Şiir
Claim Ownership

Şiir

Author: Furkan Özdemir

Subscribed: 278Played: 2,940
Share

Description

şiir şifâdır.

YouTube: https://www.youtube.com/user/frkanozdemir
41 Episodes
Reverse
İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok. ● Ümitvâr olunuz... Şair: İbrahim Tenekeci Yorum: Furkan Özdemir Müzik: Çalıkuşu Fotoğraf: Adrian
"Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu. Eylül'dü." - Zafer Akkaş Bilmem ki nemsin... Yeri doldurulamayan bir kale inşa ediyorum sanırım içimde. Tarihte yapılan kaleler yıkılıp gitti de bu beyhûde kaleyi yıkamadım gönül kafesimde. Kapıların ardında beklerken hangi sancının miadını dinliyorum ki gözlerim böyle alev ırmağı. Hani bakamazsın o kapının ardından ve gidemezsin de. Nasıl bir dilemma... Düşünüyorum o halde varım diyorsun ya Decartes bir şeyi unutuyorsun; düşünebiliyorsan zaten varsın ancak ben düşündüğüm hâlde yokum bunu bilmiyor kimseler. Bazı şeyleri yaşayabilseydim çok farklı olacaktı. Nereye dönsem Rabbim beni biliyor bu ferahlıktır içimi ılıtan. Güz sancılarını duymuştum, güz sancılarını ölümün arifesine benzetirdim. Cânânını kaybettikten sonra doğan evladının sevincini yaşayamamış bir baba kırıklığı. Şair: Yavuz Bülent Bâkiler
kopartılmış yapraklarımdan ibaretti hüzün dedim rahmet yağar ben yürürken gece benim ardımda taşıdım kara gençliğimi dağların damarında İsmet Özel, Yaşamak Umrumdadır. ● Duman yükseliyor yalnızlık köşemden Kim, nasıl haberdar olacak ki viranemden? Söyleyeceklerim var yanmış gönlüme Ne zaman sona erecek efsanem. Çektim elimi gecenin eteğinden Seherin zülüflerinden tutmak için Suya attım kendimi sahilden Lakin habersizim denizin derinliğinden. Duvarlardaki desenler bozuldu Kimse bir renk görmedi artık burada Hayal, gözünü dikiyor gece-gündüz Kalbimdeki umut resmine. Ayak bastığımdan beri buraya Kurtuldum kervanın gürültüsünden Aslında canım içre yanıyorum bu ateşten Lakin gönül vermişim bu yanışa ben. Karanlık çekiliyor çatılardan Şehrimin yoluna gülümsüyor sabah Hâlâ duman yükseliyor yalnızlık köşemden Söyleyeceklerim var yanmış gönlüme. Şair: Sohrap Sepehri Yorum: Furkan Özdemir
ÇOCUKLUĞUMUZ Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde Annem bana gülü şöyle öğretti Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde Binmiş gelirdi Ali bir kırata Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte Biz o atın tozuna kapanır ağlardık Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman Ali olmaktan bir sedef her çocukta Babam lambanın ışığında okurdu Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık Fetihlerde bayram yapardık İslam bir sevinçti kaplardı içimizi Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi Kediler mangalın altında uyurdu Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı İnanmış adamların övüncüyle Sabırla beklerdik geceleri Şimdi hiçbirinden eser yok Gitti o geceler o cenk kitapları Dağıldı kalelerin önündeki askerler Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi Sezai KARAKOÇ
Bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi öptüm sonsuz gidişinden. Saçlarının seyriyle seni yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran akrepleridir duygunun. Karanlık ordulara güneşsiz sokulan bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek şakakların sıcağında kuytu bir büzülüp ölecek sabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında bahar şenlikleriyle. Sürdüren ellerini yangın borularında şaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından burda biter düğün. Gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağından gemilerimiz saklanır. Ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların saplandık tadına. Durduk alnında yüreğe vuruşların yollar sellere gider. Açılır parklar artık kuşlar dağılır bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağırmak hiç keseye mi kalır çizildi yalnızlar. Senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde geçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. Kürek sesleriyle koşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından sayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasından oturur iki bakış ormanından gerilip bir masaya kollar uzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcular bu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından su konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdan biz harcandık anam hem kelimesiz kapandık sevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandık sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle. Yalnızlıkla ben kaldım sevindiniz işte alın koşturun. Aha size son atım… Cahit Zarifoğlu
Burada yağmur yağıyor Aralıksız yağıyor günlerdir Ama sen yine de şemsiyeni Almadan gel ilk otobüsle Buğulanan camlara usulca Yüzünü çiziyorum ki yüzün Bir yağmur damlası olup Düşüyor yapraklarına gülün Güller de bozamıyor bu uzun Karanlık sessizliğini kentin Anılarını yitiriyor sokaklar Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları Tarih de kekemeleşiyor bazan Ki o zaman aşktır tek bilici Aşksa yürümek gibi bir şey Duyabilmek kuşların gelişini Anısı bizsek eğer bu kentin Unuttuğu türküler bizsek Acıyı rehin bırakıp bir güle Anımsatmalıyız bunları bir bir Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun Şair: Ahmet Telli Yorum: Furkan Özdemir
ben seni alamam ah holofira azığım tamtakır binitim nalsız bir belde geçerim kalacağım yok dostlarım bivefa düşmanım yalsız kolum halat değil bakracımda kum ben seni alamam ah holofira sade yoksunluktan yokluktan değil eline kir olsun elli üç lira amma ki alamam, bir uzak sevi gelmiş de çökmüştür taunlar gibi ben seni alamam ah holofira geç git hiç bakmadan eğlenme emi pusatları parlak binbaş istesin seni ulak, elçi, naib-i kral ben hoyrat söylesem el bana hoyrat gelip de ne derim şu dillerim lâl ben seni alamam ah holofira baban kafirine kılıç üşürsem hem de gece bassam, iti uykulu şöyle ya allah'la bohçanı dürsem amma ki alamam, yaradan beni ne ardıç, ne çınar: ufarak çayır koşumum gıcırdar ölmek dilerim bağrım kaynıyordur yüklerim ağır sen bir düş imişsin kuşluk çağında soluma tükürdüm: rabbım gafurdur bilesin kavuşmak yok islamlıkta kavuşan kısmısı ancak gavurdur.
benim annem yüz lisan bilir yüzü de güzel her bedende bir insan bilir sözü de güzel sözü de güzel özü de güzel benim annem yüz lisan bilir yüzü de güzel benim annem yüz mevsim açar yüzü de bahar kan ağlasa da gülücük saçar sözü de bahar sözü de bahar özü de bahar benim annem yüz mevsim açar yüzü de bahar benim annem yüz can kuşanır yüzü de melek her biri bir ömür yaşanır sözü de melek sözü de melek özü de melek benim annem yüz can kuşanır yüzü de melek
Dostumsan Yardım et senden uzaklaşayım Yok eğer sevgilimsen Yardım et senden şifa bulayım Bileydim aşk bu kadar tehlikelidir Sevmezdim Bileydim deniz derin bu kadar Açılmazdım Sonumu bileydim Hiç başlamazdım Özledim seni Öğret bana özlem duymamayı Öğret bana yüreğimin derinliklerinden Nasıl çekip koparırım köklerini sevginin Nasıl ölür? Öğret bana Gözlerimde gözyaşların Öğret bana bir kalp nasıl ölür? Ve nasıl intihar eder arzular Ermişsen Kurtar beni bu büyüden Bu inkardan Aşkın sanki reddediştir Nolur arındır beni bu inkardan Güçlüysen Çıkar beni bu ummandan Çünkü bilmiyorum ben yüzmeyi Mavi dalga gözlerinde Çekiyor beni derinliklerine Mavi.. Mavi.. Yok maviden başka renk Ne tecrübem var aşkta Ne de bir kayığım Değerliysem senin için gerçekten Tut elimden Aşığım sana baştan ayağa Ben suyun altında soluyorum Boğuluyorum, Boğuluyorum, Boğuluyorum... Şair: Nizar Kabbani Yorum: Furkan Özdemir
Numan Arıman - Vera

