DiscoverYolumuzu AydınlatanlarHacı Bayram-ı Veli Hazretleri 2. Bolum
Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri 2. Bolum

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri 2. Bolum

Update: 2023-07-04
Share

Description

İstanbul’u, Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın fethedeceğini müjdeleyen büyük velî. İsmi. Nu’mân bin Ahmed bin Mahmûd olup, lakabı Hacı Bayram’dır. 753 (m. 1352)’de, Ankara ilinin Çubuk çayı üzerindeki Zülfadl (Sol-Fasol) köyünde doğdu. Hâmid-i Aksarâyî’den (Somuncu Baba) feyz alarak, zâhirî ve bâtınî ilimlerde üstün derecelere yükseldi. Tasavvufta Bayramî tarikatını (yolunu) kurdu. Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın hocası Akşemseddîn hazretlerini yetiştirip, kemâle getirdi. 833 (m. 1449) senesinde Ankara’da vefât etti. Türbesi, Hâcı Bayram Câmii’nin kenarında ziyârete açıktır.


Nu’mân, küçük yaşından i’tibâren ilim tahsiline başladı. Ankara’da ve Bursa’da bulunan âlimlerin derslerine katılarak; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi din ilimlerinde ve o zamanın fen ilimlerinde yetişti. Ankara’da Melike Hâtun’un yaptırdığı Kara Medrese’de müderrislik yaparak, talebe yetiştirmeğe başladı. Kısa zamanda, halk arasında sevilip sayılan bir kimse hâline geldi.


Birgün müderris Nu’mân’a, bir kimse gelerek; “İsmim Şücâ-i Karamânî’dir. Hocam Hamîdeddîn-i Velî hazretlerinin size selâmı var. Kayseriye da’vet ediyor. Bu vazîfe ile huzûrunuza gelmiş bulunuyorum” dedi. O da, Hamîdeddîn ismini duyunca; “Baş üstüne, bu da’vete icabet lâzımdır. Hemen gidelim” diyerek müderrisliği bıraktı. Şücâ-i Karamânî ile Kayseri’ye gittiler. Kayseri’de Hamîdeddîn-i Velî ile bir kurban bayramında buluştular. O zaman Hamîd-i Velî; “İki bayramı birden kutluyoruz” buyurarak, Nu’mân’a Bayram lakabını verdi. Hamîd-i Velî, Nu’mân ile başbaşa sohbetlere başlıyarak, onu kısa zamanda olgunlaştırdı. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derecelere kavuşturduktan sonra ona; “Hâcı Bayram! Zâhirî ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün. Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş evliyâyı ve derecelerini de gördün. Hangisini murâd edersen onu seç!” buyurdu. Hacı Bayram da, velîlerin yüksek hâllerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı. Hocasının teveccühleri ile zamanının en büyük velîlerinden oldu.


Hacı Bayram-ı Velî, hocası ile hacca gitti. Hac vazîfelerini yaptıktan sonra Aksaray’a geldiler. Orada hocasının 815 (m. 1412) senesinde “Halîfem, vekîlim sensin” emri üzerine, bu ağır vazîfeyi üzerine yüklendi. Aynı sene hocası vefât edince, cenâze işleriyle meşgûl olup, cenâze namazını kıldırdı. Aksaray’da vazîfesini bitirdikten sonra Ankara’ya döndü.


Ankara’da dînin emir ve yasaklarını insanlara anlatmaya, onlara doğru yolu göstermeye, yetiştirmeye başladı. Hergün pekçok kimse huzûruna gelir, hasta kalblerine şifâ bularak giderlerdi. Talebeleri gün geçtikçe çoğalmaya, akın akın gelmeye başladılar. Kısa zamanda ismi her tarafta duyuldu.


