DiscoverDeğer Yaratmanın Formülü
Değer Yaratmanın Formülü

Değer Yaratmanın Formülü

Author: Mete Yurtsever

Subscribed: 130Played: 1,424
Share

Description

Bu podcast şirketlerin değer yaratmasının çalışan ve müşterilerine insan odaklı yaklaşmalarıyla mümkün olacağını, tasarım odaklı düşünme, davranış psikolojisi, inovasyon ve yaratıcılık alanında uzman yerli ve yabancı, profesyonel ve akademisyenlerin görüşleri ışığında ele alıyor. 
📧 mete@innolabz.ist
🙋🏻‍♂️ www.linkedin.com/in/meteyurtsever
🛟 https://www.patreon.com/MeteYurtsever 

213 Episodes
Reverse
Sinema Kulübümüzün dokuzuncu buluşmasında Ters Yüz, Yukarı Bak gibi filmlere imza atan Disney Pixar ekibinin 2020 yılında gösterime giren filmi “Soul”u konuştuk.Orta okul müzik öğretmeni Joe Gardner, bir jazz piyanisti olmanın hayalini kuruyor. Tam bunu başardığı gün neşe içinde New York sokaklarında yürürken, açık bir rögar kapağından içeri düşüyor. Ancak burası, yaşam ve ölüm arasında farklı bir dünyaya açılıyor.Film Pixar’ın yaptığı diğer animasyonlar gibi sanki çocuklardan çok büyükler için yapılmış, hatta yönetmen bunu söyleşilerinde ifade ediyor, filmi özellikle 40’lı yaşların başındaki kişilere ithaf ediyorlar. Çünkü daha çok onlar hayatlarının bu evresinde yaşamlarını sorguluyorlar. Hayat ve Yaşam kelimelerinin anlamı üzerinde düşünmemiştim, Damla Ömür Tantekin’in bu Pazarki paylaşımında aydınlandım. "Hayat" dediğimiz bir süreyi, "yaşam" dediğimiz ise o süreyi nasıl kullandığımızı ifade ediyormuş.Film hayatın anlamı üzerinde düşündürüyor. Hayatın bir anlamı var mı, varsa ne? Anlamını bulan kişiler nasıl yaşıyor, bulamayanlar nasıl yaşıyorlar?Biz de film üzerine sohbetimizde her zaman olduğu gibi çok ilginç konuları öne çıkardık. Hata yapmaktan korkmanın, mükemmeliyetçiliğin bizi sıkıştırdığı noktaları, çokça ihmal ettiğimiz anı yaşamanın önemini, öz şefkat eksikliğimizi ve daha nicelerini. Tabii önce filmi izlemenizi öneriyorum, spoiler’lardan kaçınmak ve aynı frekansta buluşmak için.Bu toplantıda söz alıp görüşlerine yer verebildiğim üyelerimiz sırasıyla (02:08) Elif Burcu Yılmaz, (05:24) Meral Kuzu, (07:15) Nebiye Yılmaz, (09:45) Yasemin Parlak Demir, (12:32) Pınar Musaoğlu, (14:25) Fatih Yavuz, (17:03) Elif Burcu Yılmaz, (19:37) Yasemin Parlak Demir, (24:23) Mete Yurtsever, (25:53) Belgin Elmas-Yasemin Parlak Demir, (29:24) Nebiye Yılmaz ve (30:47) Özden KarakaşSupport the show
Bu bölümde konuğum İnovasyon Çoğaltıcısı Kadir Ceran.25 yılı aşkın çalışma hayatını GE, Ford, Bosch, Stelantis, Arçelik, Tofaş gibi Fortune 100 ve 500 şirketlerinde "uygulamalı" Ar-Ge, inovasyon, teknoloji ve dijitalleşme rolleri, strateji ve iş geliştirme görevleri üstlenen, son yıllarda ise ikiz dönüşüm konusuna eğilen Kadir Ceran’la samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Kadir ile pandemi döneminde tanışmıştık ve o günlerden beri kendisini podcastimde ağırlamak istiyordum, kısmet bugüneymiş.Kadir günümüzde giderek daha fazla ağırlık kazanan teknoloji ve dijitalleşme alanında birçok proje yönetmiş, kendi patentli tasarımları olan bir uzman ama aynı zamanda akademide ders veren, şirketlere yol gösteren ve sektörü temsil eden organizasyonlarda yöneticilik yapmış biri. O nedenle bu konularda epey anlatacağı var. Doğrusu bunca deneyime rağmen kendisinin gösterdiği alçak gönüllüğü başkalarında görememekten de biraz şaşkın. Ben de onu yakalamışken konuyla ilgilenen kesimlerde var olduğuna inandığım kafa karıştıran soruları sormaya çalıştım. Ar-ge ve inovasyon arasındaki ilişkiden, patentlerin kullanımından, ar-ge merkezlerinden ve açık inovasyonun uygulamasından, kurumlarda inovasyonun nasıl hayata geçirilebileceğinden bahsettik.Bu konularla ilgileniyorsanız samimiyetimizin verdiği rahatlıkla yaptığımız bu sohbeti dinlemekten keyif alacağınıza inanıyorum.Kadir Ceran’ın Linkedin profilihttps://www.linkedin.com/in/kadirceran/Support the show
Kitap Kulübü’müzün 39uncu buluşmasında Alex Banayan’ın “Üçüncü Kapı” adlı kitabını konuştuk.Bu özel bir deneyim oldu zira biz bu kitapla Türkiye’de okuyucularıyla buluştuğu andan itibaren beraberiz diyebilirim. Lansman toplantısının organizasyonundan Sevgili Editör Mürsel Çavuş sayesinde haberdar oldum. 4 Ocak günü Minoa Pera’da yapılan lansman toplantısına 5 üyemiz ile birlikte Boyner Yayınları tarafından davet edildik. Hatta öncesinde yazar Alex Banayan ve Kaan Sekban ile kahvaltı eşliğinde güzel bir sohbet etme imkanımız oldu. Sonra ikilinin söyleşisini dinledik. Youtube’da yayınlanan bu söyleşinin linkini bölüm notlarında bulabilirsiniz.