Numan Arıman - Vera

2020-08-2405:093

hiç söylenmemiş sözler söylemeliyim, el değmemiş, duru sözler sevdiğim için sevdiğim! şehir giysilerini kıskanır ve bu yüzden bürünür geceyi güneş gözlerinden beslenir ve saçlarını kollar görmek için. sensizken şehrim, boş meydanlarında yürüdüm kalın puntolarla iri laflar ettim öfkemi saldım iri dişli postallar üzerine. sevdiğim! Vera.. hangi çocuğu okşadın, ellerinle gülden kokular.. dilinde aşk nameleri, söylesene Vera hangi çocuğun adını andın. sahi Vera en son ne zaman görmüştük Sena’yı? hatırlasana deli kız, sana emanet etmişti o bombaları sevdiğim bak, umut kan pıhtısı rengine döndü sen Vera, Filistin’den geçerken sakın eteklerini toplama biraz kan bulaşmış halde çık karşıma ve sakın unutma o ilk çocuğumuzdur asırlardır dillerde olan Leyla’dır, Meryem’in suskunluğunda can bulan gözleri vardı Züleyha’nın henüz düşmeden kirli kelimeler diyarına bilir misin Vera bu kaçıncı çocuk? bu kaçıncı kertik yüreğe atılan? eskisi gibi değil… artık daha da sancılı sevdiğim özgürlük meydanları, budalalardan geçilmiyorsa bil ki bu şehirde çocuklar ölüyor asırlardan uzat ellerini Vera.. ellerini bulur ellerim, bir Grozni kuşatmasında, dağları görüyor musun Vera? her bir dağa bir çocuğumuzun adını koymuşlar Berat’ım, Emin’im, Murat’ım hani omuz omuza vermiştik ya bir namaz kıyamında hani beraber açmıştık orucumuzu kimi Marmara’da kimi Yıldız’da koş Vera koş ülkemin sürgün yerlerine koş ağlama deli kız ben ağlarım seni böyle görmemeli her okul kapısında türkümüzü söyleyen kızlarımız ve annelere de söyle ağlamasınlar ve sakın onlara ölüler demesinler söylesene Vera çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpece değildir? öfkemiz taş doğursun Vera taş! yüreğimizi söksün yerinden bak her tarafta sapanlı ebabiller Ebrehe’nin tankları kan kusturur şimdi Firavunu boğan Kızıldeniz’i ağlama duvarının dibinde görürüm ki asa değil Musa’nın elindeki çağın sökülmüş kalbidir bir şubat gecesi kaybettik esrarımızı Vera kendimizi odalarımızda bulduk postallı korkularımızla söylesene sevdiğim hangi rengini çaldılar gökyüzünden bak zulüm Çin Seddi’ni aştı sevdiğim içimizdeki Musalardan ne haber vardır? İbrahimler’den, Yusuflar’dan yoksa Musa’yı Kızıldeniz’de yalnız mı bıraktık? ellerimizle mi verdik İbrahim’i Nemrutlara şimdi hangi kuyudan gelmede Yusuf’un sesi? ki unutma Vera Filistin’de yeni doğan çocuklar ilkin annelerinin göğsüne sonra da yerdeki taşlara uzanırlar neredesin eyy İsmail’in boğazındaki merhamet? içimizdeki bu sızıyı kaldır ya ebabilleri gönder ya bizi de oraya aldır ve her taraftan bana yönelir seni arayan sesim Vera benim..Vera benim.. Numan ARIMAN
Ben sana hep çiçek açarız güleriz eğleniriz demiyorum, kahroluruz ama birlikte oluruz.
Bir adam bir kadın var içimde iyice anladım Bana bunu sessizce anlatıyorlardı... Şair: Cahit Zarifoğlu Yorum: Furkan Özdemir
günlerden bir özge gün müdür yaprak dökümü müdür gizemli neylerin
Tarık Tufan - Anna

Tarık Tufan - Anna

2020-08-2403:42

Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim… Aslında seni çok özledim…
❝Söze sezdirmeden sevdiğini söylemek Aşkın tarifi budur dilsizler lügatinde Ürkmesin diye kuşlar, yolunu değiştirmek❞ Said Yavuz (İtibar, 38)
Mehlikâ Sultan'a âşık yedi genç Gece şehrin kapısından çıktı: Mehlikâ Sultan'a âşık yedi genç Kara sevdalı birer âşıktı.
Takvim sorup hudut çizdirme bana Ben sana çiçeklerle geleceğim -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
O kadar güçsüzüm ki sesim bile çıkmıyor Saat üçtür belki dört uyusaydım ya keşke Uyanmaktan korkmasam yüz yıl uyurum sanki
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
loading
Comments (4)

Myssa

ses o kadar güzel ki müziğe ihtıyacı yok bence

Oct 30th
Reply

Razi8h

💙

Nov 13th
Reply

ستایش ورناصری

harikasınız👏👏iyi şanslar

Aug 24th
Reply

mehdi einali

Çok güzel!! Tehrandan seni dinliyorum!

Aug 5th
Reply