Hearts Reunited: A Journey Through Cappadocia's Winter Skies
Update: 2025-12-10
Description
Fluent Fiction - Turkish: Hearts Reunited: A Journey Through Cappadocia's Winter Skies
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-10-23-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: Cappadocia'da kış soğuk ama güzeldi.
En: Winter in Cappadocia was cold but beautiful.
Tr: Yeryüzündeki peribacaları, karla kaplanmış halde, sanki başka bir dünyadanmış gibi duruyordu.
En: The fairy chimneys, covered in snow, looked as if they were from another world.
Tr: Hava tertemizdi ve kışın o tatlı serinliği insanın içini kaplardı.
En: The air was pristine, and that sweet chill of winter filled one's heart.
Tr: Eylül ve Mert, bu güzel manzarada bir araya gelmişlerdi.
En: Eylül and Mert had come together in this beautiful landscape.
Tr: Onların amacı bu sessiz ve huzurlu mekanda geçmişin yüklerinden kurtulmak ve aralarındaki bağları yeniden güçlendirmekti.
En: Their goal was to shed the burdens of the past in this quiet and peaceful place and to strengthen their bonds once more.
Tr: Eylül, her zaman mantıklı ve sağlam adımlar atan biriydi.
En: Eylül was always someone who took logical and solid steps.
Tr: Ailede her şeyin düzelmesi onun sorumluluğu altında gibi hissetmişti kendini.
En: She felt as if everything in the family needed to be fixed was under her responsibility.
Tr: Mert ise daha duygusal ve yaratıcılığa meyilli.
En: Mert, on the other hand, was more emotional and inclined towards creativity.
Tr: Eylül'ün gölgesinde kalmış, ama kendi yolunu bulmak için içsel bir arayıştaydı.
En: He had remained in Eylül's shadow but was in an internal quest to find his own path.
Tr: Ebeveynlerinin ölümünden sonra pek çok şey hissizleşmişti.
En: After the death of their parents, many things had become numb.
Tr: Yeni bir yıl yaklaşıyordu ve beraberinde değişim ihtiyacı getiriyordu.
En: A new year was approaching, bringing with it a need for change.
Tr: Eylül, Mert ile yeniden bir bağ kurmanın bir yolunu bulmak istiyordu.
En: Eylül wanted to find a way to reconnect with Mert.
Tr: Belki de zaman ve mekan doğruydu: Kapadokya'nın büyülü atmosferi ve ebeveynlerinin en sevdiği yer.
En: Perhaps the time and place were right: the magical atmosphere of Cappadocia and their parents' favorite place.
Tr: Bir sabahın erken saatlerinde, Eylül, Mert'e yanına gelmesini istedi.
En: One early morning, Eylül asked Mert to come over.
Tr: “Birlikte bir sıcak hava balonuna binelim,” dedi sakince.
En: "Let's take a hot air balloon ride together," she said calmly.
Tr: “Bu, onların sevdiği yerdi, hatırlıyor musun?”
En: "This was their favorite place, do you remember?"
Tr: Mert şaşırmıştı ama aynı zamanda meraklıydı.
En: Mert was surprised but also curious.
Tr: Balon yavaşça yükselirken, ayaklarının altındaki dünya küçülmeye başlamıştı.
En: As the balloon slowly ascended, the world beneath their feet began to shrink.
Tr: Gökyüzü, turuncu ve kırmızı renklere bürünmüştü.
En: The sky was painted in shades of orange and red.
Tr: Manzara etkileyiciydi ve sessizliğin içinde konuşmak daha kolaydı.
En: The view was impressive, and it was easier to talk amidst the silence.
Tr: "Eylül," dedi Mert bir süre sonra.
En: "Eylül," Mert said after a while.
Tr: "Onları çok özledim.
En: "I miss them so much.
Tr: Sanki her şey yarım kaldı."
En: It feels like everything was left incomplete."
Tr: Eylül derin bir nefes aldı, her zaman güçlü olmak zorunda hissettiği duvarları biraz olsun indirerek.
En: Eylül took a deep breath, lowering the walls she always felt she had to keep strong.
Tr: "Ben de, Mert.
En: "I do too, Mert.
Tr: Ama burada, onların anılarını birlikte yaşatabiliriz.
En: But here, we can keep their memory alive together.
Tr: Aynı zamanda kendi yolumuzu bulmalıyız."
En: At the same time, we must find our own path."
Tr: "Sence başarabilir miyiz?" diye sordu Mert.
En: "Do you think we can succeed?" Mert asked.
Tr: "Birbirimize destek olursak, neden olmasın?" dedi Eylül, gözlerinde ufak bir gülümseme ile.