Çarşamba akşamki buluşmamıza Alex’i de davet etmiştik ama bir programıyla çakıştığı için katılamadı, fakat bir video çekip göndermiş onu da hemen girişte paylaşıyorum.Kitap klasik bir kişisel gelişim kitabı değil, bir otobiyografi gibi ama iş ve sanat alanında başarılı kişilerle yapılan söyleşilerle bir pratik rehber niteliğine bürünüyor. Biz kulüp olarak beğendik, bakış açımızı genişlettiğine inanıyoruz. Hızlı ve rahat okunan bir kitap, sizi madde madde tavsiyelere boğmuyor ama gelişim alanlarınız hakkında düşündürüyor.Bir sürpriz de Boyner Yayınları Direktörü Zeynep Erkurt Çelik’in de söyleşimize katılması oldu. Toplantının sonunda çok güzel yorumlar yaptı. Böylelikle lansmanından başlayarak yazarı ve yayıncısı ile sohbetiyle eşsiz bir deneyim yaşamış olduk.Bu bölümde görüşlerini paylaşan arkadaşlar(02:13) Alex Banayan, (03:00) Aycan Acar Şahin, (06:15) Ersin Polat, (10:34) Aslı Nur, (12:14) Elif Burcu Yılmaz, (15:38) Ayşenur Sarıkaya Masat, (20:27) Aydan İrem Sungur, (25:28) Suat Soy, (28:29) Yavuz Abut, (35:22) Ersin Polat, (38:13) Aycan Acar Şahin, (40:15) Aslı Nur, (42:50) Aydan İrem Sungur, (46:14) Suat Soy ve (47:32) Zeynep Erkurt ÇelikKaan Sekban ve Alex Banayan ile Üçüncü Kapı Felsefesi Söyleşisi (Youtube linki)https://www.youtube.com/watch?v=XryRUAINp5c&ab_channel=BoynerGrupSupport the show
Sinema Kulübümüzün sekizinci buluşmasında “Para Avcısı” ya da orijinal adıyla “Wolf of Wall Street” adlı filmi konuştuk.2013 yılında gösterime giren Martin Scorsese’in yönetmenliğini yaptığı başrolünde Leonardo Di Caprio, Jonah Hill ve Margot Robbie (Barbie filminden tanıyacağınız) yer alıyorlar. Film Jordan Belfort'un gerçek hikayesine dayanıyor, rezilcesine çılgın bir hayat yaşayan zengin bir borsacıya yükselişinden suç, yolsuzluk ve FBI tarafından tutuklanmasına uzanan hikayesi.Filmin meşhur sahnelerinden birinde Di Caprio’ya öğle yemeğinde Matthew McConaughey Wall Street’ten ve brokerların nasıl para kazandığından bahsediyor. Bu yaptığımız “Fugazi” diyor İtalyancadan Amerikan İngilizcesine geçmiş bir tabir, gerçekte var olmayan, bir hile anlamında. “Biz bir şey üretmiyoruz, müşteriye de para kazandırmıyoruz, yani kağıt üstünde kazanıyor ama eline bir şey geçmiyor, çünkü kazandığı paralarla sürekli yeni hisseler aldırıyoruz ama kendimiz komisyonlardan nakit para kazanıyoruz” diyor.Bu hile ve dolandırıcılık konusundan biz de ponzi şemalarını insanların nasıl olup da kandıklarını konuştuk filmden ziyade. Sürü psikolojisinden, insanların nasıl manipüle edildiklerinden konuştuk. Bir de nasıl olup da ülkedeki bunca dolandırıcılığa rağmen bunun gündemi sarsmadığını, kimsenin pek de üstünde durmadığını, hatta neden filmlere konu olmadığını da sorguladık.En sonda ise toplumdaki görüş ayrılıklarını nasıl karşılamamız gerektiğini tartıştık. Özden Bekir Karakaş üstad hem felsefe hem sosyoloji perspektifinden bu sohbeti yönlendirdi, biz de Seda Diril Boyraz ve Fatih Yavuz’la küçük katkılarda bulunduk. (02:14) Dolandırıcılığın psikolojisi (08:19) Sürüden ayrılan kara koyun (13:48) Bizde dolandırıcılık ve topluma yansımaları (17:51) Saygı duyma ve hoşgörü meselesi Support the show
der ya kitap kulübünün 38. buluşmasında Chris Voss’un Sen Bitti Dediğinde adlı kitabını konuştuk. Bu bölümde her zaman olduğu gibi katılımcılarımızın kitaba ilişkin görüşlerine yer veriyorum.Chris Voss uluslararası rehine davalarında çalışan eski bir FBI müzakerecisi. Kariyerindeki tecrübelerine dayanarak hayatınızın her alanında kullanabileceğiniz müzakere tekniklerini sunuyor.Kitap kulübünde beni en mutlu eden şeylerin başında üyelerin görüşlerini sakınmadan dile getirebildikleri bir güven ortamı bulmaları geliyor. Bu defa da kitabı beğenenler ve beğenmeyenler vardı. Hatta bir arkadaşımız beğenenlerin erkek, beğenmeyenlerin kadın arkadaşlarımız olduğu tespitini yaptı. Hatta kadınların iyi iletişimci oldukları için kitaba çok tezahürat yapmadıkları ama erkeklerin kitaptaki tavsiyeleri çok yararlı buldukları gibi espriler de yapıldı. Şaka bir yana kadın veya erkek beğenmeyenlerdeki rahatsızlığın iki nedeni olduğunu düşünüyorum. İlki kitaptaki teknikleri manipülatif bulmaları. Yani bir rehine arabuluculuğunda güvenlik güçlerinin korsanlarla görüşmesinde bu taktikler doğal karşılanır ama iş yerinde veya evde samimiyetsiz hatta etik dışı bulunabilir. Bir diğer konu da kültürel farklılıklar. Kitaptaki örneklerin bizim toplumumuza veya kültürümüze çok uygun olmadığı gibi görüşler de dile getirildi ki hak vermemek elde değil. Yine de kitapta farklı bakış açıları ve uygulanabilir tavsiyeler de bulduk. Her yönüyle pratik olmaya dönük bir kitap, bazı bilimsel araştırmalara atıfta bulunulsa da tamamen gerçek hayattan hikayeler ışığında uygulamaya dönük tavsiyeler var. İkna konularındaki kitaplarla ilgiliyseniz, okuma listesinde olmaya aday bir kitap bu. (02:29) Meltem Okyar Perdeci, (04:49) Aycan Acar Şahin, (07:14) Meltem Okyar Perdeci, (08:37) Fatih Yavuz, (10:34) Elif Ceylan, (13:43) Fatih Yavuz, (15:44) Ayşenur Sarıkaya Masat, (20:32) Hatice Ergüven Doydum, (22:18) Yavuz Abut, (26:57) Aydan İrem Sungur, (30:23) Suat Soy, (34:32) Yavuz Abut, (42:52) Aydan İrem Sungur, (44:58) Aycan Acar Şahin Support the show