İsmi Muhammed, lakabı Akşemseddîn olan bir genç, aklî ve naklî ilimlerde yetişip, Osmancık’da müderris olmuştu. Tıb ilmi üzerinde oldukça bilgisi vardı. Talebelerin dersini verdikten sonra, diğer vakitlerinde nefsini terbiye etmek için uğraşırdı. Ayrıca bu konuda kendisini yetiştirecek bir büyük velîyi de araştırıyordu. Ankara’dan gelen ba’zı kimselerden, Hâcı Bayram-ı Velî’nin medhini duyarak medreseyi bıraktı ve Ankara’ya geldi. Hâcı Bayram-ı Velî’yi kendi ölçülerine göre yaptığı incelemelerde yeterli bulmadı. Haleb’de, ismi Zeynüddîn olan bir kimsenin evliyâlıkta yüksek dereceler sahibi olduğunu işitti. Kararını vererek Haleb’e gitti. Zeynüddîn hazretleri ile görüşmeden önce bir gece rü’yâ gördü. Rü’yâsında, boynuna bir zincir takılmış ve zorla Ankara’da Hacı Bayram-ı Velî’nin eşiğine bırakılmıştı. Zincirin ucu ise Hacı Bayram’ın elinde idi. Bu rü’yâ üzerine, Akşemseddîn yaptığı hatâyı anladı ve hemen Ankara’ya geri dönmek için yola çıktı. Ankara’ya geldiğinde Hacı Bayram-ı Velî’nin talebeleriyle tarlada ekin biçmeye gittiğini öğrendi. Tarlaya gitti. Talebeler, aralarına yeni bir kimsenin geldiğini görünce, hocalarının mübârek yüzüne baktılar. Onun, o gence hiç iltifât etmediğini, dönüp bakmadığını görünce, onlar da iltifât etmediler. Akşemseddîn, onlarla birlikte ekin biçmeye başladı. Yemek vakti geldiğinde, insanların ve orada bulunan köpeklerin yiyecekleri ayrıldı. Hacı Bayram-ı Velî, talebeleriyle yemek yemeğe başladı. Yine Akşemseddîn’e hiç iltifât etmeyip, yemeğe çağırmadı. Akşemseddîn yaptığı hatâyı bildiği için, kendi kendine; “Ey nefsim! Sen, Allahü teâlânın büyük bir velî kulunu beğenmezsen, işte böyle yüzüne bile bakmazlar. Senin lâyık olduğun yer burasıdır” diyerek, köpeklerin yanına yaklaşıp, onlarla beraber yemeğe başladı. Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, Akşemseddîn’in bu tevâzuuna dayanamayarak; “Ey köse! Kalbimize çabuk girdin, gel yanıma” buyurdu ve ona iltifât etti, kendi sofrasına oturttu. Sonra ona; “Zincirle zorla gelen misâfiri, işte böyle ağırlarlar” diyerek, onun gördüğü rü’yâyı, kerâmet göstererek anladığını bildirdi. Akşemseddîn, kabûl edildiğine çok sevindi ve hocasının gösterdiği kerâmetler ile ona bağlılığı daha da arttı. Artık hocasından hiç ayrılmadı. Sohbetlerini hiç kaçırmayarak, kalblere şifâ olan nasihatlerini zevkle dinlemeye başladı. Hacı Bayram-ı Velî’nin teveccühleri altında, kısa zamanda bütün talebe arkadaşlarının önüne geçti. Nefsini terbiye etmekte herkesten daha ileri gitti. Hattâ yedi günde bir kaşık sirke içerek yaşamaya başladı. Nitekim bu husûsta Hacı Bayram-ı Velî birgün; “Ey Köse! Bu şekilde riyâzet ve mücâhede ile, nefsin isteklerini yapmayıp istemedilerini yaparsan, nûr olursun, vefât ettikten sonra seni kabrinde bulamazlar” buyurdu. Hacı Bayram-ı Velî, Akşemseddîn’i bu şekilde çalıştırarak, evliyâlık makamlarının yüksek derecelerine çıkardı. Akşemseddîn’e icâzet (diploma) verdiğinde, ba’zıları; “Efendim! Sizden yıllarca okuyan talebelere hilâfet vermediğiniz hâlde, bu yeni gelen Akşemseddîn’i kısa zamanda hilâfet ile şereflendirdiniz?” dediler. Hacı Bayram-ı Velî de; “Bu öyle bir kösedir ki, bizden her ne görüp duydu ise hemen inandı. Gördüklerinin ve işittiklerinin hikmetini de bizzat kendisi anladı. Fakat yanımda yıllardır çalışan talebeler, gördüklerinin ve duyduklarının hikmetini anlıyamayıp bana sorarlar. Ona hilâfet vermemizin sebebi işte budur” diye cevap verdi.