En: "If we support each other, why not?" replied Eylül, with a small smile in her eyes.
Tr: “Sen yaratıcı ve cesursun.
En: "You are creative and brave.
Tr: Bense biraz daha..." Başını örtülü dağlara çevirdi, kelimeler kafasında dolanırken.
En: And I might be a little more..." She turned her gaze to the snow-covered mountains, words spinning in her head.
Tr: "Belki, daha duygusal olmayı öğrenebilirim."
En: "Perhaps I can learn to be more emotional."
Tr: Balon, peribacalarının üzerindeyken, Eylül ve Mert aralarındaki mesafeleri azaltmışlardı.
En: While the balloon hovered over the fairy chimneys, Eylül and Mert had closed the distances between them.
Tr: Geçmiş travmaları, gelecek umutlarıyla değiştirmişlerdi.
En: They had replaced past traumas with hopes for the future.
Tr: Bir kez daha yere indiklerinde, hava soğuk, ama kalpleri sıcaktı.
En: Once they were back on the ground, the air was cold, but their hearts were warm.
Tr: Eylül ve Mert yeni bir anlayışla el ele verdiler.
En: With a new understanding, Eylül and Mert joined hands.
Tr: Ebeveynlerinin miras bıraktığı sevgi ve bağlılık artık onların ellerindeydi.
En: The love and connection their parents had left were now in their hands.
Tr: Birbirlerini daha iyi anladıklarının farkındaydılar.
En: They realized they understood each other better.
Tr: Şimdiden itibaren, ne olursa olsun, birbirlerine sahip olmanın güvencesiyle yola devam ettiler.
En: From now on, whatever happened, they continued their journey with the assurance of having each other.
Tr: Yeni yıl, yeni umutlar ve yeni başlangıçlar demekti.
En: The new year meant new hopes and new beginnings.
Tr: Gökyüzünde savrulan sıcak hava balonları gibi, ruhları da özgürdü artık.
En: Like the hot air balloons floating in the sky, their spirits were now free.
Vocabulary Words:
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-10-23-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: Cappadocia'da kış soğuk ama güzeldi.
En: Winter in Cappadocia was cold but beautiful.
Tr: Yeryüzündeki peribacaları, karla kaplanmış halde, sanki başka bir dünyadanmış gibi duruyordu.
En: The fairy chimneys, covered in snow, looked as if they were from another world.
Tr: Hava tertemizdi ve kışın o tatlı serinliği insanın içini kaplardı.
En: The air was pristine, and that sweet chill of winter filled one's heart.
Tr: Eylül ve Mert, bu güzel manzarada bir araya gelmişlerdi.
En: Eylül and Mert had come together in this beautiful landscape.
Tr: Onların amacı bu sessiz ve huzurlu mekanda geçmişin yüklerinden kurtulmak ve aralarındaki bağları yeniden güçlendirmekti.
En: Their goal was to shed the burdens of the past in this quiet and peaceful place and to strengthen their bonds once more.
Tr: Eylül, her zaman mantıklı ve sağlam adımlar atan biriydi.
En: Eylül was always someone who took logical and solid steps.
Tr: Ailede her şeyin düzelmesi onun sorumluluğu altında gibi hissetmişti kendini.
En: She felt as if everything in the family needed to be fixed was under her responsibility.
Tr: Mert ise daha duygusal ve yaratıcılığa meyilli.
En: Mert, on the other hand, was more emotional and inclined towards creativity.
Tr: Eylül'ün gölgesinde kalmış, ama kendi yolunu bulmak için içsel bir arayıştaydı.
En: He had remained in Eylül's shadow but was in an internal quest to find his own path.
Tr: Ebeveynlerinin ölümünden sonra pek çok şey hissizleşmişti.
En: After the death of their parents, many things had become numb.
Tr: Yeni bir yıl yaklaşıyordu ve beraberinde değişim ihtiyacı getiriyordu.
En: A new year was approaching, bringing with it a need for change.
Tr: Eylül, Mert ile yeniden bir bağ kurmanın bir yolunu bulmak istiyordu.
En: Eylül wanted to find a way to reconnect with Mert.
Tr: Belki de zaman ve mekan doğruydu: Kapadokya'nın büyülü atmosferi ve ebeveynlerinin en sevdiği yer.
En: Perhaps the time and place were right: the magical atmosphere of Cappadocia and their parents' favorite place.
Tr: Bir sabahın erken saatlerinde, Eylül, Mert'e yanına gelmesini istedi.
En: One early morning, Eylül asked Mert to come over.
Tr: “Birlikte bir sıcak hava balonuna binelim,” dedi sakince.