Bu bölümde konuğum Sosyal Fayda Projeleri Danışmanı Dr. Aylin Löle.Aylin Hocamla BÜYEM’deki görevi sayesinde tanışıyoruz. Yakın dönemde üçüncü dönemi tamamlanan Sağlığa Yön Verecek Kadın Liderler programında ve başka birçok projede birlikte çalışma imkanımız oldu. Kendisinin toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki gazetecilik döneminden hatta çocukluğundan bu yana biriktirdiği deneyim ve bilgileri çerçevesinde kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.Konuşmamız, kurucusu olduğu Awen For Us inisiyatifinin doğuş hikayesiyle devam etti. Awen Keltçe’de uyanış anlamına geliyor. Sembolü de kadın ve erkek enerjisi arasındaki dengeyi temsil ediyor. Awen For Us da toplumsal cinsiyet eşitliği için uyanış ve hayatın her alanında, evde, dilde ve işte denge için yola çıkmış.Kadının hayatın her alanında eşit yer bulması tüm dünya için de bir mesele. O nedenle objektif bir değerlendirme için her yıl Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Global Eşitsizlik Endeksi'ne bakabiliyoruz. Ancak orada da maalesef Türkiye'nin durumu içler acısı. Ülkemizin bu alanda karşılaştığı zorlukları ve gelişim alanlarını tartıştık.Eşitlik konusu sadece bir “adil olma” meselesi veya talebi değil; toplumun veya bir organizasyonun gücünü bölmekten, tam kapasitesini kullanamamaktan bahsediyoruz. Zaten bu dengesizlik ne kadar belirginse o toplumun veya organizasyonun başarı ve refahına olumsuz yönde yansıyor, bunu endeksten veya iş hayatı üzerindeki akademik çalışmalardan görmek de çok kolay.Kadına yönelik şiddeti konuşuyoruz ama önemli bir farkındalık da bu şiddetin farklı biçimleri. Aylin Hoca, özellikle iş yerlerinde ve sosyal ortamlarda (mansplaining, manderstanding, hepeating, manterrupting, bropropriating gibi) kadınlara karşı sergilenen belirli davranış kalıplarının üstünden geçti. Evde, dilde ve iş yerinde eşitliğe odaklanmanın önemini vurgulayarak, bu alanlarda gerçekleştirilmesi gereken değişimleri ele aldı.Yakın zamanda yaşadığımız Merkez Başkanı değişikliği hakkında görüşlerini sordum, o da cam uçurum kavramından bahsetti ki, aşağıda bu konuda referans verdiği bir makalenin linkini bulabilirsiniz.Son olarak, görünmez emeğin ve toplumsal cinsiyetle ilgili yaygın yargıların üzerine giderek, bu konularda farkındalık yaratmanın ve değişim sağlamanın yollarını tartıştık.Bu konuya ilgi duyan herkes, ama özellikle de hemcinslerim ve şirketler için değerli içgörüler ve çözüm önerileri sunan bu söyleşiyi dinlemenizi ve Awen For Us’ı daha yakından takip etmenizi tavsiye ediyorum. (01:16) Eşitsizlikle ilgisinin kaynağı (03:56) Awen For Us nasıl doğdu? (06:26) Global Eşitsizlik Endeksi’nde Türkiye’nin karnesi (11:20) Kadına şiddetin farklı şekilleri (15:56) Sivil toplum kuruluşlarının rolü (18:17) Cam uçurum (22:14) Evde, dilde ve işte eşitliğe odaklanmak (25:55) Görünmez emek ve toplumsal cinsiyet hakkındaki yargılarımız (29:15) Dr.Aylin Löle’nin değer yaratma formülü Awen For Us’in Instagram hesabı: https://www.instagram.com/awen_for_usAwen For Us’ın web sitesi:https://www.awenforus.com/“Cam uçurum” konusunda bahsi geçen Menekşe Tokyay’ın makalesi:https://www.perspektif.online/cam-tavan-ile-cam-ucurum-arasi-yorgun-hayatlar/Support the show
Sinema Kulübümüzün yedinci buluşmasında “Notebook” adlı filmi konuştuk.Film Nicholas Sparks’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Sıradan bir aşk hikayesi gibi görünüyor ancak hem başroldeki oyuncuların performansı hem de hikayenin evrilişi sizi filme çekiyor.Her zaman olduğu gibi konuştuklarımız film hakkında spoiler içeriyor. Öte yandan filmi izlemeden yorumlarımızın bazıları size bir şey ifade etmeyecektir.1940’larda Güney Karolina’da iki gencin yaşadığı yaz aşkıyla başlıyor. Ancak gençler arasındaki sosyal statü farkı kızın ailesinin baskısıyla onları ayırıyor. Zamanla kızın yeni bir ilişkisi oluyor, bu kez ailesinin de onayı olduğu için ilişki evliliğe doğru ilerliyor. Kız tam eski sevgilisini unuttu zannederken bir tesadüfle tekrar onu hatırlıyor ve bir anlamda o defteri kapatmak için yüzleşmek istiyor. Ancak eski sevgilinin kendisine ulaşmak istediğini ve annesinin buna mani olduğunu öğrenerek bir ikilemde kalıyor.Filmin tamamını anlatmayayım ama beni etkileyen konu kızın iki ilişkisinin de çok dengeli unsurlar barındırması, yani dramatik gerilimin çok dengeli verilmesi. Ben izlerken kızın nasıl davranması gerektiğine karar veremedim ve bu beni filmde tuttu.Öncelikle mutluluğun ne olduğunu düşündürdü bana. İki tarafta da sizi seven ve düşünen biri var, ama yaklaşımları farklı.Film bana bir anlamda “Selvi Boylum Al Yazmalım”ı çağrıştırdı. Türkan Şoray’ın Kadir İnanır ve Ahmet Mekin arasındaki seçiminde bambaşka dinamikler vardı tabii, ama bir anlamda o da sevgi ve mantık arasında bir seçimdi. Filme konu olan Cengiz Aytmatov’un kitabında yer almayan meşhur replik de buna işaret ediyordu. "Sevgi neydi; sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti”. Bu arada Türkan Şoray’ın filmin sonunu senaryoya aykırı olarak değiştirme (izleyici mutlu son sever diye) ve Asya’yı İlyas’a (Kadir İnanır’a) döndürme ısrarı ise Rüçhan Adlı’nın devreye girmesiyle çözülmüş. Yoksa Atıf Yılmaz da ikna olmuş gibiymiş, Ali Özgentürk direnmiş, bunu onun hatıratından öğreniyoruz. Yani toplum vicdanı da bir enteresan niye kendisini aldatan bir insana dönmek mutlu son olsun. Bu noktada da “aşk her şeyi affeder mi” sorusuna ve Şebnem Ferah’a bir selam gönderelim. Bölümde dinleyeceğiniz bir arkadaşımızın görüşü de kadının toplumdaki duruşunun nasıl değişebileceğine de işaret ediyor.Filmde bizi etkileyen bir konu da Alzheimer nedeniyle Allie’nin bütün geçmişini onun tuttuğu not defterinden öğrenmemiz. O nedenle biraz unutmayı ve alışkanlıkları da konuştuk.Filmin görüntülerinin ve müziklerini de etkileyici bulduğumuzu söylemeden geçmeyelim.(03:26) Can Berk Aygan (05:18) Mete Yurtsever (06:42) Ayşenur Sarıkaya (08:43) Elif Burcu Yılmaz (11:15) Pınar Musaoğlu (13:02) Can Berk AyganSupport the show