Hacı Bayram-ı Velî, bu şekilde hem talebelerini yetiştiriyor, hem de belli saatlerde câmide insanlara va’z ve nasihat ediyordu. Herkes Hacı Bayram-ı Velî’nin va’zlarına koşuyor, ba’zı kerâmetlerini de görünce, ona daha çok bağlanıyorlardı. Bu şekilde Hacı Bayram’ın etrâfında pekçok kimsenin toplandığını gören ba’zı hased ediciler, Pâdişâh İkinci Murâd Hân’a; “Sultânım! Ankara’da Hacı Bayram isminde biri, bir yol tutturarak halkı başına toplamış. Aleyhinizde ba’zı sözler ederek, saltanatınıza kasd edermiş. Bir isyan çıkarmasından korkarız!” diyerek iftiralarda bulundular. Bunun üzerine sultan, durumun tetkik edilmesi için iki kimse vazîfelendirip; “O kimseyi hemen gidip getirin. Emrimize baş kaldırıp isyan ederse, zincire vurarak getirin!” emrini verdi. Vazifeli çavuşlar, ellerinde pâdişâhın fermanı olduğu hâlde, Edirne’den kalkıp son sür’atle Ankara’ya doğru yol aldılar. Ankara’ya yaklaştıklarında önlerine; Yaşlı, nûr yüzlü bir kimse ile bir genç çıktı. Selâmlaştıktan sonra ihtiyâr zât; “Evlâtlarım! Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?” diye sorunca, onlar da; “Ankara’da Hâcı Bayram isminde biri. Etrâfına adamlar toplayıp, Pâdişâhımıza başkaldırmış. Onu yakalayıp Derse’âdet’e götüreceğiz” dediler. Çavuşların bu sözünü bekliyen ihtiyâr zât; “O aradığınız Hâcı Bayram bu fakirdir” diyerek, kendisini gösterdi. Çavuşlar bir fermana baktılar, bir de Hacı Bayram-ı Velî’ye, aradıkları isyancı bu olamazdı. Veya bu nûr yüzlü, hoş sözlü zât, isyan edecek bir kimseye benzemiyordu. Hâcı Bayram-ı Velî’ye tekrar tekrar dikkatle baktıktan sonra, birbirlerine; “Gidelim. Sultânımıza gidelim. Bu zâtın ma’sûm olduğunu, söylenilenlerin yanlış olduğunu bildirelim” dediler. Fakat Hâcı Bayram; “Evlâtlar! Sizin geleceğinizi biliyorduk. Onun için yola çıkıp sizi bekledik. Pâdişâhımızın fermanı başımız üzerinedir. Haydi durmayınız, elimi zincirle bağlayınız ve bir ân önce buradan gidelim” buyurdu. Bu sözlere iyice hayret eden çavuşlar, “Sizi yanlış anlamışlar efendim. Size karşı edebsizlik etmeye haya ederiz. Hele zincire vurmak hiç yakışmaz. Madem ki emrediyorsunuz, arabaya buyurunuz gidelim” dediler. Hâcı Bayram ile yanındaki genç talebesi Akşemseddîn, çavuşlarla birlikte Edirne’ye doğru yola koyuldular. Hâcı Bayram-ı Velî, yol boyunca çavuşlarla sohbetler etti, onlara nasihatlerde bulundu. Günler sonra Çanakkale boğazından geçip, Edirne’ye geldiler. Sarayda Sultan İkinci Murâd Hân, söylentilere göre devletin selâmetine kasdeden ve tahtına göz diken bir eşkiya beklerken, karşısında: nûr yüzlü, kâmil bir velî gördü. Hayretini hiç saklamayarak, onu baş köşeye oturttu. Sohbete başladılar. Sultan Murâd, şehzâdeliğinden beri ilme pek meraklı idi ve büyük bir âlim olarak yetişmişti. Hâcı Bayram-ı Velî konuştukça, ilminin yüksekliğini, böyle kıymetli bir âlim ve evliyânın devlete baş kaldırmayacağını daha iyi anladı. Tâ Ankara’dan buraya kadar zahmet çektirip getirttiğine çok üzüldü, tanışmakla şereflendiği için de sevindi. Tasavvuftaki ba’zı müşküllerini Hâcı Bayram-ı Velî’ye sordu. Aldığı cevaplardan ziyadesiyle memnun oldu. Onun ilmine hayran kaldı. Onu apar topar yerinden getirttiği için, nasıl gönlünü alacağını bilemiyordu. Pekçok ihsânda bulunup, hediyeler verdi. Fakat Hâcı Bayram-ı Velî; “Sultânım! Bizim dünyâ malında gözümüz yoktur. Siz onları alıp, ihtiyâcı olanlara veriniz” diyerek nâzikçe red etti. Pâdişâh ısrar edince de; “Mutlaka ihsânda bulunmak istiyorsanız, talebelerimizin, devlete vereceği vergilerden muaf tutulmasını arzu ederiz” buyurdu. Pâdişâh da memnuniyetle kabûl etti. Hâcı Bayram-ı Velî’yi günlerce sarayda misâfir etti, izzet ve ikramda bulundu. Başbaşa sohbet ettiği günlerden birinde; “Allahü teâlânın izniyle, evliyânın himmet ve bereketleri ile İstanbul’u almak istiyorum. Rahmetli dedem Yıldırım Bâyezid Hân bu işe girişti. Fak

Comments 
00:00
00:00
x

0.5x

0.8x

1.0x

1.25x

1.5x

2.0x

3.0x

Sleep Timer

Off

End of Episode

5 Minutes

10 Minutes

15 Minutes

30 Minutes

45 Minutes

60 Minutes

120 Minutes

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri 2. Bolum

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri 2. Bolum

ehlisunnet