En: "Let's take a hot air balloon ride together," she said calmly.
Tr: “Bu, onların sevdiği yerdi, hatırlıyor musun?”
En: "This was their favorite place, do you remember?"
Tr: Mert şaşırmıştı ama aynı zamanda meraklıydı.
En: Mert was surprised but also curious.
Tr: Balon yavaşça yükselirken, ayaklarının altındaki dünya küçülmeye başlamıştı.
En: As the balloon slowly ascended, the world beneath their feet began to shrink.
Tr: Gökyüzü, turuncu ve kırmızı renklere bürünmüştü.
En: The sky was painted in shades of orange and red.
Tr: Manzara etkileyiciydi ve sessizliğin içinde konuşmak daha kolaydı.
En: The view was impressive, and it was easier to talk amidst the silence.
Tr: "Eylül," dedi Mert bir süre sonra.
En: "Eylül," Mert said after a while.
Tr: "Onları çok özledim.
En: "I miss them so much.
Tr: Sanki her şey yarım kaldı."
En: It feels like everything was left incomplete."
Tr: Eylül derin bir nefes aldı, her zaman güçlü olmak zorunda hissettiği duvarları biraz olsun indirerek.
En: Eylül took a deep breath, lowering the walls she always felt she had to keep strong.
Tr: "Ben de, Mert.
En: "I do too, Mert.
Tr: Ama burada, onların anılarını birlikte yaşatabiliriz.
En: But here, we can keep their memory alive together.
Tr: Aynı zamanda kendi yolumuzu bulmalıyız."
En: At the same time, we must find our own path."
Tr: "Sence başarabilir miyiz?" diye sordu Mert.
En: "Do you think we can succeed?" Mert asked.
Tr: "Birbirimize destek olursak, neden olmasın?" dedi Eylül, gözlerinde ufak bir gülümseme ile.
En: "If we support each other, why not?" replied Eylül, with a small smile in her eyes.
Tr: “Sen yaratıcı ve cesursun.
En: "You are creative and brave.
Tr: Bense biraz daha..." Başını örtülü dağlara çevirdi, kelimeler kafasında dolanırken.
En: And I might be a little more..." She turned her gaze to the snow-covered mountains, words spinning in her head.
Tr: "Belki, daha duygusal olmayı öğrenebilirim."
En: "Perhaps I can learn to be more emotional."
Tr: Balon, peribacalarının üzerindeyken, Eylül ve Mert aralarındaki mesafeleri azaltmışlardı.
En: While the balloon hovered over the fairy chimneys, Eylül and Mert had closed the distances between them.
Tr: Geçmiş travmaları, gelecek umutlarıyla değiştirmişlerdi.
En: They had replaced past traumas with hopes for the future.
Tr: Bir kez daha yere indiklerinde, hava soğuk, ama kalpleri sıcaktı.
En: Once they were back on the ground, the air was cold, but their hearts were warm.
Tr: Eylül ve Mert yeni bir anlayışla el ele verdiler.
En: With a new understanding, Eylül and Mert joined hands.
Tr: Ebeveynlerinin miras bıraktığı sevgi ve bağlılık artık onların ellerindeydi.
En: The love and connection their parents had left were now in their hands.
Tr: Birbirlerini daha iyi anladıklarının farkındaydılar.
En: They realized they understood each other better.
Tr: Şimdiden itibaren, ne olursa olsun, birbirlerine sahip olmanın güvencesiyle yola devam ettiler.
En: From now on, whatever happened, they continued their journey with the assurance of having each other.
Tr: Yeni yıl, yeni umutlar ve yeni başlangıçlar demekti.
En: The new year meant new hopes and new beginnings.
Tr: Gökyüzünde savrulan sıcak hava balonları gibi, ruhları da özgürdü artık.
En: Like the hot air balloons floating in the sky, their spirits were now free.
Vocabulary Words:
- chimneys: peribacaları
- pristine: tertemiz
- landscape: manzara
- shed: kurtulmak
- burdens: yükler
- bonds: bağlar
- logical: mantıklı
- solid: sağlam
- inclined: meyilli
- quest: arayış
- numb: hissizleşmek
- reconnect: yeniden bağ kurmak
- magical: büyülü
- ascend: yükselmek
- impressive: etkileyici
- incomplete: yarım
- hover: savrulmak
- distances: mesafeler
- replace: değiştirmek
- understanding: anlayış
- assurance: güvence
- spirits: ruhlar
- creative: yaratıcı
- emotional: duygusal
- gaze: bakış
- hover: savrulmak
- covered: kaplanmış
- responsibility: sorumluluk
- breathe: nefes almak
- memories: anılar
Comments
In Channel