Şubat ayında #yazarlabuluşma serimizde konuğumuz Gözde Attila ve kitabı “Affedersiniz İçedönük” idi. Diyebilirim ki buluşmamızı rahatlıkla “İçedönükler Kongresi” olarak adlandırabilirdik. Bilmiyorum kitap severlerde bir meyil var mı içedönüklüğe.İçedönüklük şüphesiz bir sorun veya davranış bozukluğu değil. Hele dünya nüfusunun yarısının içedönük olduğu tespit edilmişken. Yine de bu onların toplum tarafından dürtülmelerine veya kendilerini “kusurlu” hissettirilmelerine engel olmuyor. Ben ise kitabı okuduktan sonra içedönüklükte bir hikmet olduğuna ikna olmuş gibiydim. Hatta ben de kendimi yokladım acaba ben bir içedönük müyüm diye. Hani insanın değilse de olası geliyor kitabı okudukça. Aslında ben ilgi çekmeyi seviyorum, yani ortaya koyduğum üretimlerimle, yaptığım bir konuşmayla ilgi çekmeyi, sahnede olmayı seviyorum. Ama kontrolüm dışında mesela doğum günümde ilginin üstümde olmasından biraz sıkılıyorum, bir an önce geçsin istiyorum. Tabii bu hep böyle değildi, otuzlarımdan sonra geldi galiba bu his. Yine de bu beni içedönük yapmaz sanırım, gün içinde kalabalıklardan uzaklaşıp kendimle kalmak gibi bir hayalim yok.Sohbetimizde gerek Gözde Hanım’ın gerekse üyelerimizin kendilerini tanıma hikayelerini ve içedönüklüğü nasıl bir yaşam kılavuzuna dönüştürdüklerini dinlemek çok keyifliydi. Bir buçuk saati bulan söyleşiyi zorlukla 45 dakika civarına çekebildim.Bu bölümün diğer bir güzelliği ise Gözde Hanım’ın ilk defa burada paylaştığı haberler oldu; ikinci kitabı, kitaptaki köprü şiirinin bestelenmesi ve kitabın sesli versiyonunun yakında Storytel’e geleceği gibi haberleri ilk defa bizimle paylaştığını ifade etti Gözde Hanım. (02:22) İsminin hikayesi, (03:30) İkinci kitabı (Aycan’ın sorusu), (04:26) İyor ve Köprü (Elif’in yorumu), (06:56) ebeveynlerin içedönük çocuğuyla iletişimi (Aydan’ın sorusu), (09:32) İçedönüklerin popülasyon içindeki oranı, (10:10) içedönük ve dışadönüklerin motivasyon kaynakları farklı mı?, (13:13) içedönüklük ne değil? (Aycan’ın sorusu), (15:10) eğitimde öğretmenlerin yaklaşımı (Belgin’in yorumu), (21:08) ambivert olma ve sosyal anksiyete konusu (Yavuz’un sorusu), (26:57) içedönük bir yöneticinin empati gücü (Aydan’ın sorusu), (29:50) İlham kaynağı var mı? (Ayşenur’un sorusu), (32:57) kişilik özellikleri görünür hale gelse (Alim’in yorumu), (36:57) içedönüklük övünülecek bir hale gelir mi, konfor alanından çıkmanın bastırılması (Yavuz’un sorusu), (41:28) Gözde Attila’nın değer yaratma formülü Gözde Attila'nın Linkedin profili:https://www.linkedin.com/in/gozdeattila/Support the show
Bu bölümde konuğum çok yönlü bir eğitmen, araştırmacı, mentör ve koç olan Dr. Shirli Ender Büyükbay.Shirli ile koçluk ve mentörlüğün bireysel gelişimdeki rollerini masaya yatırdık, bu iki kavramın birbirinden nasıl ayrıldığını ve birbirini nasıl tamamladığını konuştuk.Shirli, mentörlük sürecinden kendisinin nasıl bir pay aldığını, bu deneyimlerin ona neler kattığını anlattı. Türkiye’de ve İspanya’da dahil olduğu mentörlük programlarının birbirine benzeyen ve birbirinden ayrılan yönlerini sordum. Ayrıca başarılı bir mentörlük ilişkisini belirlediğine inandığı faktörü bizimle paylaştı.Kadınların güçlendirilmesinde mentörlüğün ne kadar önemli bir rol oynadığını ve bu sürecin toplumsal değişime nasıl katkıda bulunduğunu tartıştık.Shirli, kendini keşfetmenin yollarından bahsederken, kişisel gelişim yolculuğumuzda karşımıza çıkan engelleri aşmanın ipuçlarını verdi.Eğer siz de kişisel ve profesyonel gelişiminizde izleyeceğiniz yolların arayışındaysanız, Shirli'nin deneyimlerinden ve tavsiyelerinden mutlaka faydalanacaksınız. Shirli ile gerçekleştirdiğimiz bu samimi sohbeti kaçırmayın! (02:59) Okulda ve hayatta, sınavlar ve dersler (07:44) Koçluk ve mentörlüğün rolü (16:36) Mentörün süreçten kendi payına düşen (23:41) Paydaşı olduğu mentörlük programlarının karşılaştırması (29:03) Mentörlükte başarıyı etkileyen faktör (31:42) Kadının güçlendirilmesinde mentörlüğün rolü (35:59) Mentörlük ve koçluk nasıl farklılaşıyor (40:50) Kendini keşfetmenin yolları (42:33) Shiri’nin değer yaratma formülü Dr.Shirli Ender-Büyükbay’ın Linkedin profili:https://www.linkedin.com/in/dr-shirli-ender-buyukbay-9546b815/Support the show
