Tahiri Mutlu kimdir?
Description
Yirminci asrın tam başında, 1900 senesinde dünyaya teşrif eden Tahiri Mutlu Ağabey, Isparta Ata-beylidir. 3 Nisan 1977’de İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı Eyüp Sultan Kabristanı’ndadır. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Kahraman Tahiri” iman kurtarma davasının sarsılmaz ve yanılmaz bahadırlarındandır. Üstad’ımızın bütün vasiyetlerinde vâris ve vekil olarak adı geçen Tahiri Mutlu Ağabey, Hz. Bediüzzaman’la beraber Denizli ve Afyon Hapishanelerinde aynı çatı altında yatmıştır. Tahiri Ağabey, Risale-i Nur’un el yazısıyla çoğaltılma dönemlerinde, parmaklarını matbaa makinesi gibi çalıştırarak, yazdığı binlerce nüshayı, iman hakikatlerine susamış muhtaçların manevi imdadına göndermiştir. Vefatlarına kadar hayatı, ya “Medrese-i Nuriye”lerde veya “Medrese-i Yusufiyelerde geçmiştir. 3 Nisan 1977’de İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı Eyüp Sultan Kabristanı’ndadır. Mübarek cenazesinin kaldırılma safahatını başından sonuna kadar takip etme şansımız olmuştu. Bütün ayrıntılarıyla anlatımı gelecek… Tahiri Mutlu Ağabey çoluk çocuğuyla beraber bütün dünyevî varlığını, bağını bahçesini Kur’an hizmetleri yolunda sarf etmiştir. Risale-i Nur’da muhtelif vesilelerle bu fedakârlık şöyle teyit edilmektedir: “Bizi ve Kastamonu şakirtlerini kıyamete kadar minnettar eden ve müstesna kalemiyle Risale-i Nur’un hemen umumunu bu havaliye yetiştiren, evlât ve peder ve valideleri ve refikası ile Risale-i Nur’a hizmet eden kahraman Tahiri kardeşim!” (Kastamonu Lâhikası, 258) “Tahiri’nin Denizli hapsinde unutulmaz halisane hizmetiyle ve Nurlara sarsılmaz sadakatiyle ve yanılmaz zekâvetiyle ve çekilmez bahadırlığıyla, daire-i Nur’da ehemmiyetli makamı için bütün bu defaki mektubunu lâhikaya geçirdik. Başta Nur’un şakirtlerinden validesi Zübeyde olarak, akrabasına ve rüfekasına selâm ederim. Cenab-ı Hak onlardan ebeden razı olsun! Âmin…” (Emirdağ Lâhikası-I, 161) Bayram Yüksel Ağabey: “Bir kabahatimizden dolayı Üstad hiddetlendiği zaman, biz önce Tahiri ağabeyi gönderirdik. Üstad da: ‘Tahiri’nin hatırı için sizi affettim!’ derdi...” diye anlatırdı bizlere. İstanbul Kocamustafapaşa semtinde Tevruz Apartmanı’nda ikamet eden Tâhirî ağabeye yaptığımız ziyaretlerde kendisini daha yakından tanıma imkânımız oluyordu. Şöyle: “Tahiri Ağabey daima Kur’an hurufuyla yazılan risalelerden okurdu. Bir gün bize: ‘Üstad bana ve Hüsrev’e yeni harfi yasakladı’ demişti. İşin sırrını, Üstad’ımızın Şualar’daki bir mektubunu okuyunca anladık: “‘Kardeşlerim! Yeni hurufla yazdığınız iki mesele, cidden tesirini gösterdi. Birinci, İkinci, Üçüncü Meseleleri de yazılsa çok iyi olur. Fakat Hüsrev ve Tahiri gibi kalemleri, Kur’an’a ve Kur’an hattına mahsus ve memur olmalarından bana endişe verir. Başkalar yazsalar daha münasiptir.’ (Şualar, 304) “Bir gün Tevruz Apartmanı’nda arkasında ikindi namazı kıldık. Hiç düşünmeden imamlık yaptığı seccadeyi katlayıp bir köşeye atıverdim. Tahiri ağabey gülerek, o muhteşem gür sesiyle, ‘Keçeli! O, Üstad’ın seccadesidir, niye atıyorsun!’ diye ikazda bulunmuştu. Her hareketi, her tavrı Hz. ‘Üstad’a sadakat’ ölçüsünün işaretlerini taşıyordu. Tahiri Ağabey, Üstad’ımızın duasıyla kendi makamını bilmeyen velilerdendi...”