-38-19-tr
Story Transcript:
Tr: İstanbul'un kış geceleri soğuktur, özellikle Şişli'deki büyük hastanenin pencerelerinden kar yağışı izleniyorsa.
En: İstanbul's winter nights are cold, especially if you're watching the snowfall from the windows of the large hospital in Şişli.
Tr: Acil servis odası, ışıklarla dolup taşmış, sürekli çalan monitörlerin sesiyle yankılanıyordu.
En: The emergency room was flooded with lights, echoing with the constant sound of beeping monitors.
Tr: Yağan karın ve yaklaşan fırtınanın etkisiyle, her dakika yeni bir hasta akışı oluyordu.
En: Due to the falling snow and the impending storm, there was a new influx of patients every minute.
Tr: Ali, yılların verdiği tecrübe ile bu yoğunluklara alışıktı.
En: Ali was accustomed to this intensity, thanks to his years of experience.
Tr: Fakat son zamanlarda yanındaki sağlık çalışanlarının eksikliği nedeniyle yorgun hissediyordu.
En: However, he lately felt tired due to the lack of healthcare workers around him.
Tr: "Yine mi yetişemeyeceğiz?"
En: "Are we really not going to keep up again?"
Tr: diye içinden geçirdi.
En: he thought to himself.
Tr: Ali'nin amacı her zaman hastalarını zamanında ve doğru bir şekilde tedavi etmekti.
En: Ali’s goal was always to treat his patients on time and correctly.
Tr: Yeni hemşire Leyla ise bu kargaşanın ortasında kendini biraz kaybolmuş hissediyordu.
En: The new nurse, Leyla, felt a little lost amidst this chaos.
Tr: Yeni işine başlamanın verdiği heyecan ve yoğunluk başını döndürüyordu.
En: The excitement and the intensity of starting her new job made her dizzy.
Tr: İşte o akşam, Ali aniden karar aldı: Leyla'ya daha fazla sorumluluk verecekti.
En: It was that evening, Ali suddenly decided: he would give Leyla more responsibility.
Tr: Alt kadrosunun büyümesine izin vermek zorundaydı.
En: He had to allow his team to grow.
Tr: Leyla, kendi korkularını yenip bu sorumluluğu almalıydı.
En: Leyla needed to overcome her fears and take on this responsibility.
Tr: Gece ilerlerken, acil servisin önünde sirenlerin sesi duyuldu.
En: As the night wore on, the sound of sirens was heard in front of the emergency room.
Tr: Ciddi bir trafik kazası olmuştu.
En: A serious traffic accident had occurred.
Tr: Hastalar peş peşe getiriliyordu.
En: Patients were being brought in one after another.
Tr: Bu, Ali ve Leyla için büyük bir sınavdı.
En: This was a big test for Ali and Leyla.
Tr: Leyla derin bir nefes aldı.
En: Leyla took a deep breath.
Tr: Ali, cesaret verici bir bakışla Leyla'ya baktı ve "Halletmen gereken vaka bu," dedi.
En: Ali gave Leyla an encouraging look and said, "This is the case you need to handle."
Tr: Leyla'nın kalbi gümbür gümbür atıyordu.
En: Leyla's heart was pounding.
Tr: Odanın diğer tarafında, yaralı bir hasta ona doğru sevk edilmişti.
En: Across the room, an injured patient was being directed to her.
Tr: Leyla, öncelikli müdahaleleri hızla hatırladı.
En: Leyla quickly recalled the primary interventions.
Tr: Hastanın durumu kritik görünüyordu ama Leyla kendine güvenmek zorundaydı.
En: The patient's condition appeared critical, but Leyla had to trust herself.
Tr: Çalışmaya başladıkça bileklerinin hakimiyete geldiğini hissetti.
En: As she started working, she felt her wrists come under control.
Tr: Tüm dikkatini hastaya verdi.
En: She focused all her attention on the patient.
Tr: Yanında Ali, durumu takip ediyor ve gerektiğinde müdahale ediyordu.
En: With Ali beside her, observing the situation and intervening when necessary.
Tr: İleri saatlerde, bütün ekip seferber olmuştu.
En: In the later hours, the entire team was mobilized.
Tr: İşbirliği ve yardımlaşmanın gücü, hastayı stabilize etmeyi başardı.
En: The power of cooperation and teamwork succeeded in stabilizing the patient.
Tr: Leyla, gözlerinde zafer dolu bir ışıkla Ali'ye baktı.
En: Leyla looked at Ali with a light of victory in her eyes.
Tr: "Yapabildim," dedi sessizce.
En: "I did it," she said quietly.
Tr: Ali, gülümsedi; bu taze enerjiye ihtiyacı vardı.
En: Ali smiled; he needed this fresh energy.
Tr: Ali, günü bitirirken farklı bir bakış açısı kazandı.
En: As Ali wrapped up the day, he gained a different perspective.
Tr: Yardımlaşmanın ve ekibe güvenmenin ne kadar değerli olduğunu gördü.
En: He saw how valuable it was to trust and rely on the team.
Tr: Leyla ise özgüveni arttığı için mutluydu.
En: Leyla, on the other hand, was happy due to her increased confidence.
Tr: Ali'nin rehberliğinde, güçlü bir hemşire olma yolunda ilerliyordu.
En: Under Ali's guidance, she was progressing on her path to becoming a strong nurse.
Tr: O gece, İstanbul'un karlarla kaplı sokakları kadar soğuktu ama içlerini ısıtan bir güven ve işbirliğiyle doluydu.
En: That night was as cold as the İstanbul streets covered with snow, but filled with a warming sense of trust and cooperation.
Tr: Ali ve Leyla, zor bir gecenin ardından, kazandıkları derslerle hastanenin yapısını bir daha inşa ettiler.
En: After a challenging night, Ali and Leyla rebuilt the structure of the hospital with the lessons they learned.
Tr: Bir hastane koridorunda, kışın ortasında, umutla dolan yürekler vardı.
En: In a hospital corridor, in the middle of winter, there were hearts filled with hope.
Vocabulary Words:
- accustomed: alışık
- intensity: yoğunluk
- flux: akış
- pending: bekleyen
- encouraging: cesaret verici
- intervene: müdahale etmek
- perspective: bakış açısı
- hospitalize: hastaneye yatırmak
- mobilize: seferber etmek
- influx: akın
- emergency: acil servis
- chaos: kargaşa
- overcome: aşmak
- critical: kritik
- stabilizing: stabilize etmek
- confidence: özgüven
- collaboration: işbirliği
- trust: güven
- observing: gözlemlemek
- uncommon: nadir
- despair: umutsuzluk
- adversity: zorluk
- reckon: hesaplamak
- anxiety: endişe
- hesitate: tereddüt etmek
- zeal: azim
- dedicate: adamak
- transcend: aşmak
- resonate: yankılanmak
- bolster: desteklemek
Comments
In Channel