In this episode, I’m delighted to have Dr. Shirli Ender Büyükbay with me. Shirli's not only a seasoned teacher, researcher, mentor, and coach, but also a fountain of knowledge and experience.We chatted quite a bit about mentoring and coaching, and how crucial they are for personal growth. Shirli gave us the lowdown on how these two approaches complement each other, providing unique support and guidance at different points in our lives.We also got into what makes a mentorship really work. Shirli shared some key insights into the essentials of a fruitful mentor-mentee relationship. And, we tackled an interesting question: should you get a bit of coaching before stepping into mentoring? Shirli's perspective on this was quite enlightening.Moreover, Shirli talked about the rewards mentors can gain from their roles, showing us that mentorship is truly a two-way street. She also gave us a glimpse into the mentoring programs she's involved in, which was pretty inspiring.Shirli shared some powerful thoughts on how mentorship can especially empower women, paving the way for personal and professional advancement, and even driving wider societal change.This episode is packed with valuable insights for anyone interested in the power of education, mentoring, and coaching. Whether you're a student, a professional, or just someone who loves learning, Shirli's stories and advice are sure to inspire and spark some deep thoughts. So, come along as we explore the many landscapes of learning and personal development with Dr. Shirli Ender Büyükbay.Support the show
Kitap Kulübü’müzde Ocak ayında 37’inci buluşmamızda Mine Kobal Ok’un “Yönetim Kurulunda Felsefe” adlı kitabını konuştuk. Mine Hanım da toplantımıza katılarak bizi çok mutlu etti.Kitap Mine Hanım’ın iki yıl önce Linkedin’de başlattığı “Yönetim Kurulunda Felsefe” başlıklı yazı dizisinde yer verdiği ilk 37 felsefecinin yaşamlarına ve düşüncelerine ilişkin özet bilgilerin derlemesinden oluşuyor.“Merakınız bol olsun” dileğiyle bitirmişti sözlerini Mine Hanım bana gönderdiği ve özel bir notla imzaladığı kitabında. Merak benim değer yaratma formülümün ilk elementi. Onun da felsefeye olan ilgisinin başlangıcı olmuş, merak.İş dünyası ile danışmanlık mesleği nedeniyle çok içli dışlı olan Mine Hanım’ın serzenişine ben de yürekten katılıyorum. Sistem büyüme üzerine kurulu. Herkes büyüme için bir aksiyon peşinde. Mine Hanım da bazen “buradan bir aksiyonla çıkmayalım, sadece sorular soralım” diyormuş, çünkü çoğu zaman meseleyi doğru tanımlayamamaktan, yüzeyde kalmaktan, derinleşememekten doğruyu bulamıyoruz. Felsefenin değişik lensleri ise bize bu imkanı sunuyor. Bu anlamda kitap bir soru bankası gibi. Ama cevap anahtarı sizde, kendinizde.Kitap Kulübümüzde her alandan, disiplinden arkadaşımız var, ama özellikle bu oturumda mühendis arkadaşlar ağırlıklarını hissettirdiler. Kitabı ne kadar beğendiklerini söyledikten sonra Mine Hanım’ı taleplere boğdular. Konu başlıkları vererek yeni kitap siparişinde bulunanlar mı istersiniz, kitap içeriği ve düzenlemesi hakkında öneriler sunanlar mı, ayrıntılı dizin isteyenler mi? Umarım Mine Hanım’ı geldiğine pişman etmemişizdir. Şunu anladım yalnız memleket felsefeye aç, aç. En azından mühendisler açlıktan kıvranıyor, onu söyleyebilirim.Kitap felsefeye giriş için kolay yutulabilir bir hap gibi, iş dünyası ile bağdaştırması ise beyaz yakalılar için bonus niteliğinde, ilgilenenlere tavsiye ederim.Bir buçuk saati geçen söyleşimizi kısaltmak için epey ter döktüm, söz alan arkadaşların yorumlarına değil sadece sorularına yer verebildim. (02:22) Felsefeyi yönetim kuruluna taşıma fikri nereden geldi (Aycan’ın sorusu) (05:42) Kitapta Orta Çağ’ı atlamasının nedeni (08:00) Mine Kobal Ok’un hikayesi (Ezgi’nin sorusu) (12:28) Filozoflar temalara ayrılsaydı nasıl olurdu? Önyargılarımızdan kurtulmak adına ne yapabiliriz (Yavuz’un sorusu) (17:50) Yönetim kurulunuza hangi üç filozofu seçerdiniz? (Esra’nın sorusu) (20:50) Sizi yazarken hayal etmekte zorlayan felsefeciler oldu mu? (Aydan’ın sorusu) (23:52) Medeniyetin ilerlediğini düşünürsek onlardan akıl amamız bir çelişki değil mi? (Özer’in sorusu) (34:21) Yöneticilere felsefeci bakış açısını nasıl öğretebiliriz? (Belgin’in sorusu) (36:16) Psikoloji felsefenin neresinde duruyor? (37:19) Bilimin felsefeyle ilişkisi (Aydan’ın sorusu) (38:58) Mine Kobal Ok’un değer yaratma formülü Support the show
Sinema Kulübümüzün altıncı buluşmasında konuştuğumuz “Otto adında bir adam” veya Türkçe tercümesi “Hayata röveşata çeken adam” olarak tercih edilen film, 2022 yapımı Marc Forster’ın yönettiği başrolünde Tom Hanks’in olduğu bir Hollywood filmi.Otto eşinin kaybıyla birlikte yaşam anlamını kaybetmiş bir insan. Hayatını sona erdirmeye karar vermişken, genç bir aile mahalleye taşınır. Girişken ve hayat dolu Marisol bir Meksika göçmeni hayatı başka bir açıdan görmesine sebep olur. Aşk, kayıplar ve yaşam hakkında sıcak bir hikaye bu. Bize empatinin, farklılıkları kucaklamanın ve yardımlaşmanın ne kadar dönüştürücü olduğunu hatırlatıyor.Aslında film 2015 tarihli bir İsveç filminin uyarlaması. Üstelik film Oscar ödüllerine yabancı film kategorisinde aday gösterilmiş.Aramızda filmin orijinal versiyonunu izleyenler de vardı, bir Avrupa ve Hollywood yapımı karşılaştırması da yaptık. Avrupa sinemasının daha derinlikli, Amerikalıların daha yüzeysel olduğunu teyit etmiş olduk bir nevi. Onun dışında filmdeki bütün öğeler Amerikan toplumuna uygun hale getirilmiş, örneğin orijinal İsveç versiyonunda komşusuyla araba tercihinde yaşadığı gerilimi Volvo ve Saab üzerinden Hollywood versiyonunda ise Ford’a karşı Chevy üzerinden verilmiş. Marisol karakteri de orijinalinde İran asıllı bir İsveçli olarak sunulmuş.Konuşmalarda epey spoiler vermiş olduk, eğer bu sizin için önemliyse önce izleyip sonra dinlemenizi öneririm. Söz alan arkadaşlarım sırasıyla: (02:48) Neslihan Oruç, (04:00) Meral Kuzu, (08:14) Duygu Akpınar, (11:55) Suat Soy, (15:18) Hicran Şaşmaz ve (16:40) Reyhan Özmen Support the show
Geçtiğimiz hafta 200üncü bölümü yayınlamıştım. Bu bölümde 100üncü bölümde başlattığım bir geleneği yerine getiriyorum. Kasım 2021’de ilk yüz bölümünde ağırladığım konukların değer yaratma formüllerini bir araya getirmiştim, iki kısım halinde. Sonra Aralık 2022’de 150inci bölümün ardından yine 50 bölümlük bir derleme yayınlamıştım. Şimdi de son 50 bölümde, 23 konuğun değer yaratma formüllerinden bir derleme sunuyorum. Bu hem benim için bir gözden geçirme, değer yaratma formülleri üzerine toplu bir değerlendirme, hem de dinleyiciler için kaçırdıkları bölümler hakkında özet bilgi edinme imkanı sunuyor. Bu sayede siz de konuklarımın yaklaşımlarını bir arada dinleyebilir ve ilginizi çeken bölümlerin tamamını dinleyebilirsiniz.  (00:52) Seda Ölmez Çakar, (01:50) Dr. Işıl Top-Martinez, (02:58) Prof. Dr. Aylin Seçkin Georges, (04:10) Itır Erhart, (05:37) Özlem Ülker, (06:32) Dr. Rümeysa Can Gündüz, (07:50) Gamze Çamurluoğlu, (08:58) Hülya Mutlu, (10:18) Emre Doğaner, (11:18) Gülden Türktan, (12:47) Tuçe Yücel, (13:46) Cenk Caner, (15:14) Mahfi Eğilmez, (16:17) Gamze Ürkmez, Esra Akalın Öcal, Mustafa Başar, (18:08) Başak Baykan, (19:17) Nigar Evgin, (20:25) Şule Yücebıyık, (21:33) Faruk Toprak, (22:23) Oya Geron, (23:19) Murat Gülsoy, (24:14) Deniz Sağdıç Support the show
Bu bölümde konuğum sanatçı Deniz Sağdıç. Kendisini ismen değilse de eserlerini; büyük tuvaller üzerinde kumaşlar, kablolar, plastik, alüminyum ambalaj atıkları gibi malzemeler ile yaptığı, uzaktan bakıldığında her an canlanacakmış gibi görünen, yağlı boya ile yapılmış izlenimi veren portrelerini tanıyorsunuzdur.Yirmi yılı bulan sanat yaşamında nasıl kendi tutkularını, değerlerini sanatına yansıttığını, aldığı reaksiyonlara göre nasıl çalışmalarına yön verdiğini, doğadan nasıl ilham aldığını anlattı.Her konuğum için araştırma yapar ve sorular belirlerim, bazen gidişata göre değiştirdiğim veya atladığım sorular olur, ama pek az söyleşide bu denli soramadığım soru kaldı. Bunda sanatın tüm hayatı kapsayan etki alanı olduğu kadar Deniz Hanım’ın sanatını icra etmesindeki özen ve yaratıcılığın bende uyandırdığı merakın da payı var. Eserleri sergilemekte, geliştirmekte gösterdiği yaratıcılığını kurmuş olduğu Sanat Evi’ni önümüzdeki on yılda multidisipliner bir sürdürülebilir sanat akademisine dönüştürme hedefini koymasında da görebiliyoruz.Birinin çöpü başkasının hazinesidir derler, o hazineyi bir kültürel zenginliğe çevirip, dünya ve Anadolu arasında nasıl bir köprü kurduğunu gelin Deniz Hanım’dan dinleyelim. (02:48) Doğanın hayatındaki yeri (06:16) Sanatının geçirdiği evrim (10:50) Sanat sanat için mi toplum için mi? (13:56) Sanatta başarının tanımı (18:15) Başarıyı beklerken (21:00) Kullandığı malzemeler (30:00) Yapay zeka hakkında düşüncesi (32:15) Kimden, neyi çaldı? (36:17) Portreleri ve tekniğini nasıl belirliyor? (43:09) Gelecek planları (48:03) Deniz Sağdıç’ın değer yaratma formülü Deniz Sağdıç’ın İnstagram sayfasıhttps://www.instagram.com/denizsagdicartSupport the show
Yılın bu zamanlarında planlar yapıyoruz. Year Compass çalışmasını üç yıldır yapıyorum, iki bölüm önce tekrar yayınlamıştım. Geçen yılı değerlendirmek, bu yıl için neyi farklı yapacağınızı ve başarmak istediklerinizi belirlemek güzel. Ancak eksik kalan kısım benim açımdan bu hedefleri önceliklendirmek ve bir plana oturtmak. Verimli çalışma konusunda “Dikkatinizi nasıl kontrol eder ve hayatınızı seçersiniz” başlığıyla 172.bölümde, “Tuçe Yücel ile İşlerin Üstesinden Gelmek” başlığıyla 175.bölümde, kitap kulübünde okuduğumuz bir çok kitapla da Çalınan dikkat, Zaman Yaratmak gibi bunlara değinmiştim.Ali Abdaal bir tıp doktoru ama doktorluğu bırakıp verimli çalışmak üzerine kafa yoran ve bunu bir işe çevirmiş fikir önderlerinin arasına katılmış. Son kitabı “Feel Good Productivity” kitabını ön sipariş vererek alan kişilere bir Yıllık Planlama Çalıştayı ve 30 günlük bir Verimlilik Meydan Okuması e-bültenine katılma imkanı vermişti. Bu bölümde bu iki çalışmada dikkatimi çeken tavsiye ve teknikleri sizlerle paylaşmak istedim.Support the show
Kitap Kulübü’müzde Aralık ayında 36’ıncı buluşmamızda Murat Gülsoy’un “Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi” adlı romanını konuştuk. Murat Bey de bizi kırmayarak toplantımıza katıldı.Burada, bunu her yazar için yapmasak da, konuğumuz olması hasebiyle biraz kendisi hakkında bilgi vereyim.Kendisi bir yazar ve akademisyen. Mühendislik ve Psikoloji eğitimi görmüş, Biomedikal Mühendisliği üzerine doktorasını yapmış. 1993-2023 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde bu alanda öğretim üyesi olarak görev yapmış. 1992-2002 yılları arasında arkadaşlarıyla Hayalet Gemi dergisini çıkardığı günlerden bu yana akademisyenliğin yanı sıra edebiyatla ve sanatla ilişkisini profesyonel düzeyde sürdürmüş.Çeşitli dillere çevrilen birçok ulusal ödüle layık görülmüş öykü ve romanları var. Okuduğumuz Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi 2023 yılında yayımlanmış. 2003 yılından beri yaratıcı yazarlık eğitimi vermekte; yaratıcı yazarlık üzerine kaleme almış olduğu Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık bu alanda önde gelen kitaplardan biri olarak değerlendiriliyor.O henüz toplantıya bağlanmadan biz kendi aramızda yaptığımız sohbette (dikkat burada bir spoiler var) Murat Bey’in çok gerçekçi bir karakter tasvir ettiğini konuşuyorduk. Malum Ressam Vasıf gerçekte yaşamamış bir kurgu karakter ancak büyük çoğunluğumuz kitabı bir biyografik bir roman sanmış. Aramızdaki bazı mühendisler bunu neden-sonuç ilişkisini iyi kurabilmesine bağladılar.Kitap da güzeldi ama sohbet bizim için bir kültür şöleni oldu adeta. Önce yazma rutinini ve alışkanlıklarını sorduk. Bir mühendis olarak edebiyat ve sanatla ilişkisinden ve teknolojinin hayatımızdaki rolünden bahsetti. Akılda kalıcı eserlerin sırrı, etkilendiği yazarlar ve kendi sesini nasıl bulduğu diğer merak ettiğimiz noktalardı. Sanatın evrenselliği/yerelliği konusu hakkında anlattıkları en çok etkilendiğim bakış açısı oldu diyebilirim. Nihayet kişisel gelişime önem veren bir kulüp olarak düşüncelerini sorduk. Kapanışta ise Türkiye’de kitap okurluğunun durumundan ve kitabı okumanın yanı sıra tartışmanın öneminden konuştuk. Bu söyleşiyi ve Murat Bey’in eserlerini hararetle tavsiye ediyorum. Büyübozumu’nu da listeme hemen dahil ettim. (3:39) yazma pratiği, (09:09) Bir mühendisin edebiyat ve sanatla ilişkisi (16:27) Teknolojinin hayatta ve sanattaki rolü (28:53) Akılda kalıcı eserlerin sırrı ne? (35:27) Etkilendiği yazarlar ve kendi sesi (43:51) Sanatın evrenselliği/yerelliği konusu (49:43) Kişisel gelişim hakkında düşünceleri (50:33) Anekdotların kitaba etkisi (53:22) Türkiye’de kitap okurluğunun durumu Yaratıcı Yazarlık eğitimleri hakkında da bilgi alabileceğiniz Murat Gülsoy’un web sitesi:https://muratgulsoy.wordpress.com/Support the show
Takvimde bir yılı daha devirdik, geçen yıl bu zaman ne gibi hayalleriniz, ne gibi öncelikleriniz vardı, hatırlıyor musunuz? Bunu kesin olarak bilmenin yolu o zaman bir kenara yazmış olmaktı. Peki nasıl geçirdiniz 2023’ü?Doğruyu söylemek gerekirse ben başlangıç ve bitişlerden hoşlanmıyorum. Ben ikisinin arasını seviyorum. Ama kurduğumuz düzende bundan kaçış yok. İnsan hayal kurabilen yani plan yapabilen bir canlı, bu tüm canlılar içinde yetenek olarak hem bir cevher hem bir lanet. Akıp giden zamanı parçalara bölerek yönetmeye çalışıyoruz. Zamanı tabii yönetemiyoruz, sadece yapmak istediklerimizi bu kısımlara yerleştirmeye gayret ediyoruz.Ben bir eylem insanı olduğum için beni heyecanlandıran her fikre doğru çekiliyorum. O yüzden istediklerim hakkında baştan farkındalık kazanmam ve net olmam, benim için daha da önem kazanıyor.Son üç yıldır yaptığım gibi yine size Year Compass adlı çalışmayı yapmaya teşvik etmek istiyorum. 2021’de 108.bölümde, 2022’de ise 153.bölümde bu çalışmadan bahsetmiştim.Arka arkaya sorularla sağından solundan kıyıdan köşeden size yılınızın öne çıkan taraflarını belirliyor ve analiz ettiriyor, ardından önümüzdeki yıl için kararlar aldırıyor.Bu çalışmayı son iki senede bireysel olarak yapıp der-ya topluluğu içinde grup halinde değerlendirmiştik. Bu yıl da doldurduğumuz formlar üzerinden birlikte geçip, bazı bölümleri netleştirmek için birbirimizden bir anlamda destek/ilham almış olacağız. Bu kararları almak güzel ama yalnız olmadığınızı bilmek, hatta bunları paylaşmak size güç veriyor.2023’ü iyi veya sancılı geçirmiş olabilirsiniz, belki kendinize ayıracak fazla zamanınız olmadı ama bunu yılda bir kez olsa bile yapın isterim. Hayatta her şey gibi bu birikim size zamanla geri dönecek. Belki ilk defasında hayatınızı uçtan uca düzeltmeyecek. Ama siz sebat ederseniz ve kendinize verdiğiniz sözleri tutmaya gayret ederseniz olmak istediğiniz kişiye yaklaşacak, kendinizle gurur duyacaksınız.Şimdi sizi iki yıl önce kaydettiğim year compass formunun anlatımıyla baş başa bırakacağım. Zira form hep aynı kalıyor.Hatta siz de 2024’e güzel bir plan sahibi ve topluluk üyesi olarak başlamak isterseniz hemen Patreon hesabımdan der-ya’ya katılın (linki hemen aşağıda), Year Compass değerlendirmesi toplantımız 8 Ocak Pazartesi akşamında.Year Compass formunu ücretsiz indirebileceğiniz site:https://yearcompass.com/tr/ Support the show
DYF Sinema Kulübü’nün beşinci buluşmasında 2015 yılı yapımı Morten Tyldum’ın yönetmenliğini yaptığı The Imitation Game Enigma adlı filmini konuştuk.Film İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların kullandığı Enigma adlı şifreleme sistemini kırmaya çalışmasını konu ediyor. Bu amaçla kurulan merkez yetersiz kalınca Alan Turing’in ekibe dahil edilmesi, onun etrafındakilerin inançsızlığına rağmen şifreyi çözmesi ve savaşın gidişatını değiştirmesi anlatılıyor.Film Hollywood’un genelde yaptığı gibi tarihi kaynakların yazdıklarından biraz daha farklı bir hikaye resmediyor. Turing’in her şeyi kendi başına çözdüğü izlenimini alıyorsunuz. Halbuki İngilizlerin kendilerinin de ifade ettiği gibi Polonyalı matematikçilerin çalışmaları üzerine Turing’in bilgisayarını geliştirdiği biliniyor. Öte yandan Turing’in gerçek hayatta daha sosyal bir insan olduğunu biyografilerden öğreniyoruz. Filmde yansıtılan takıntıları da bu biyografilerde yer almıyor. Yine filmdeki birçok karakterin daha dramatik bir hikaye oluşturulması için olduklarından farklı gösterildiğini, hatta bu işlenişin akrabaları tarafından eleştiri aldığını okuyoruz.Neticede bunlar Alan Turing’in bilgisayarın öncülerinden olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Fakat günümüzden sadece 60 yıl önce toplumun değer yargılarının onu mahkum ettiğine ve henüz 42 yaşında hayatına son verdiğine insan şaşırıyor. Kim bilir bugünkü değer yargılarımızın hangileri, ne kadarı bundan 50 yıl sonrakileri şaşırtacak diye düşünüyorsunuz.Filmin yanı sıra bu sorulara ve teknoloji ve savaşlar konuşulurken konu ister istemez bugüne, yine devrim yapan teknoloji ile bitmeyen savaşlara da değindik, insanlığın kaderinin nereye evrildiği konusunda görüşlerimizi paylaştık. Sırasıyla söz alanlar(02:17) Şeyda Hasçizmeci, (03:54) Ayşenur Sarıkaya Masat, (09:42) Suat Soy (13:00), Mete Yurtsever, (14:08) Meral Kuzu, (17:02) Cem Çağatay Karaali, (20:54) Talha Çelik, (25:06) Mete Yurtsever, (26:30) Meral KuzuSupport the show
Bu hafta konuğum Yapay Zeka Değişim Stratejisti ve Eğitmen Oya Geron.Yapay zeka hayatımıza tüm renkliliğiyle 30 Kasım 2022’de ChatGPT (Chat Generative Pre-trained Transformer) ile girmişti. Değişim stratejileri üzerine çalışan ve tükenmez meraka sahip Oya Hanım böyle bir dönüştürücü ile ilgilenmeden duramamış. Şu an bir çoğunuz kendisini sosyal medyadan ilham verici yapay zeka uygulamaları kullanımlarından tanıyorsunuz.Kendisini hayatımızı kolaylaştıran, verimliliğimizi arttıran uygulamalar hakkında deneyimlerimizi paylaştığımız Dijital Akıl Kulübü’müzde misafir ettik. Önce kendisine düstur edindiği, pek de bir arada görmeye alışmadığımız; yaratıcılık, merak ve stratejik düşünce hakkındaki görüşlerini aldık. Ardından yapay genel zeka (AGI) ve üretken yapay zeka arasındaki farkı, yapay zekanın gelişimi konusundaki güncel gelişmeleri ve geleceği hakkındaki tahminleri konuştuk.Sohbetimiz eğitim niteliğinde olmasa da ben hemen uygulamaya alacağım bilgiler edindim.Oya Hanım’ı sosyal medyadan takip etmenizi hatta eğitimlerini kaçırmamanızı tavsiye ederim.Oya Geron’un Linkedin profilihttps://www.linkedin.com/in/oyageron/ (02:26) Yaratıcılık, merak ve stratejik düşünce beraber yürürse (07:46) .yapay zeka’ya olan ilgisi (11:56) Yapay zekanın yaratıcılığa katkısı (16:41) yapay genel zeka ile üretken yapay zeka arasındaki fark (21:43) Neyin geçici, neyin kalıcı olacağını nasıl anlayabiliriz (24:58) En heyecan verici uygulamalar (28:50) Yapay zeka’nın geleceği (33:06) Oya Geron’un değer yaratma formülü Support the show
Bu bölümde konuğum pazarlama danışmanı, girişimci ve podcaster Faruk Toprak.Faruk, geçtiğimiz günlerde düzenlene “Yapay Zeka ve E-ticaret” konulu bir konferansın düzenleyicileri ve konuşmacıları arasındaydı. Bu ilgi çekici başlık hakkında konuşmadan önce dijital pazarlama alanında merak ettiğim bir kaç soru sordum.Dijital pazarlamanın dijital reklamlardan ibaret olmadığını, kimlerin bundan nasıl faydalanabileceklerini konuştuk. Benim de üyesi bulunduğum, hizmet sektöründe faaliyet gösteren danışmanlar, koçlar, eğitmenler için de tavsiyelerini sordum.E-ticaret ve özellikle e-ihracat giderek büyüyen ve önem kazanan sektörler. E-ticarette reklamların doğru ve yanlış kullanımlarından söz ettik. Faruk özellikle KOBİ’lerin e-ihracat alanında karşılaştıkları sorunları ve çözüm önerilerini sıraladı.Son olarak son dönemde ortaya çıkan ve her ölçekte firmaya destek olabilecek yapay zeka uygulamalarından örnekler verdi. Ürünlerinize dilediğiniz gibi arka plan oluşturabileceğiniz Mokker, kişiselleştirilmiş içerik üretici Surewriter, kendi ses ve görüntünüzle gerçeğe yakın çoklu videolar üretebileceğiniz BHuman, yapay zeka destekli yazışma hizmeti Tidio, bütün dijital verilerinizi besleyebileceğiniz bir kişisel asistan MEM AI, anketlerle müşterilerinizi nabzını tutan Holler, reklam içeriklerinizi ihtiyacınıza uygun yaratan AdCreative AI ve kampanya yönetmek için kullanabileceğiniz bir platform sunan Jasper.Faruk’un “Türkiye’de dijital pazarlama” podcastini takip etmenizi tavsiye ederim.(02:48) Dijital pazarlamanın kapsamı (05:02) Dijital pazarlama ne zaman ve kimler için (09:58) Hizmet üretenler nelere dikkat etmeli (11:47) e-ticaret büyümesi (16:50) KOBİ’lerin yaşadığı sorunlar (23:16) Yapay zekanın katkısı (33:55) Küçük işletmeler için örnek yapay zeka araçları (51:14) Faruk’un değer yaratma formülü Faruk Toprak’ın bloguwww.faruktoprak.comFaruk Toprak’ın e-posta adresi:faruk@joykek.comSupport the show
loading
Comments 
loading
Download from Google Play
Download from App Store